Hapishanelerinde skandal uygulama: Çocuk Öykü'nün deniz kabukları sakıncalı sayıldı

HAPİSHANEDE SKANDAL: ÇOCUK ÖYKÜ'NÜN DENİZ KABUKLARI MAHPUSLARA SAKINCALI SAYILIP VERİLMEDİ

Aşağıda şair Erol Zavar'ın, yazar İbrahim Şahin'in ve yazar Enver Özkartal'ın mektuplarını paylaşıyoruz. Kanser hastası Erol Zavar'a çocuk Öykü'nün hediye olarak yolladığı küçük deniz kabukları Sincan Cezaevi idaresi tarafından "sakıncalı" sayılarak sahibine verilmedi. İbrahim Şahin ve Enver Özkartal'da aynı uygulama ile karşılaştı. 3 yıl önce yine aynı çocuğun yolladığı küçük balonlar "sakıncalı ve tehlikeli sayılarak" mahpuslara verilmemiş ve konu mecliste tartışılmış, soru önergesine konu olmuştu.

Olayın skandal sayılmasının diğer nedeni, aynı deniz kabuklarının (balonlar gibi) bazı cezaevlerinde sakıncasız sayılıp verilmesidir. Örneğin Kocaeli hapishanesinden yazan Barış İnan, deniz kabuklarını aldığını şu ifadelerle yazmıştı: "Öykü'nün deniz kabuklarına çok sevindim ona teşekkür için bir çizim yaptım. Kabukları iyi çizemedim, çakıl gibi kaldılar, bende böyle bir şey yaptım Öykü'cüğe. Ona çok teşekkür ediyor, yanaklarından öpüyorum..."  Tekirdağ cezevinde yatan Naci Güner, deniz kabuklarına teşekkür mektubu yollamıştı. Ve kadın tutsaklardan Zeliha Bulut, deniz kabuklarını aldığını şöyle belirtmişti: "Deniz kabukları güzel bir sürpriz oldu bizim için. Öyküye ayrıca teşekkür ediyorum...." Yine Gebze cezaevinde yatan gazeteci Füsun Erdoğan, deniz kabuklarını aldığını yazmıştı.

MEVZUAT AYNI MI YA DA KEYFİ UYGULAMA MI

Peki hapishanelerde mevzuat aynı değil mi. aynıysa neden bir cezaevinde sakıncasız sayılan deniz kabukları diğerinde sakıncalı sayılıp mahpuslara verilmiyor. Bu hapishanelerde keyfiyetin sürdüğünü ve yorumların mahpusların aleyhine yapıldığını göstermektedir.

O zaman da yazmıştık. Bir balonun sevincini çok gören zihniyet başka ne keyfi uygulamalarla Politik mahpuslara kötülük etmektedir. Küçük deniz kabuklarının (en büyüğü 2 cm) "sakıncalı" sayılması da aynı ceberut yönetimlerin uygulamasıdır. Balonlar gibi, deniz kabuklarının da peşini bırakmayacak devletten isteyeceğiz.

Balonlar konusunda ayrıntılı bilgi için: http://www.etha.com.tr/Haber/2010/03/12/guncel/balonlari-vurdular/

YAZAR ENVER ÖZKARTAL'IN (BEJDAR RO AMED ADIYLA YAZIYOR) MEKTUBU:

ENVER ÖZKARTAL

T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU

A-16 SAMSUN-BAFRA

Adil Dostum Merhaba

"Haziran Direnişinin ilk sonuçları" ve " Ayla Denizin Serenadı" isimli yazıları aldım. Öykü 2013 ve diğer kartta elime ulaştı. Deniz kabuklarını alamadım. Koliyle gönderdiklerinde de deniz kabuklarını vermemişlerdi. Öykü balonlarının başına gelen bu kez deniz kabuklarının başına geldi. Mektup zarfının üzerinde şunlar yazılıydı; " İÇERİSİNDE MİDYE KABUĞU ÇIKMIŞ OLUP KURUM İÇİNE ALIMI YASAK OLDUĞUNDAN KURUMA ALINMAMIŞTIR." Aslında mektup komisyonundaki görevli insanlar oldukça narin ve nazik insanlar. Mektuplarımıza itinayla yaklaşır, tutuklu ve hükümlünün mektuplarını korurlar. Demek ki deniz kabukları onları aşmış olmalı. Öykü bu hakikati bilse de üzülmesini istemem.

