Yüreğimin prensesi sevgili Öykü merhaba!
HÜCREM
Sahipsiz
Soğuk, nem kapan hücremde
Bir ben varım
Anafora yakalanmış düşleriyle
Bir de
dün gece çizdiğim
boyacı çocuk var...
Öylesine masum
boynu bükük
bana bakıyor...
O an çocukluk düşlerime dalıyorum.
Acıyor her yanım
Ansızın vurulmuştu
yüreğimde büyüttüğüm uçurtma...
Yine el konulmuş
Yalnızlığımı paylaşan
hücreme renk katan
nağmelerim
“Yasak!” diye...
Hep canları anımsıyorum
Binleri kucaklıyorum
kavga yerinde
Faili meçhule gitse de
geceyi süsleyen yıldızlar
İnadına
Yıldızları çiziyorum
gökyüzüne
hücremde... (2003)
Yine baharın kollarına bırakıyorum kendimi. İçimde tarifi zor bir duygunun ayak izleri. Sanki bahara odaklanmış bir yüreğin kıpırtısını hissediyorum. Hiçbir haksızlığı kabul etmeyen bir yüreğin isyanına tanık oluyorum.
Yaşamın ancak direnmekle olabileceğini duruşuyla ortaya koyan Mazlum'un üç kibrit çöpüyle tutuşturduğu Newroz ateşi yolumuzu aydınlatan bir meşale olmuştur.
Bir yarin bahara bürünmüş halini sevmiştim. Onurlu yaşamın ne kadar zor olduğunu soylemişti Amaralı bilge. Her Newroz yıldızlaşan...
Yılmaz Demir
18 Mart 2010
- 2 gösterim