Giresun Cezaevi’nde Burhan Karatay (67) hayatını kaybetti. Kanser hastası Fatma Güler (71) tutuklandı, Sise Bingöl (85) artık çocuğunu bile hatırlamıyor. Diyarbakır’da 5 çocuk, gardiyanın saldırısına uğradı, 20 yıldır hapiste olan kalp hastası Fatma Tokmak’ın durumu ağırlaştı
OHAL sonrası cezaevi idarelerinin inisiyatifinde bilinçli biçimde arttırılan kötü muamelenin dozu ölümlere kadar vardı. Yüzlerce ağır hasta tutuklunun tahliye talepleri hem mahkemeler hem de Adli Tıp Kurumu tarafından görmezden gelinirken, tedaviler engelleniyor, gardiyan ve asker saldırılarının üstü örtülüyor. Sadece bir günde çıkan haberlerin derlemesi bile tablonun korkunç boyutunu gözler önüne seriyor. Giresun E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 67 yaşındaki hasta tutuklu Burhan Karatay önceki gün kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. 3 yıl 10 aydır tutuklu yargılanan Karatay’ın ilerleyen yaşı nedeniyle birçok hastalığının nüksettiği, ancak raporlar sunularak tahliyesi için yapılan başvuruların kabul edilmediği öğrenildi. Karatay’ın oğlu İsmail Karatay, babasının 5 ay önce kendilerini arayarak anjiyo olması gerektiğini fakat cezaevi idaresinin buna izin vermediğini de aktardı. 67 yaşındaki tutuklunun yüksek tansiyon hastası olduğu ve daha önce 4 kez anjiyo olduğu öğrenildi. Karatay’ın yaşamını yitirdiği haberi üzerine aile cenazeyi almak üzere Giresun’a gitti. Karatay’ın cenazesi Doğubayazıt’ta toprağa verilecek. Öte yandan Karatay’ın 17 Kasım’da duruşmasının olduğu öğrenildi. Daha önce de birçok kez tutuklanan Karatay önceki dönem Doğubayazıt Belediyesi’nde DBP’den meclis üyeliği yapmıştı.
71 yaşındaki kanser hastası tutuklandı
Dersim’in Hozat ilçesinde yaşayan 71 yaşındaki mide kanseri Fatma Güler, 2012 yılında hayvanlarını otlattığı Çet bölgesinde çıkan çatışma sırasında orada bulunmasından dolayı ‘örgüte yardım etmek’ iddiasıyla hakkında verilen 5 yıl 3 ay cezanın onanması üzerine tutuklandı. 31 Ekim’de Aydın’ın Didim ilçesinde kızının ziyaretine gittiği sırada tutuklanan Güler, Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Annesi Güler ile görüşmek için 7 gün cezaevi önünde beklediğini anlatan oğlu Bülent Güler, annesinin hayatından endişe duyduğunu belirterek, İHD İzmir Şubesi’ne başvurdu. Annesinin, mide kanseri olduğunu ve iki defa ameliyat geçirdiğini aktaran oğlu Güler, astım, yüksek tansiyon ve karaciğerlerinde rahatsızlıkları bulunduğunu dile getirdi. Annesinin asılsız bir iddia üzerine cezaevine konulduğunu vurgulayan Güler, o dönem hayvanlarını otlatırken askerlerle karşılaşan annesinin, uyarı üzerine hayvanlarını alıp oradan ayrıldığını, ancak burada çıkan çatışma sonrası ifadesinin alınıp hakkında dava açıldığını anlattı. Annesinin durumunun kötü olduğunu aktaran Güler, ilaçlarının verilip verilmediğini bilmediklerini belirterek, “Annemle yaptığım görüşmede bana, ‘Çok hastayım, koğuşlar çok soğuk sadece 1 battaniye var’ dedi. Mide kanseri olan ve bu nedenden dolayı birçok ameliyat geçiren kişi 1 battaniye ile nasıl ısınır. Annem bugüne kadar kimseye zarar vermedi. Suçsuz yere yargılandı ve ceza aldı. Bütün yetkililerin duyarlı olması için çağrıda bulunuyorum. Ayrıca hastalığından dolayı ciddi yaşamsal kaygılarımız bulunmaktadır” dedi.
