Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, ifade ve basın özgürlüğü açısından 2018'in değerlendirildiği 'İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu'nu açıkladı.
Hikmet Adal İstanbul - BİA Haber Merkezi 28 Aralık 2018
***
Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne (RSF) göre Türkiye basın özgürlüğü alanında 180 ülke arasında 157'nci sırada ve 'basını özgür olmayan ülkeler' kategorisinde bulunuyor.
"Dünya Adalet Projesi'nin (JWP) hazırladığı hukukun üstünlüğü endeksine göre 113 ülke arasında 101'inci sıradayız.
"Freedom House'un bu yılki Dünya Özgürlük Raporu'nda da inceleme yapılan 195 ülkeden 'hiç özgür olmayan' 49 ülke arasında bulunuyoruz. Kısacası özgürlük haritasında siyah renkle belirlenen kapkara coğrafyanın parçası olmaktan utanıyoruz."
Bu veriler ve düşünceler Basın Konseyi'nin 2018 için hazırladığı "İfade ve Basın Özgürlüğü" raporundan. Son bir yılda ifade ve basın özgürlüğü alanında yaşananlarla birlikte medya etiği konusunda Basın Konseyi'nin hazırladığı rapor Türkiye'de bir yılda yaşanan hak ihlalleri konu ediniyor.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç; Basın Konseyi ikinci Başkanı Murat Önok, Yönetim Kurulu Üyeleri Hüsamettin Cindoruk, Atilla Gökçe, Başar Yaltı, Turgay Noyan, Okşan Atasoy, Mustafa Baş ve Melih Berk ile birlikte yaptıkları basın toplantısıyla hazırladıkları raporu gazetecilere açıkladı.
Raporun tamamı okumak için tıklayın
Başkan Türenç, gözaltına alınmalar, peş peşe açılan davalar, tutuklamalar, müebbede kadar varan çok ağır mahkumiyet kararları, kapanan gazete ve televizyonlar, işsiz kalan yüzlerce gazeteci, basın mensuplarının en üst makamlardan hedef gösterilip tehdit edilmeleriyle 2018'in medya mensupları için 'kapkara bir yıl' olduğu söyledi.
Türenç "Bazen gazeteleri elinize alır yolda yürümek istersiniz. Şu an elimdeki ufacık tomarda beş tane gazete var. Türk basını bu noktaya geldi. İçi boş, sayfaları azaltılmış, reklam gelirleri paylaştırılmamış bir medya. Okur bu gazeteleri niye alsın, neden alsın? Kendimize gelmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
"Hiç bir demokratik ülkede Türkiye'deki gibi cezalar olmaz, kabul de görmez. Cezaevinde gazeteci olmaz. Gazeteciler her ağzını açtığında, her kalem oynattığında ceza kesilmez. Basın hürdür diyoruz, ama uygulanmasını hayata geçiremiyoruz. Ondan sonra da otosansür uyguluyoruz.
"İstediğimiz kadar tam demokrasi içerisinde olduğunu iddia edelim. Yurtdışında gittiğimiz toplantılarda biz bunu anlatamıyoruz. Bize siz nasıl bir ülkesiniz, nasıl demokrasi içindesiniz diye soruyorlar. Gerçeği arayan halk da anlamı çözemediği için bu gazeteleri almıyor. Halk gerçeği arıyor. Gerçeği bulamayınca da gazeteler artık satmıyor."
"Gazetecilere 'örgüt' yaftası yapıştırıldı"
"OHAL'den sonra, Türkiye'de gazeteciler yine toplu gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldı. Yargı, medyanın üzerinden adeta silindir gibi geçti. Haberlerde ve yazılarda iktidara yönelik en küçük eleştiride bulunan meslektaşlarımıza hemen 'örgüt' yaftası yapıştırılarak soruşturmalar başlatıldı, peş peşe davalar açıldı.
"Aralarında Basın Konseyi Yüksek Kurulu Üyesi Yazgülü Aldoğan'ın da bulunduğu çok sayıda gazeteci, tartışmalı iddianame ve gerekçelerle hapis cezalarına çarptırıldı. Gazetecilik 'terör suçu' sayılarak bir çok gazeteci, yasalarımızdan kaldırılan idamın karşılığı olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına mahkum edildi' dedi.
