"“Konulduğum bu yerde ranza, yatak ve bir pencere dışında hiç bir şey yok. Pencerede vidalar ile kapatılmış durumdaydı. "

“Konulduğum bu yerde ranza, yatak ve bir pencere dışında hiç bir şey yok. Pencerede vidalar ile kapatılmış durumdaydı. O şekilde içeriye konuldum. Pencerenin açık olmaması, havaların aşırı sıcak olması ve içerinin havasız olması. Bir insanın katlanabileceği bir durum değil.”

Sami Tunca 1 No’lu F Tipi Hapishane A-35 TEKİRDAĞ

***
09.08.2020
Merhaba Adil Okay,
Öncelikle sizleri sevgi ve özlemle kucaklıyor, her açıdan iyi olmanızı temenni ediyorum. Elbette bu koşullarda insan ne kadar iyi olabilir o ayrı bir sorun. Bizler de iyi olmaya çalışıyoruz. Farklı sürprizlerle karşılaşmadığımız sürece. Malumunuz korona günlerinden geçiyoruz. Her telefon görüşmesinde ailemiz, sevdiklerimiz, dostlarımızdan kötü haber alma durumuyla karşı karşıyayız. Böyle olunca telefona çıkacak yakınımızı heyecanla dinliyoruz.
Size kendimden bahsedeyim. Sami TUNCA, 31 yaşındayım ve son 7 yıldır tutsağım. 24 yaşında yani 2013 yılının Eylül ayında, gezi ayaklanmasından kısa bir süre sonra tutsak düştüm. Tutuklanma nedenim gezi/Haziran ayaklanmasına katılmak. Nitekim bu nedenle yargılandıktan sonra 52 yıl “hapis cezası” aldım. 2008 yılında tutuklanıp 6 ay kadar Antep cezaevinde kaldığım bir dosyadan da 10 yıl 6 aylık bir ceza da eklenince 62 yıl 6 ay gibi bir ceza olmuş oldu. Ancak anlaşılan devlet için bu ceza yeterli olmamış. Dışarıdayken Mücadele Birliği dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmaktaydım. Malumunuz bu topraklarda gazeteci olmak başlı başına bir suç teşkil etmekte. Belli dönemlerde (ağırlıklı 2015 yılı-cezaevindeyken de yazı işleri müdürlüğünü bir süre devam ettirdim- gazetede yayınlanan haber, makale ve resimlerden dolayı da 10 yıl civarı bir ceza alınca 70 yıla merdiven dayamış olduk. Bugün itibariyle 25 yıl daha tutsak tutmayı düşünüyorlar. En azından kafalarından geçen bu, ancak yarına çıkabileceklerini onlar bile kestiremiyorlar. Şimdilik buralardayız, mücadele devam ediyor.
(…)
4 Temmuz günü böbrek rahatsızlığımdan dolayı akşam sayımından sonra revire çıkmak zorunda kaldım. Sağlıkçı ne olduğunu bilmediğinden dolayı bir şey yapamayacağını söyleyerek ambulans çağrılmasını istedi. Ambulans doktoru da rahatsızlığım konusunda bir şey yapamayınca hastaneye sevk edildim. Tabi hastaneye gitmek için 30-35 dakika ring aracını beklemek zorunda kaldım. Hastaneye sevk edilmek demek geri dönüşte 14 gün boyunca özel bir hücrede karantina altına alınmak anlamına geliyordu. Ağrılarım yoğun olduğundan mecburen hastaneye sevki kabul ettim. Mecburen diyorum çünkü daha önce karantinada kalan arkadaşlardan karantinanın zorluğunu duymuştum. Hastanede önce iğne vuruldu ardından tahliller yapıldı ve hastalığımla ilgili bölüme sevkim yapılarak tekrar hapishaneye gönderildim.
(…)
Hastane dönüşü karantinada kalacağım için aklımdan hücrelerin bulunduğu bloklar geçiyordu. Nitekim birkaç ay önce 15’e yakın 3’lü hücre hastaneden dönen tutsakları karantinada tutmak için boşaltılmıştı. Ancak aklımdan geçenlerle uzaktan yakından alakası olmayan bir yere konuldum: “Bekleme odası”na. Bekleme odası denilen yerlerin içleri boştur. Tuvalet, lavabo benzeri bir şey yok. Yalnızca pencereler mevcut. Oralara ranza konulmuş ve karantina odasına çevrilmiş. Burada geçici kalacağım, hücrelerin bulunduğu bloklarda yer boşaldığı takdirde oraya götürüleceğim söylendi. Konulduğum bu yerde ranza, yatak ve bir pencere dışında hiç bir şey yok. Pencerede vidalar ile kapatılmış durumdaydı. O şekilde içeriye konuldum. Pencerenin açık olmaması, havaların aşırı sıcak olması ve içerinin havasız olması. Bir insanın katlanabileceği bir durum değil. İlk girdiğimde pencereyi açmalarını söyledim. Ancak gece yarısı olması nedeniyle açamayacaklarını, yarın sabaha kadar idare etmem gerektiği, teknisyenin gelip açacağını söylediler.
(…)
Ben de böyle bir merhaba demiş olayım. Bakarsınız bu mektup sağ-salim elinize geçer. Doğrusu çok umutlu da değilim o da ayrı bir sorun. Sıradan şeyler bile hapishane politikasına aykırı görülüyor. Olur da elinize ulaşırsa ne mutlu. Eğer sadece bu kısmı ve üstteki merhaba kısmını okuyorsanız zaten tahmin edersiniz. Koronada karantina sürecini anlatmaya çalıştım size.. Görülmüştür ekibinden tüm dostlara selam ve sevgilerimi iletiyorum. Sizinle de bir defa karşılaşmıştık. Tabi uzun zaman oldu. Aradan bu kadar zaman geçmişken hatırlamak da zor. Mersin Ayışığı Sanat Merkezinde karşılaşmıştık. Birçok insanla karşılaşıyorsunuz eminim ki. Ben size sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Kendinize çok çok iyi bakın. Bir gün mutlak özgür günlerde görüşmek umuduyla.
Hoşçakalın..
Sami
Sami Tunca
1 Nolu F Tipi Hps.
A-35
TEKİRDAĞ

not: Sami Tunca'nın mektubunun bütününü "Korona Günlerinde Mahpusluk" adlı dosyada yayınlayacağız.