Yazıların dönemsi, anlamlı ve yüreğimizi kucaklayan türdendi. Dışarıdaki sesimizsiniz. Ben/bizler çok iyiyiz. Ne olur sizlerde hep iyi olun. Seni, Tülin arkadaşı, öykü dostumu sevgi ve özlemle selamlıyor, kucaklıyorum.
Saygılarımla

Bejdar

ŞAİR EROL ZAVAR'IN MEKTUBU

Sevgili Adil,

Merhaba,

Nasılsın? Tülin nasıl? Çocuklar nasıl?

Mektubunu aldım. Uzun zamandır yazamıyordum. Şu mektup yasakları, gündemin yoğunluğu, bir de hastane yolculukları derken kaldı öyle.

Artık mektup yasakları konusunda şimdilik biraz rahatız. Çünkü infaz Hakimi, mektup yasağına neden olan yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuru yaptı. Bu arada hak kaybı olmasın diye cezaların infazını da durdurdu. Ararlık ayındaki Mahkemenin görüşmesi gerekiyor başvuruyu.Mahkeme öncede görüşebilir tabi. Şimdilik bir süre engelsiz mektup-telefon hakkımızı kullanabileceğiz.

Haziran...Gezi...Güzelce özetlemişsin hali. Bir yaşı teyze, hiç umudum kalmamıştı, bu çocuklar bana umut verdiler diyordu. Gerçekten de, direnilebileceğini, bu ülkede, bu topraklarda insana aykırı ne varsa yapılan bunlara karşı konulabileceğini, gözümüze sokulan bu ahlaki üstünlük balonunun patlatılabileceğini gördü ve gösterdi insanlar. Başka bir dünya arayışının somut halinin paylaşılan ve dayanışma içinde,kardeşlik içinde bir yaşam olduğunu gösterdiler. Tarihin başlatılacağına işaret ettiler ve bunun için harekete geçtiler...

Artık kimin neyi, nasıl ve ne kadar mali-pulu edeceğinin bir önemi kalmadı. Her şeyin bu yağma ve talanın, baskı ve zorun boşa düşürülmesi bir zaman sorununa dönüşmeye gebe. İşte bu sağlandığında ki sağlanacak, bu da görüldü. Harika bir dünyanın kapılarını açacağız. Kimseye inat olsun diye değil, kendimiz ve tüm insanlar için...

(…)

Abdülsamet Çelik ve Taylan Çintay'ın tahliyelerinden haberimiz olmuştu. Adli Tıp ayak sürmeye devam ediyor. Yinede birkaç tahliye yüzümüzü güldürdü.

Ben hiç Metris'e gitmedim. Son ameliyatımı Haziran da oldum ve çıkmadı yine. Yani mesane kanserinde iyiye gidiş devam ediyor. Son zamanlarda bel ve kasıklarda geçmeyen şiddetli ağrılar var. Beyin cerrahi hekimi, kanserin kemiklere sıçrama olasılığı olduğunu, bunu kontrol etmek gerektiğini söyledi. Geçen hafta sintigrafi yöntemiyle tarama yapıldı, sonuçları yarın alacağız. Muhtemelen bel fıtığından, yıllardır çekiyorum. Yine de bir kontrol iyidir elbette.