"Cezaevindeki gazeteciler sıralamasında Türkiye başı çekiyor"
Türenç'in okuduğu medyada bir yıl içindeki gelişmelerin değerlendirildiği raporda, hükümet üyeleri ve danışmanların uluslararası yayın kuruluşlarında 'Türkiye'de tutuklu gazeteci yok' açıklamalarının inandırıcı olmadığı belirtilerek, "Dünyada en fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğu ülkeler sıralamasında Çin ve Mısır'la birlikte Türkiye başı çekiyor" denildi.
Raporda, çeşitli kuruluşların yaptığı araştırmada basın kartı olan- olmayan, iddianamede gazetecilikten- örgütten suçlanan, kadrolu- kadrosuz çalışan, gibi kıstaslara göre cezaevindeki gazetecilerin sayısının 33 ile 217 arasında açıklandığı belirtildi.
"Seçim kampanyalarında verilen ileri demokrasi vaatleri unutuldu"
Seçim kampanyalarında verilen 'ileri demokrasi' vaatlerinin unutulduğunu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte medyayı hizaya sokma operasyonlarının hız kazandığı belirtilen raporda, şu ifadeler yer aldı:
"Bağımsız ve özgür gazetecilik yapan medya kuruluşları ve gazeteciler, şeytanlaştırılmaya çalışıldı. Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri ile Fox Televizyonu gibi medya kuruluşları baskılara muhatap oldu.
"Siyasi iktidar tarafından muhalif görülen medya kuruluşlarına baskı uygulandı, akreditasyon yasakları getirildi. Bu yetmedi 'had bildirme' ve 'ense patlatma' tehditleriyle korkutulup sindirilmek istendi."
Siyasi iktidar sahiplerinin hedef göstermesiyle yargının hemen devreye sokulduğu da kaydedilen raporda konuyla ilgili şunlar kaydedildi.
"Yılın son günlerde yaşadığımız olaylarda olduğu gibi hemen harekete geçen savcılıklar soruşturmalar açarken; RTÜK de derhal, iktidara muhalif görülen televizyon kanallarına ceza yağdırdı.
"Fox TV'de yayınlanan Fatih Portakal'ın sunduğu ana haber bültenine 3 gün yayın durdurma ve ağır para cezası verildi. Halk TV'de ise Halk Arenası programı için 8 yayın durdurma cezası verilirken yine ağır para cezasına çarptırıldı. Hiçbir demokratik ülkede böyle bir uygulama ve böylesi cezalar asla olamaz."
Kapanan yayın organları ve işsiz gazeteciler
Medyada kriz nedeniyle başta kağıt olmak üzere girdi fiyatlarının artmasıyla ortaya çıkan ekonomik zorluklar karşısında aralarında ulusal gazetelerin de bulunduğu bir çok gazete ve televizyonunun yayınlarına son verdiği veya sayfa sayılarında kısıtlamaya gidildiği belirtilen raporda, medyada el değiştirmelerin etkisiyle de yüzlerce basın mensubunun işsiz kaldığı açıklandı.
"Çare mesleki dayanışmada"
Basın Konseyi'nin raporunda, tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşayan medyanın sorunlarını çözmesi için kendi dinamiklerini harekete geçirmesi ve mesleki dayanışmanın şart olduğu; dıştan yapılacak her müdahalenin krizi artıracağı belirtildi.
Hak ihlallerinin ve sorunların çözümü için ise Basın Konseyi "Medyamızın sorunlarının çözümünde üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Yeter ki ifade ve basın özgürlüğünün evrensel standartlarda uygulanması hedefinden taviz verilmeden ortak bir zemin oluşturulsun" dedi.
Pınar Türkenç''in raporun özetini okumasının ardından söz alan Basın Konseyi 2. Başkanı ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Murat Önok ise "Basın özgürlüğünün ve yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkenin demokratik hukuk devleti olma yolunda ilerlemesi mümkün değildir" dedi.
"Herkesin özgürlüğü tehlike altında"
İlkelerin gerçekleşmediği bir devlette hukuki güvensizliğin olduğunu söyleyen Önok, herkesin özgürlüğünün tehlike altında olduğunu söyledi.
"Siyasal iktidara yönelik yakınlığınız veya uzaklığınız ne olursa olsun, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığını tehdit eden gelişmelere hep beraber karşı çıkmak gerekir.
"Çünkü bu ilkelerin yaşama geçirilmediği ülkelerde, her birimizin haksız yere mağdur edilmesi kaçınılmazdır. Mesele bunun ne zaman ve hangi sırayla olacağıdır.
"Yeni yıl temennim özgürlük mücadelesini ülke basınının tek vücut olarak verebilmesidir" (HA)
Kaynak: BİANET
- 7 gösterim