8 Aralık 2018
İSTANBUL - Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde kalan hasta tutuklu Abdullah Kalay, gönderdiği mektupta 24 saat kamera ile izlendiklerini, kaleme aldıkları mektuplardan dolayı haklarında davalar açıldığını ve tek kişilik “mezar tipi” araçlarla hastaneye sevk edildiklerini aktardı.
Kocaeli-Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde kalan Wernicke-Korsakoff hastası ve kalbinin sadece yüzde 30'u çalışan hasta tutuklu Abdullah Kalay, cezaevinde maruz kaldıkları yaklaşımları ve uygulamaları kamuoyuna duyurmak amacıyla bir mektup kaleme aldı. Birlikte kaldığı 6 tutuklunun imzası bulunan mektubunda Kalay, cezaevin zorlu koşullarından en çok hasta tutukluların etkilendiği ifade etti.
Kalay, öyle ki hastane sevklerinin bile işkence halini aldığını belirtti.
‘TUTUKLULAR YERDE YATIYOR’
Hasta tutukluların durumları göz önünde bulundurulmadan “mezar tipi” olarak adlandırdığı tek kişilik araçlarla hastaneye sevk edildiğini paylaşan Kalay, bunda ısrar edilmesinin hastaları “öldürmek” anlamına geldiğini belirtti.
Kalay, “Darbe girişimi sonrası başlatılan yoğun tutuklamalarla sayısal olarak yoğunluk arttı. Yatacak yer kalmadı. Birçok insan yerde betonda yatıyor. Bu konudaki tüm girişimlerimize rağmen ek ranza, strafor gibi taleplerimiz dikkate alınmadı. Aksine straforun bir parçasını 2016 yılı içerisinde 30 TL gibi fahiş fiyatlarla alınması dayatıldı. Konu ile ilgili Adalet Bakanlığı’na yaptığımız başvurular ‘beş yıl içerisinde yeni cezaevleri yapılacak’ denilerek sorunu daha da derinleştirmiştir. Hapishanede insanları yerde, çıplak beton üzerinde yatırmak insan hakkı ihlalidir, çeşitli sağlık sorunlarına yol açan bir işkencedir” dedi.
'24 SAAT İZLENİYORUZ’
Kaldıkları koğuşların ise, “arama” adı altında sık sık basıldığını ve dağıtıldığını aktaran Kalay, şunları dile getirdi: “Aylık rutin aramalar dışında sık sık baskın aramalar yapıp, özel eşyalar yerlere atılmakta, defterlere el konulmakta. Bu duruma itiraz edildiğinde keyfi disiplin cezaları verilmektedir. Kullandığımız havalandırmalara takılan kameralarla yattığımız yerler dahil her taraf görüyor. Yattığımız, yaşamımızı sürdürdüğümüz alanların 24 saat izlenmesi tacizdir. Sürekli olması nedeniyle insan psikolojisini bozan bir işkence aletidir de aynı zamanda.”
'MEKTUPLARDAN SUÇ UNSURU ÇIKARIP DAVA AÇIYORLAR’
Kalay, yine dışarıya yollanmak istedikleri mektuplarının kimi zaman “sakıncalı” denilerek gönderilmediğini de anlattı. Bu mektuplardan yola çıkarak haklarında “Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek” veya “örgüte üye olmak” gibi komik gerekçelerle bazı arkadaşları hakkında disiplin cezaları verilip, mahkemelerde davalar dahi açıldığını paylaşan Kalay, bu yargılamaların ise halen devam ettiğini kaydetti.
Mektupta kendi sağlık durumuna da değinen Kalay, şunları belirtti: “Ben ağır hasta tutuklulardan biriyim. Kaldığım cezaevinde 2012 yılında kalp krizi geçirdim. Cezaevi idaresi beni 2 buçuk saat geciktirdikten sonra hastaneye kaldırdı. Hastanede 1 buçuk saat anjiyoda kaldım. Tıkanan ana arter açıldı. Ölümden son anda kurtuldum. Ancak geç müdahale edildiğinden dolayı kalbimin büyük bir kısmı tahribata uğradı. Kendisini sürekli yenileyen rahatsızlıklarım ortaya çıkar duruma geldim. Dört ayrı hastaneden ‘Cezaevinde kalamaz, ölümcül risk taşıyor’ raporlarım olmasına rağmen, halen mağdur ediliyorum. Altı ayda bir hastanede kontrollerim var. Doktorlar, ‘hastalığın ağır ve risk taşıyan sürekli sorun yaratan boyuttadır, kalp yetmezliğinde artış oluyor, kalp krizi ve ölüm riski altındasınız ama yapacağımız bir şey yok ilaçlarını kullanacaksın’ dediler. Sağlığıma kavuşma şansım olmasa da ağır hastalığımdan dolayı düzenli doktor kontrollerim ve tetkiklerim yapılmak zorundadır. Ancak darbe girişimi sonrası devreye konulan tek kişilik ‘mezar tipi’ havasız ring araçlarıyla sevk dayatılmaktadır.”
Kalay’ın mektubunda aktardığı durumlara dair telefonla ulaştığımız cezaevi yetkilileri herhangi bir bilgi vermeyeceklerini belirtti.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı