Siyasi hükümlülere moral desteği vermek için kurulan 'gorulmustur.org' inisiyatifi, bir mahpusluk arşivine dönüştü. Sitede mahkumlardan gelen resimli mektuplar, öyküler, romanlar, resim ve içerideki hayatı anlatan fotoğraflar dikkat çekiyor.
Türkiye cezaevlerinde sayılarının bugün itibariyle 7 bin-10 bin arası olduğu tahmin edilen siyasi mahkumlar ile mektuplaşmak için kurulan gorulmustur.org, mahpusluk arşivine dönüştü. Siteye girip cezaevinde yatan hükümlülerin bulunduğu listelerden bir mektup arkadaşı seçerek mektuplaşılabiliyor.
“Görülmüştür”de mahkumlardan gelen mektuplar, şiirler, denemeler, öykü, roman, resim, karikatür ve fotoğraflar da çeşitli kategoriler altında paylaşılabiliyor. Güncel mahkum adreslerinin de verildiği sitenin Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarında hesapları da bulunuyor.
Bir mektuplaşma ağına dönüşen web sitesinin kurucularından Yazar/Şair Adil Okay’a ulaştık. Çoğu Türkiye’den olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya ve Belçika’dan yaklaşık 500 kişinin daimi olarak cezaevlerine gönüllü mektup yazdığını belirten Okay, “Amacımız siyasi tutsaklara moral vermek” diyor.
Cezaevine giden mektuplarda genellikle dışarıdaki hayata dair gelişmeler anlatılıyor. Cezaevinden gelen çoğu resimli ve karikatürlü mektuplarda ise, kimi 10, kimi 20, 30 yıldır hapis yatan mahkumların yaşamları ve duyguları aktarılıyor. Kimi en son bebekken dışarıda görebildiği 20 yaşındaki kızını yazıyor, kimi umutlarını...
Mektup ağının kurucusu Adil Okay: “Bir teröristle mi yazışacağım diye çekinenler, kapısına polisin dayanacağını sananlar var. Bu gülünç. Çünkü mektuplaşmak yasal bir haktır.”
Günlük yaşantınızdan bir kesit bile yazsanız yeter
Sosyal medya hesapları aracılığıyla yıllardır herkesi mektup yazmaya teşvik eden Adil Okay, “İnanın ki ne yazsanız onlar için moral olur. Günlük yaşantınızdan bir kesit yazıp yollamanız, hayatta, dünyada neler olup bittiğini paylaşmanız bile yeter” diyor ve ekliyor: “Kuru ajitatif söylemlere gerek yok. Zaten bu insanların her biri oturup bildiri yazacak kapasiteye sahip. 10 yıldır, 20 yıldır içeride olan insanlara dış dünyadan haber vermek, günlük yaşantı hakkında bilgi vermek çok daha önemli.”
Mektuplaşma grubunu bir vatandaş insiyatifi olarak tanımlayan Okay, “Bir teröristle mi yazışacağım diye çekinenler, kapısına polisin dayanacağını sananlar var. Bu gülünç. Çünkü mektuplaşmak yasal bir haktır” diyor.
Yazışılan mahkumlar arasında şimdiye kadar karikatürist olan, ödül alanlar olmuş. İçeride liseyi hatta üniversiteyi bitirenler de... Şiir, öykü ödülleri alanlar da. Ressamlar da varmış, dergi çıkaranlar da. Bu sebeple Adil Okay destek olunması gerektiğini söylüyor. Örneğin müebbet hapse mahkum edilen Zeliha Bulut’un çocuk romanı ve tutuklu Gülazer Akın’ın “Tencerenin dibi” adlı romanı bu inisiyatif aracılığıyla yayınlanabilmiş.
Okay’ın anlattığına göre mektup arkadaşlarından bazıları hapishaneden çıktıktan sonra da görüşmeye devam ediyor. İçerideyken de aileleriyle mektup arkadaşları arasında bir bağ oluşuyor. Örneğin Adil Okay’ı 22 yıldır tutsak olan mektup arkadaşı Kasım Karataş’ın kızı Gülistan, Antep’in bir köyüne düğününe davet etmiş.
Bir çok dostluğun ve arkadaşlığın, sırdaşlığın, dert ortaklığının kurulmasına sebep olan, cezaevinin soğuk yüzünü en iyi şekilde anlatan mektuplardan bazı örnekler şöyle...
Ali Osman Köse isimli siyasi bir tutuklu tarafından yazılmış ve Şirinler
resimleri ile renklendirilmiş bir hapishane mektubu...
Devrimcilerin de duyguları vardır
Ben 1993 yılında ikinci kez tutuklandıktan üç ay sonra kızım dünyaya geldi. 20 yıldır annesiyle birlikte beni yalnız bırakmadılar. Yozgat, Konya, Malatya, Antep cezaevlerinde kaldım. Kızım Şehriban ve annesi yaz, kış demeden, ekonomik sıkıntılarıyla birlikte hep yanımda oldular. Şimdi kızım üniversiteye gidiyor. Ben hala zindandayım. Kızımın bebekliğini bile cezaevinde gördüm. İlk yürümeye başladığında da ziyaretime getirmişlerdi... Çocuğumu görüş gününde kucağıma ilk aldığımda cama vurarak ağlamıştı. Gözyaşlarını mendilimle sildim. O mendili 15 yıldır yıkamadan yanımda taşıyorum. Devrimcilerin de duyguları vardır değil mi. Cuma Özkan/ Gaziantep
Kızım 21 yaşında ama 21 defa görmedim
Kızım şu anda 21 yaşında, üniversite öğrencisi ama ben onu toplam 21 defa ya görmüşüm ya da görmemişim, toplam 21 defa dokunamamış, sarılamamış, kucağıma alamamışım. Büyüdü kocaman bir genç kız oldu, ona bir şeker, bir çikolata alamadım, bir oyuncak almadım, bir giysi alamadım. Oysa onun ellerimde büyümesini, büyüdüğünü an be an görmeyi çok isterdim. Benden ihtiyaçlarını istemesini çok arzulardım. Gece yarıları ağladığını, güldüğünü, kapının önünde oynarken çamura batmasını, sonra da taşı minik ellerine alarak her şeyi birbirine katmasını görmek isterdim ama hiç biri olmadı. Şimdi hapishaneye geliyor, olgun bir insan gibi karşımda oturuyor. Oysa ben onun çocuk kalmasını isterdim. Ben çıkacaktım, birlikte büyüyecektik ama olmadı… Ben ise hapishanede 22. yılıma girdim. Turan Demir Hacılar/ Kırıkkale
Şerafettin Yer isimli siyasi hükümlünün Tekirdağ F Tipi cezaevinden yazdığı,
duygularını anlattığı bir mektup.
