Tarsus T Tipi hapishanede yaşanan hak ihlalleri ve devam eden açlık grevleri hakkında

BASINA VE KAMUOYUNA

Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi bölgemiz hapishanelerinde de yaşanan hak ihlalleri, tecride karşı açlık grevleri, hasta mahpuslar sorunu insan hakları örgütlerinin uyarılarına rağmen devam ediyor. Pandemi gerekçe gösterilerek artan tecrit, işkence, keyfi yasaklar, kötü muamele, disiplin cezaları, hücre karantinası, hastanelere sevklerin sık sık ertelenmesi mahpusların yaşam haklarını tehdit etmektedir. Hapishane doluluk oranı alarm seviyesine gelmiştir. Daha birkaç gün önce Avrupa Konseyi için İsviçre'de bulunan Lozan Üniversitesi'nin hazırladığı rapor Türkiye'de cezaevlerinin durumuna ilişkin çarpıcı sonuçlar içeriyor. Rapora göre, Ocak 2020 itibarıyla Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde biri cezaevinde ya da denetimli serbestlik kapsamında bulunuyor.

Ayrıca her hapishanede ayrı ayrı uygulamalar görülmekte, tutuklular- hükümlüler arasında ayrım yapılmaktadır. Oysa “Mandela Kuralları” olarak bilinen, 1955 yılında ilan edilen, 2005 yılında da genişletilen Birleşmiş Milletler sözleşmesinin birinci maddesi, infazda ayrımcılık olmaması gerektiği yönündedir. Ceza kesinleşince suç ne olursa olsun, kişinin suçla bağı kopar. Dolayısıyla ceza alan herkes için infaz kanununun eşit uygulanması gerekir. Din, dil, ırk, siyasi görüş ve sınıf farkı gözetilmemelidir. Ancak mevcut siyasi iktidar döneminde Türkiye’yi de bağlayan bu sözleşmeler yok sayılmaktadır.
Hak ihlalleri bölgemiz hapishanelerinde de vahim boyutlara ulaşmıştır.

Bu durum, Mersin Cezaevi İzleme Koordinasyonu adına Mersin Cezaevlerinde İHD’li ve ÖHD’li avukatların mahpuslarla yaptıkları görüşmelerden, mahpusların ve mahpus yakınlarının birbirini teyid eden beyanlarından, kurumlarımıza yaptıkları başvurulardan ve gönderdikleri mektuplardan anlaşılmaktadır.

Tarsus T tipi Cezaevindeki olumsuz koşulların, daha önceki cezaevi ziyaretlerinde raporlaştırılan sorunların, ne yazık ki ağırlaşarak devam ettiği anlaşılmaktadır. Pandemiye rağmen hijyen koşulları yetersizdir. İçme ve kullanma suyuna erişimde kısıtlamalar,  sıcak su temininde sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Hastaneye sevki yapılanların, uzun süreler bekletilmesi ve muayene ile tedavilerindeki ciddi gecikmeler, sağlık durumlarının daha da bozulmasına yol açmaktadır. Cezaevi yönetimleri tarafından gerekçe olarak sunulan jandarma ve infaz koruma memuru yetersizliğinin bir an önce giderilerek, hastane sevklerinin gecikmeksizin yapılması gerekmektedir. Aksi durumda yaşanabilecek kayıplardan bu gecikmelere yol açanların sorumlu tutulacakları doğaldır.

