Gönül Bulut yazdı: Umarım sesimizi birileri duyar da yönünü bu zulümhanelere döner.

“Açık görüşüne giderken kullanmak için elime birkaç peçete aldım. “Açık peçete götüremezsin, yasak” dediler. “Alerjim var, kapalı peçeteyi süs için mi götüreceğim, kullanacağım” ısrarım duvara çarptı kaldı. Bazı yasaklar artık akılla, mantıkla açıklanacak gibi değil. Ve katmerlenerek devam ediyor. Umarım sesimizi birileri duyar da yönünü bu zulüm hanelere döner. Bize düşen, hep olduğu gibi inancı kuşanarak direnmek ve yine direnmek. “
 

Gönül Bulut 
 

Kadın Kapalı Hapishane

Şakran- Aliağa / İZMİR

***

19.09.2016

Merhaba Adil Abi,

İyi olmanızı diliyor, sevgiyle selamlıyorum seni ve bütün güzel yürekli insanları…

Çok isterdim içimizi acıtmayan, yüzümüzü güldüren, dünyamızı güzelleştiren anlamlı şeylerden bahsederek mektuba başlamayı. Ama ne fayda ki içeride-dışarıda, hayatın her alanında ateşten günler yaşanıyor. Hangi tarafa dönsek, yüreğimizi acıtan gerçeklerle karşı karşıya kalıyoruz. Acılar amansızca büyüyor. Ve bu cehennemsi günlerden biz, zindanlarda payımıza düşeni alıyoruz.

Şu bir gerçek ki, dışarı tam bir cezaevi oldu. Cezaevi ise cehennem. Artık gün yok ki akıl almaz yasaklarla karşılaşmayalım. Liste başı hep olduğu gibi, yayınlar. Daha aylar önce incelenip verilen kitaplar, bugün insanın yazmaya bile dilinin varmadığı gerekçelerle toplanıyor. Özellikle biri var ki Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinden (CIAnchorSST) sevgili Hilal Başak DEMİRBAŞ’ın çıkardığı “Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak” kitabıdır. O kitap tamamen gerçek deneyimlere dayanarak, uluslararası hukuka göre, karşılaştırmalı yazılmış.

Tabii peşi sıra kantinden aldıklarımız. Bir gün önce iç kantinde satılan bir şey, birkaç gün sonra yasak diye toplanabiliyor ve paraları iade edilmiyor. Bunun çok temel ihtiyaç olması bir şeyi değiştirmiyor.

Yine eylül açık görüşüne giderken kullanmak için elime birkaç peçete aldım. “Açık peçete götüremezsin, yasak” dediler. “Alerjim var, kapalı peçeteyi süs için mi götüreceğim, kullanacağım” ısrarım duvara çarptı kaldı. Bazı yasaklar artık akılla, mantıkla açıklanacak gibi değil. Ve katmerlenerek devam ediyor. Umarım sesimizi birileri duyar da yönünü bu zulüm hanelere döner.

Bize düşen, hep olduğu gibi inancı kuşanarak direnmek ve yine direnmek.

Abi; adıma gönderdiğin mektubu, Öykü’nün resmini ve Ümüş-Eylül dergisini aldım. Çok ama çok teşekkürler abiciğim. Öykü dünyalar güzeli, her zamanki gibi. Adil abi; unutmadan, arkadaşlarım R. Şevket YILMAZ ve Şamil CAMEKÂN (İzmit-Kocaeli Cezaevindedirler), Öykü’ye hediye ayıcık yapmışlardı, ben de tavşan yapmıştım. Yasemin’in kolisinde göndermiştik.

Size ulaştı mı acaba? Ulaşmamışsa belirtirsen seviniriz. Ben umuyorum ki almış ve beğenmiştir. Ulaşmamışsa belirtirsen, yine göndeririz. O bizim hediyemizdi.

Abi, biraz geç yanıt oldum kusura bakma lütfen. Ağustos ayı benim için, daha bir zor geçen ay oldu. Annem 85 yaşında vefat etti. Ömürleri hep zindan yollarında geçti. Ve de ömürlerince acı çektiler. Ama asla yılmadılar. Umutlarını kaybetmediler ve barışa inançları tamdı. O koca yürekler; acı ki özgürlüğü, barışı ve ülkemizin huzurunu göremediler. Fedakâr bir anne, evladının en kutsal varlığıdır, benim için de öyleydi. Onlara özledikleri dünyayı verememenin acısıdır bu. Şimdi sorumluluğumuz daha büyük. Bütün anaların acısını dindirmek zorundayız. Daha güçlü barış insanı, kadını olmak zorundayız… Bütün barış anaları huzurla uyusun diye…

Abiciğim, bunu söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz: İyi ki varsınız. Bizim sesimiz, soluğumuz, en güzel yüreklimizsiniz.

Sevgi ve dostlukla selamlıyor, her şeyin yüreğinizce olmasını diliyorum.

Sevgilerimle.

Not: Mektubun içinde 3 parça mektup. Öykü’ye ve size. 3 çizim, 2 çiçek. Öykü’ye selamlar.

Gönül Bulut