Askerlerden ‘ölüm’ tehdidi
Urfa 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki kadın tutuklular, MA’ya gönderdikleri mektupta cezaevinde görevli askerlerin ölüm tehditleri ile karşı karşıya kaldıklarını duyurdu. Mektupta şunlara yer verildi: “Bizler siyasi tutsaklar olarak sürekli faşist güçlerin engellerine takılıyoruz. Daha önce TEM Şube’de işkenceye maruz kalmış 18 yaşındaki arkadaşımızdan, çıplak aramaya maruz bırakılan 65 yaşındaki bir annemize kadar. Annemiz buradaki gardiyanların çıplak aramasına maruz kalmış, annemizi psikolojik olarak oldukça etkileyen bu durum hiçbir şekilde ahlaki bir uygulama olmamaktadır. İnsan onurunu zedeleyici aşağılayıcı uygulamalar hepimize uygulanmaktadır. Çıplak arama daha önce de bir kaç defa tekrarlanmış şikâyet etmemize rağmen bir önlem geliştirilmemiştir. Yaşanan faşist uygulamalar o denli şiddetli bir hale gelmiştir ki askerler çekinmeden ‘Sizleri öldürmek lazım. Kafanıza sıkmak lazım. Siz teröristsiniz’ ifadeleri ile tehdit ediyor. Hastaneye kelepçeli götürüldüğü için hastalar tedaviyi kabul etmiyor. Yaşadığımız bu sorunlar bu uygulamalara sessiz kalmadığımızdan kaynaklıdır. Yaşadığımız sorunlar karşısında kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulunuyoruz.”
İki yıldır işkence görüyor!
Antalya’da 2016’da tutuklanan Emre Can Demir’in ölüm tehdidi aldığı bildirildi. O dönem oğluyla birlikte tutuklanan ve 4 ay sonra tahliye edilen baba Hasan Demir, oğlunun siyasi savunma yaptığı için kendi ve hakimin gözü önünde mübaşir, jandarma ve polisler tarafından linç edildiğini, en son 26 Ekim’de yapılan duruşmasında da ring aracında ölümle tehdit edildiğini anlattı. Demir, “Gözaltına alındığımızda oğlumun bazı suçları kabul etmesi için benim gözüm önümde işkence ettiler. Daha sonra ise onun gözü önünde bana işkence yaptılar” dedi. Çocuğunun 2 yıldır cezaevinde hedef gösterildiğini dile getiren baba Demir, oda aramalarında, hastane veya mahkeme sevklerinde sürekli baskı altında tutulan oğlunun hayatından endişe ettiklerini söyledi. Son duruşmada diğer sanıklardan ayrı bir ring aracına alınan oğlunun burada darp edildiğini anlatan Demir, “Çocuğumun ayağına pranga takıyorlar. Kollarını arkadan kelepçeliyorlar. Darp ediyorlar. Silahın dipçiğiyle vuruyorlar. Ölümle tehdit ediyorlar. Şu an hücrede tutuyorlar. 6-7 saat hücrede tutulduktan sonra koğuşuna alınıyor” dedi.
Kürtçe şarkıya soruşturma
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 Kasım günü Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle 10 kadın hakkında disiplin soruşturması başlattı. Aralarında tutuklu gazeteci Kibriye Evren ile Sur’daki yasak sırasında tutuklanan Sinem Ateş’in de bulunduğu 10 tutukludan 3 gün içerisinde savunma yapmaları istendi. Disiplin soruşturması başlatılan kadınlar şöyle: Sinem Ateş, Songül Aşıla, Selma Yılmaz, Menduha Polat, Arzu Karaman, Leyla Yıldız, Edanur Bazancir, Kibriye Evren, Kumri Tokay ve Müslime Kalkan.
Çocuklara gardiyan işkencesi
Diyarbakır Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Y.T.Ö, B.N., F.T., R.Y. ile soyadı öğrenilemeyen Ö.’nün, 1 Kasım Dünya Kobani Günü dolayısıyla yapmak istedikleri kutlama sırasında darp edildikleri öğrenildi. Söz konusu olay sırasında çocuklardan F.T.’nin bir gardiyan tarafından boğulmaya çalışıldığı, buna diğer çocukların engel olduğu belirtildi. Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal’ın haberine göre, tutuklu çocuklar yakınlarıyla yaptıkları görüş sırasında, saldırgan gardiyan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını aktardı. Darp edilen kardeşi R.Y. ile görüşen Yekbun Y., görüşte kardeşini tanıyamadığına dikkat çekti ve şunları anlattı: “Daha önce Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyorlardı. Diğer tutsaklar onlara bir şey yapılmasına izin vermiyordu. Bir ay önce ‘çocuklar daha rahat edecekler’ diyerek, kardeşim dahil 5 çocuğu yeni yapılan kampus cezaevine götürdüler. 1 Kasım Dünya Kobani Günü dolayısı ile kutlama yapmak istemişler. Bu sırada bir gardiyan gelip bunlara bağırıp hakaret etmiş. Sonra üstlerine saldırmış. F.T. isimli çocuğu boğmaya çalışmış. F.T.’nin boynunda falan halen morluklar vardı. F.T. Van’dan buraya sevk edilmişti. Baya bir sıkmış boynunu. Diğer çocuklar zor almışlar gardiyanın elinden. Darp raporu alıp suç duyurusunda bulunmuşlar.” Tüm bunlara rağmen bahsi geçen gardiyanın halen aynı cezaevinde görevli olduğunu vurgulayan Yekbun Y., “Kardeşim ve diğer çocuklar o gardiyan ile her gün aynı koridorda karşılaşıyorlar. Çocuklara saldıran gardiyanın en azından tedbir amaçlı oradan uzak tutulması gerekiyor” dedi.