Covid 19 gerekçesi ile yapılan ilave kısıtlamaların, hastane dönüşlerinde zorunlu 14 günlük izolasyon ve tecrit ile kelepçeli muayene dayatmasının kimi mahpusların sağlık hizmeti almaktan kaçınmalarına neden olduğu bilgisi de mevcuttur. Bu durum da cezaevindekilerin sağlık hizmetine erişimlerini kısıtlayan ciddi bir etken olmuştur. Nitekim İsa Gültekin tüm uyarılarımız ve çabalarımıza rağmen sağlığa erişim konusunda yaşatılan zorluklardan dolayı yaşamını yitirmiştir.
 01.04.2021 tarihinde Gebze Kadın Cezaevinden Tarsus T Tipi Kapalı Kadın Cezaevine getirilen bir mahpus ile yapılan görüşmede, karantina koğuşunun fiziki koşullarının oldukça kirli ve sağlıksız olduğunu, bu hususlarla ilgili olarak cezaevi yönetimine üç defa şikâyetlerini iletmesine rağmen herhangi bir düzeltme yapılmadığını ifade etmiştir. Devamla bulundukları koğuşta toplam dokuz kişinin olduğu, bu kişilerden altısının açlık grevine girdiği,  greve girenlerde baş ağrısı, mide ağrıları, kabızlık, ishal gibi sağlık sorunlarının görüldüğü, hastanede kelepçeli muayene dayatmasına maruz bırakıldıklarını bildirmiştir.

Kadın mahpusların ayrıca dışarıdan gönderilen yöresel giysilerin ve mektupların içinde gönderilen fotoğraf, kartpostal ve pulların bir kısmının kendilerine keyfi nedenlerle verilmediğinden, aramalarda el konulan radyolarının kendilerine iade edilmediğinden, kadın dergilerine ve gazetelere ulaşamadıklarından şikâyetçi oldukları saptanmıştır.

Tarsus T1, T2, T3 Tipi Kapalı Cezaevlerinde kalan erkek tutuklu ve hükümlülerin bildirdiği hak ihlalleri ise özetle şunlardır:

Cezaevinde yaşanan hak ihlalleri ve tecrit koşulları nedeniyle 27 Kasım 2020 tarihinde beşer günlük dönüşümlü açlık grevine başlayan mahpuslar, verilen yemeklerin az olduğunu, koğuş mevcutlarına göre yemek verilmediğini, kantinden aldıkları eşya fiyatlarının çok yüksek olmasına rağmen ürünlerin kalitesiz olduğunu, açlık grevine girenlere disiplin cezaları verildiğini, ilgili cezalara itiraz ettiklerini, revire çıkma taleplerinin sürüncemede bırakıldığını, kendilerine sıcak suyun çok sınırlı olarak verildiğini, sıcak suyun olduğu günlerde ise soğuk suyun verilmediğini ifade etmişlerdir.

Ayrıca, hakkında toplatılma veya yasak kararı olmayan Kürt kültür ve tarihine dair kitapların kendilerine verilmediğini ancak; İngilizce, Fransızca gibi dillerde yazılan kitapları istediklerinde alabildiklerini, Kürtçe’ye yönelik açık bir karşıtlığın olduğunu, diğer yandan Yeni Yaşam’ın uzun bir zamandan beri, Evrensel gazetesinin ise son 3 aydır keyfi bir şekil de verilmediğini aktarmışlardır. 
Mahpuslar, ailelerinden çok uzak cezaevlerine gönderilmeleri sebebiyle ziyaretçisiz kaldıklarını, ailelerinden postayla gelen eşyalarının verilmediğini, bu nedenle mağdur olduklarını ifade etmişlerdir.

Sonuç itibariyle;

İmralı’da yıllardır süren hukuksuz tecride karşı bölge cezaevlerinde de 197 gündür devam eden dönüşümlü açlık grevlerini sürdüren mahpusların meşru taleplerinin bir an önce karşılanmasını, raporlarda belirtilen tecrit, işkence, darp ve kötü muamele iddiaları karşısında Adalet Bakanlığı ve cezaevi savcıları tarafından gereken hassasiyetin gösterilmesini talep ediyoruz. Haksız tecrit altında tutulduğunu, kötü muamele gördüğünü belirten mahpusların beyanlarının alınarak sorumluların tespit edilmesi, mahpusların yaşamlarını çekilmez hale getiren cezaevi koşullarının düzeltilmesine yönelik idari çalışmaların yapılması,  cezaevlerinin bağımsız uzmanlardan oluşan sivil toplum heyetlerinin denetime açılarak, sorunların tespiti ve çözüm yollarının birlikte üretilmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz.

MERSİN CEZAEVİ İZLEME KOORDİNASYONU