Sevgili Adil, Tülin'e çocuklara, tüm aileye selam ve sevgilerimi yolluyorum. Öykü'ye de bir mektubum var ekte. ONUN YOLLADIĞI DENİZ KABUKLARI ZARFTAN ÇIKMADI. Yarın soracağım nedenini Öykü'ye bundan söz etmedim, üzülmesin diye. İşte bir deniz kabuğunu içeri vermeyecek denli güvenlikli bir devler.

Mektubumda sizlere selamlar var. Kendinize iyi bakın.

Sevgilerimle

Erol ZAVAR

1 Nolu F tipi Hapishane

C-10-95

SİNCAN/ANKARA

YAZAR İBRAHİM ŞAHİN'İN MEKTUBUNDAN BİR BÖLÜM:

"Sevgili Öykü,(...) Aaa! O da ne? Memurun açtığı kolinin içinden küçük bir paket çıktı. Ne var acaba içinde? Tehlikeli midir ki? Belki. Belki de değildir. Adil hoca’nın sağı solu belli olmaz gerçi ama. Du bakayım. Paketin üzerinde Öykü Okay yazıyor. Korkuyorum şimdi. Çünkü sen daha önce de balon göndermiştin de tehlikeli olduğu için içeri alamamıştım ya şimdi onun tedirginliğindeyim. Ama bu paket biraz daha kabarık.  Paketi ağır ağır açan personel temkinli. Hepimiz merak içindeyiz ama benim içimde kırlangıç sürüsü havalanmış… Paket açıldı ve eevett….. Kırlangıçların fırtınası dindi şimdi bulutsu bir dans ediyorlar. Yumuşak Akdeniz kokulu ve uzaklar düşünde… Bu paketten çıkan deniz kabukları tam prenses Öykü’ye yaraşır bir selam. İncelikli, dostane, paylaşımcı ve bizden yana… Elimi uzatıyorum o deniz kabuklarını almak için. 18 yıldır uzak kaldığım Akdeniz’in kokusunu duyacağım bu kabuklardan ve Akdeniz dolacak içime. “Ver deniz kabuklarımı” “olmaz” “neden”, “ yasak” “neden” “yasak” “ama neden” “içeri vermiyoruz” yine neden diyeceğim ama biliyorum bu bir kısır döngü ve  diyecekleri tek şey “yasak” . Tamam, o halde onları benim adıma emanete alın diyorum “ziyaretçin geldiği zaman veririz onlara diyorlar. “Hayır, olmaz” diyorum “infaz hâkimliğine itiraz edip mahkeme yoluyla o deniz kabuklarını alacağım diyorum” Deniz kabuklarını önemsemez ve tavrımı anlamlandıramadığı için şaşkın ifadeyle “bu şeyler için mi” dedi. “o kadar önemsiz görüyorsan neden bana vermiyorsun deniz kabuklarımı?” “hı?”

Deniz kabuklarımı alamadığım için üzgünüm Öykü can. Moralim bozuk ve sinirlenerek hücreme döndüm ama havalandırmaya volta atmaya çıktığımda sen geldin yanıma, elimden tuttuğunda sinirlerim geçti moralim düzeldi… Beni Akyar’a Akkum’a Kızkalesi’ne götürdüğünde bitti tutsaklığım. Biliyorum ki ben o deniz kabuklarını alamasam da içimde hep Öykü’nün gönderdiği bir Akdeniz var. Bunu bilmek güzel. Yalnız olmadığımı Öykü prensesin yanımda olduğunu, benimle volta attığını, sohbet ettiğini bana dalgalar getirip, deniz kabuklarından kolyeler, taçlar yaptığını bilmek evren değerindedir. İyi ki varsın Öykü can. Hep var ol...."

İBRAHİM ŞAHİN

1 NO’LU F TİPİ CEZAEVİ A−10-29

SİNCAN− ANKARA

not: ekte yazılanların kanıtı sayılacak "görülmüştür" mühürlü mahpus mektupları bulunmaktadır.

www.gorulmustur.org