"Haftada iki kere aramaya geliyorlar, taş üstünde taş bırakmıyorlar."

"haftada iki kere aramaya geliyorlar, taş üstünde taş bırakmıyorlar. Tüm yaşamınızın bir odada olduğunu ve haftada iki kere hırsızın girip, odayı yerle bir ettiğini düşünün. (...) Son aylarda her geldiklerinde eşyalarımıza el koymaya da başladılar. Zaten az eşyamız var. Bir de iki günde bir gelip, bir şey almadan gitmiyorlar. (...) Son aylarda her geldiklerinde eşyalarımıza el koymaya da başladılar. Zaten az eşyamız var. Bir de iki günde bir gelip, bir şey almadan gitmiyorlar. (...)  Saldırılar çok fazla. Nefes bile alamaz hale geliyoruz. (...) Adil Bey, siz de buraları bilirsiniz. Bu dönem yoğun saldırı altında, hiçleştirilmeye, yok edilmeye çalışılıyoruz. "

Remziye Meral TURMUŞ

Kadın Kapalı Hapishanesi B-6 Bakırköy/İSTANBUL

***

Sayın Adil Bey,

              Uzun zamandır yazmamıştım. Öykü serimi biraz tamamladıktan sonra yazacaktım, ama araya baş etmekte sıkıntı yaşadığım sorunlar çıktı. Bazen haftada iki kere İnfaz Hakimliği’ne yazıyorum. Oradan bir kitap çıkabilir:) 

              İki haftaya kadar güzel bir mektupla merhaba diyeceğim. Şimdiye kadar yapmadığım, yapmayı sevmediğim bir şey yapacağım. Sizlerin biraz canını sıkacağım. Dışarısı yangın yeri, yaşam çok zor biliyorum. Ama artık desteğe ihtiyacımız var. 

              Yaklaşık sekiz ay öncesine kadar ayda bir arama yapılır, ne insan onuru çiğnenir, ne de işkence olarak kullanılırdı. Şimdi ise haftada iki kere aramaya geliyorlar, taş üstünde taş bırakmıyorlar. Tüm yaşamınızın bir odada olduğunu ve haftada iki kere hırsızın girip, odayı yerle bir ettiğini düşünün. Neredeyse her geldiklerinde böyle yapılıyor. Çıktıklarında biraz ahır gibi bir yer bırakıyorlar. Artık iki gün sonra yine gelip, aynısını yapacaklar diye odayı toplamıyorum. Eskiden de arama yapılırdı, ama böyle dağıtma amaçlı çalışılmazdı. Ayrıca her hafta, iki günde bir aramanın mantıklı ne açıklaması olabilir?

              Son aylarda her geldiklerinde eşyalarımıza el koymaya da başladılar. Zaten az eşyamız var. Bir de iki günde bir gelip, bir şey almadan gitmiyorlar. Bir buçuk ay önce yorgan ve battaniyeyi sardığım çarşafları aldılar. Alerjik astım hastasıyım. Kendi imkanlarımla kantinden aldığım çarşaflar, çıkartıp el koydular. Şimdi gece hijyenini sağlayamıyorum. Açıkta kalan, tozlanan, kirlenen yorganla yatmak zorundayım. Normal insan için bile olamazken, astım hastası için kabul edilebilir değil. Sağlığımı bozduklarını çok iyi biliyorlar. İtiraz ettiğimde mavi olan idare çarşafını çamaşır suyu ile mor yaptığımı, amaç dışı kullandığımı, en son da kullanmadığımı söylediler. Her itirazda başka gerekçe.

              El koymalar sırf sağlığımızı bozmak için değil. Moralimizi, psikolojimizi de bozma hedefli, kesinlikle bilinçli. Görüş sonrası gelen aramada başgardiyan baştan aşağı beni süzüp, kulağımdaki küpeleri bile almak istedi. Sınır yok. Başımızdaki bereler, kıyafetler… her şeyi istiyorlar. 