Müdür kabul etti
MA’nın konu hakkında telefonla görüştüğü Cezaevi Müdürü de olayı doğruladı. Olayın kurumsal algılanmaması gerektiğini savunan Cezaevi Müdürü, “Biz bu konularla ilgili savcılığımıza gerekli suç duyurusunu yapmışızdır. Dilekçe yazdılar. Bizzat ben görüştüm. Ben kendim taleplerini aldım. Varsa bir şikayetiniz hemen gönderelim dedik ve gönderdik de. Bireysel anlamda öyle bir yaklaşımı olan varsa da karşılığını öder. Savcı bey gereğini yapar” dedi. Gardiyanın sarhoş olduğu iddiası hakkında ise müdür şunları söyledi: “Bunlar iddiadır. Savcı beyin takdirindedir. Böyle olup olmadığını söyleyemem size, ama ilgili şikayeti ben zaten savcı beye gönderdim. Böyle bir iddiası olan ya da böyle bir yaklaşımı olan varsa da savcı bey bireysel anlamda değerlendirecektir.”
Sise Bingöl’ün umudu kalmadı
Durumu uzun süredir gündemde olan 85 yaşındaki Sise Bingöl, 2 Kasım’da sağlık kuruluna hem hastalığı ile ilgili son durumunun tetkiki hem de cezaevinde kalmaya elverişli olup olmadığı ile ilgili rapor çıkarılması için Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı. 6 gündür hastanede tutulan annesinin durumu hakkında konuşan Hasbike Kanmaz, refakatçi olma talebinin savcılıkça reddedilip sadece 20 dakika görüştürüldüğünü aktardı. Annesini ilk gördüğünde tanımakta zorluk çektiğini, yüzünde şişlik olduğunu belirten Kanmaz, Türkçe bilmeyen annesinin doktorlarla iletişim kurmakta zorluk çektiğini söyledi ve ekledi: “Yanına gittiğimde beni ilkin tanımadı. Sonrasında tanıdı ama daha sonra tekrar beni unuttu. Öğrendiğim kadarıyla idrar ve akciğerlerinden sorunlar yaşıyormuş. Zaten idrar yollarında problem yaşadığı için sürekli istemeden idrarını kaçırıyordu. Hatta bez vermişler ama kullanmayı bilemediğinden kendini kirletiyormuş. Yanımızdaki doktora, ‘Annemi lütfen çıkarın. O cezaevinde yapamaz’ dedim. O ara annem beni çağırıp ‘Beni cezaevine götürün orda bana bakarlar. Beni burada tutmayın’ dedi. Annem kendi evinin cezaevi olduğunu sanıyordu. Herhalde o da umudu kesmiş ve artık bundan sonraki yaşantısını cezaevinde süreceğini hissetmiş. Bunu da doktora söyledim.”
Kalp hastası Tokmak’ın durumu ağırlaştı
Bakırköy Cezaevi’nde tutulan ağır kalp hastası 20 yıldır cezaevinde bulunan Fatma Tokmak, durumu ağırlaşınca Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne kaldırıldı. Müebbet hapisten hükümlü olduğu için sağlık durumuna dair bilgileri sadece görüşe giden oğlu Azat Tokmak’tan aldıklarını söyleyen avukatı, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Tokmak’ın çok ağır hastalıkları bulunduğunu, İHD’nin ‘cezaevinde kalamaz’ listesinde yer aldığını belirtti. Tokmak hakkında bilgi veren Keskin, “Fatma yıllarca işkence gören bir kadın. Bu nedenle de hastalıkları giderek artıyor. Bir an önce serbest bırakılması gerekirken cezaevinde tutuluyor. Kendisi hakkında sağlıklı bilgiye sahip olamıyoruz. Çünkü, Tokmak hükümlü ve sadece oğlu onun görüşüne gidebiliyor.” İnsan hakları savunucularının yıllarca mücadele etmesine rağmen Tokmak’ın bir türlü serbest bırakılmadığını söyleyen Keskin, Adli Tıp Kurumu’nun ‘cezaevinde kalabilir’ raporunun da gerçeği yansıtmadığını, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verdiği ‘cezaevinde kalamaz’ raporunun dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Keskin, “Adli tıp hasta tutsakları rehine gibi tutuyor. Biz, hasta mahpuslar konusunda sadece adli tıpın verdiği raporların değil, bağımsız kurumların da verdiği raporların dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi
- 8 gösterim