En zoru kitabın son sayfası
Bir kitabın son sayfasını okumak zor geliyor. Kitabı kapattığın anda gerçeğe dönüyorsun ve o an yeniden kurulan bağ çok sarsıcı oluyor. Gerçek acı geliyor ama yapacak bir şey yok... Ufuk Aydın/ İzmir Buca
Bir mektup ya da bir kitap geldiği zaman soluk almamızı sağlayan bir nefes borusu işlevi görmektedir. Benim tek iletişim aracım mektuplardır. Mektuplar dışında kimseye ulaşma imkanım yoktur. Ailem Ağrı Patnos'da yaşamaktadır. Aileme yakın bir cezaevine gitmek için sevk talebinde bulunuyor olsam da sevk talebimizi kabul etmiyorlar. Alaattin Öget/ Edirne
Tel örgüleri aşan bir kumru
*Duvarlar burada çok yüksek. O en yüksek yerde bir de tel örgüler var. Ona rağmen bir kumru hepsini aşıp koğuş penceresine, yani ranzamın yakınına yuva kurdu. Artık iki yavrusu var. Yavrular bir kaç günlük olsa da hızla büyüyorlar. Anneleri ve babaları sırayla bakıyor onlara. Uzak diyarlara, duvarların ötesindeki dünyaya gidip yem getiriyorlar ağızlarında. Her öykü arasında kalkıp onları izliyorum. Mola niyetine. Gülazer Akın/ Gebze İzmit
Mustafa Gök tarafından yazılmış ve karanfille süslenmiş şiirli bir mektup...
Şu an hücremde sana bu satırları yazıyorum
Sözün özü, hayatıma her dokunan bir parça beni tamamlar. Kim olduğuma, ne olduğuma, ne yaptığıma dair sorularımı çoğaltır. Cevaplarımı anlamlı kılar. O açıdan müteşekkirim. Neye mi? Hayatıma dokunan, hayatımda var olan her şeye. Bütün olumsuz durum ve koşullarıma rağmen. Şu an kapalı hücremde yatağıma oturmuş sana bu satırları yazıyorum. Dışarıda boğuk, bir açıp bir kapayan havanın eşliğinde misafirin olmaya geliyorum. Nizamettin Özoğlu/ Kırıkkale
Cezaevinde 24 yılım bitmek üzere. Son yıllarda daha fazla edebiyat ile uğraşmaya başladım. Sırasıyla ilkin bir şiir kitabı, bir öykü ve dört tane de roman yazmaya çalıştım. Ne zaman gün yüzüne çıkar inan bilmiyorum... Tevfik Kalkan/ Kırıkkale
Böyle bir çizimim olduğunu bile unutmuşum
Bir çizimimi kartpostal yapıp mektupla bana göndermiştiniz. İnanılmaz mutlu oldum. Mektuplarımdaki hiçbir çizimin bir örneğini kendime saklama şansım olmadığından ayrıca çok sevindim. Öyle bir çizimim olduğunu bile unutmuştum. Biz mahpuslar sizin gibi duyarlı yüreklerin daimi misafiriyiz. Güzel, güneşli ve barış dolu yarınlara kadar sizinleyiz. Gönül Bulut/ Aliağa İzmir
Zeynel Karabulut adında siyasi bir tutuklu tarafından yazılmış
güvercinli klasik bir hapishane mektubu...
Radyodan bomba yapmak...
Geçenlerde hakkımda soruşturma açtılar. Durum şu, kaldığımız hücrede arama yaptılar ki alışık olmadık şekilde her kâğıdı, kitabı, çöpü hücrenin orta yerine yığdılar. Sonra da radyomu, patiğimi, kemerimi aldılar. Soruşturma dolayısıyla ifade vermeye gittiğimde müdür bana bomba yapmayı bilip bilmediğimi sordu. Sorunun nedenini sorduğumda "radyoya batarya-pil güçlendirme düzeneği yaptığımı" söyledi.
Gülmekten ölüyordum az kalsın. Gerçek şöyle, piller zayıflayınca radyodan hışırtı gelir. Bunu gidermek için de diğer zayıf pili bunlara ekleyip birkaç gün daha müzik dinleme olanağına sahip oluyorsun. Eskiden buna “çevreye duyarlılık, enerji tasarrufu” derlerdi. Şimdi de hapishane müdürü bana işi abartmak için teknik terimlerle (radyodan) bomba yapımı falan gibi cümleler kurunca epey komik bir durum ortaya çıkıyor. Mizah gerçeğin mübalağasından beslenir ya… Neyse bana 15 gün hücre cezası verdiler. Kesinleşince de yine hücreye konacağım. İbrahim Şahin/ Sincan Ankara
Kaynak: Karar
- 17 gösterim