MERHABA
Eylül ayının beşinci günü, otlar yemyeşildi ve kuzeydeydi güneş. Kömür deposunun ne durumda olduğunu bilmiyoruz ama kürkçülerde sonbahar geldi. Nereden mi biliyoruz; Geldiğimizde hücremizin kapısı kapatıldığında etraf hala aydınlık olurdu. Kapının kapanma saati değişmediği halde bu günlerde kapı kapatıldığında etraf akşam vakti oluyor. Baharın, ilk akşam serinliğinde insanın üzerine mavi ve demir bir kapı örtülmesi, kilit sesleri ve sürgü… Mesela kalkıp bir yerlere gidemezsin… Yıldızlar kapının diğer tarafındadır – gerçi dışarıdakiler de pek yıldızlara falan bakmazlar ya neyse- Sevgilinle tartışamazsın mesela kızamazsın ona çünkü o da mavi kapının diğer tarafında hatta bir başka demir mavi kapının ardındadır. Sonra mesela annen yemeğe çağıramaz. Yarınla ilgili uzun uzadıya plan yapmaya hacet yoktur çünkü açılacak olan yalnızca mavi demir kapıdır ve o senin gibi yalnız değildir, etrafında daha onlarca arkadaşı vardır. Sonra görüş günleri de gariptir…Herkes gelir sarılır, konuşuruz sonra herkes gider ve mavi ve demir kapı açılır ve kapanır ve açılır ve kapanır. Bu demir ve mavi kapının varlık nedenidir, garipsenecek bir şey değildir. Ama hapishane gariptir… F tipi daha gariptir… Garipsenmesi gerekir.
Evet bunlar gariptir… ama asıl garip olan insandır. Hiç düşündünüz mü insan çok gariptir. Mesela her şeye alışır insan hatta bu insanın en büyük meziyetidir. İnsan böylelikle delirmekten kendini korur ama sahiden insan delirmemiş midir? Bu kadar şeye nasıl alışmıştır.
Mesela – hiçbir paragraf mesela ile başlamaz görmezden gelin- hiçbirimiz hapishaneye girmeyeceğimizden emin değiliz. Hatta bu gün her zamankinden daha az eminiz. Günlük yaşantımızın üzerinde polisin sıkı denetimi artıyor; salahiyetleri de öyle; sokakta, yolda, kampüste, esmerlerin ve gençlerin üzerinde… Düşünce suçu yeni biçimleriyle daha güçlü ortaya çıkıyor anlayacağınız. Gözaltı koşulları altında yaşıyoruz. “Hukukun dışına çıkıldı” deniyor sık sık. Farkındayız, peki bunu ihlal eden ya onun koruyucu ve koruyucuları polis adalet için var diyorlar. Peki ya o olmadığı için varsa ve deniliyor ki ” hapishanelerimiz çok kalabalık” ama ya halk çok fazla hapsediliyorsa? İşte bunlara hepten alışıyoruz.
Sanılır ki bir devrimci tutsaklığa daha çabuk alışır. Yanlış değildir ama bu kadar köşeli ve kısa da değildir. Aslında bir devrimci pek çok yanıyla olağan bir hayattan gelen başka bir tutsaktan daha çok mahrumluk yaşar çünkü onun işi merak etmektir, heyecanlanmak ve sevmektir ama yine de çabuk alışır çünkü zaten yalın bir hayat sürmektedir ve sabretmeyi bilir sonra güçlüklerle kavgaya zaten idmanlıdır. Mesela ben bu paragrafı yazarken hapishanenin hemen yanındaki tren yolundan tren geçiyor; siren çalıyor… Gariptir, sizce tren hangi renktir?
Her neyse ben bu mektubu tek seferde içimden geldiği gibi yazdım. Şimdi tekrar okumadan katlayıp zarfa koyacağım. Bunu böyle yaptım çünkü mektup yazmak iyidir. Yazana da iyidir, okuyana da, sonra yazan aslında biraz da kendine yazar. Biliyorum başlangıçta zordur ama dedim ya insan çok çabuk alışır… Deneyin yazın bize. Bakın çok çabuk alışacaksınız…
Vesselam bizler F tipine alıştık, sizler F tipi bir yaşama alışmayın.
Selametle kalın…
Mustafa Kemal Ersöz
Kürkçüler F tipi C-95 Koğuşu
Kaynak: http://direnisteyiz.org
- 8 gösterim