              Arama sayısı arttıkça, mahremiyet sıfırlandı. Kadın hapishanesinde sık arama ve mahremiyet yan yana durmaz. Tuvalete gitmek bile sorun artık. Kapı vurulmadan, müsait misin diye sorulmadan kapıyı açıyorlar. Aramalarda kadın hapishanesi özeni gösterilmiyor, mahremiyet, insan onuru zevkle, her defasında çiğneniyor. 

              Çok eskiden beri, en az ayda bir çamaşırlar yıkanırdı. Şimdi iki ayda bir yıkanıyor. Ya makineler bozuluyor deniliyor ya da kalabalık. Bizim iki ay aynı çarşafları kullanmamız, sağlığımızın bozulması, kıyafetsiz kalmamız sorun değil. Onların makineleri bozulmasın. Ayrıca kalabalık, yıkamamaya nasıl gerekçe olabilir? Hapishaneler kalabalıklaştığında, mantar, uyuz gibi bulaşıcı hastalıklar da artar, burada da az görülmedi. 

              Eşya alımı sırasında, ailelerimizin getirdiği kıyafetler tahrip ediliyor. Yani makas ailemize verilerek, şurasını sök deniliyor. On iki yıl sonra ilk kez bornoz istedim. Bir yıldır bu koğuştayım. Kışın aşırı soğuktu (Silivri’den daha soğukmuş). Ben de kış için onuncu ayda bornoz istedim ailemden. Eşya alımında aileme makas verilerek, kemerini söktürtmüşler. Bu alenen kıyafetlerimizin keyfi olarak tahrip edilmesi, parçalanmasıdır. Yarın da elbise, etek… diye devam eder. Dün bir örneğini başörtü kesmelerinde gördük. Ne kadar rahattılar. Burada da aynısı. O kadar rahat tahrip edip, söktürüyorlar. Üç aydır uğraşıyorum, gerekçeleri çürütüyorum. Bornoz bir bütündür. Kolları ve kemeriyle. Ama en son da silaha soktular (CGTİK 86/2). Sorun bornoz değil. Doğal olarak yerine bir şey yaptım. Sorun rahatça kıyafetlerimizi kesmeleri, biçmeleri, sökmeleri. Hukuki süreç…

              Bazı sorunları itirazımla halledebildim. Örneğin dergiler. Edebiyat dergisini bile altı aydır alamıyorduk. Fiilen yasaktı. Ocak itibariyle alabiliyoruz. Yani bu ay alabildik. Kafa, Bavul… gibi.

              Diğerlerine itirazlarım devam ediyor. Ama gerekçe bile sunulmadan onaylanabiliyor ya da usulüne uysun diye herhangi bir madde gerekçe yapılıyor. Saldırılar çok fazla. Nefes bile alamaz hale geliyoruz. Adil Bey, siz de buraları bilirsiniz. Bu dönem yoğun saldırı altında, hiçleştirilmeye, yok edilmeye çalışılıyoruz. Bazı saldırılar o kadar ince işçilikle yapılıyor ki, ince işçilik var desek yeridir. Çoğu yerde mevzuat diyorlar. Yazdıklarımın hepsinde kanunları bile çiğnerlerken, sıkılmadan diyorlar. Sadece sizi rahatsız etmedim. Birçok yere yazdım. Yapılanları meşru görüyorlarsa, sıkıntı yok zaten.

              Hep yanımızda olduğunuz, güç verdiğiniz için yürekten teşekkürler. Kitapları almıştım, ama onlar ve öykülerimle ilgili mektubumu iki hafta sonra göndereceğim. Kadın, Yaşam, Özgürlük serisi.

              Hayatta ve çalışmalarınızda başarılar. Saygılarımla. 

30.01.2025

Remziye Meral TURMUŞ

Kadın Kapalı Hapishanesi B-6 Bakırköy/İSTANBUL