Karikatür : Aşkın Ayrancıoğlu
İSTANBUL – TİHV Dokümantasyon Merkezi, 11 Mart -10 Mayıs tarihleri arasında Kovid-19 salgını nedeniyle yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı. Raporda, çok sayıda hak ihlaline geniş yer verildi.
Türkiye İnsan hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi, 11 Mart -10 Mayıs 2020 tarihleri arasında Kovid-19 salgını nedeniyle yaşanan hak ihlalleri raporunu yayınladı.
11 Mart ile 10 Mayıs tarihleri arasında Kovid-19 nedeniyle 3 bin 786 kişinin yaşamını yitirdiğine yer verilen raporda, toplam vaka sayısının ise 138 bin 675 olduğuna dikkat çekildi. Sağlık Bakanlığı’nın 29 Nisan’da açıkladığı verilere göre Türkiye genelinde Kovid-19 tanısı konulan hekim ve sağlık çalışanı sayısının 7 bin 428 olduğu hatırlatılan raporda, TTB’nin 22 Nisan açıkladığı verilere göre ise 14’ü hekim olmak üzere toplam 24 sağlık çalışanının yaşamını yitirdiğine işaret edildi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin, 17 Nisan raporuna göre 11 Mart - 10 Nisan arasında en az 855 işçinin Kovid-19 testleri pozitif çıktı, en az 52 işçi Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtildi. Raporda, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK), 24 Nisan raporuna göre en az 535 DİSK üyesi işçinin Kovid-19 testinin pozitif çıktığı, en az 628 DİSK üyesi işçinin ise karantinaya alındığını ve en az 4 DİSK üyesi işçinin Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğine de yer verildi.
‘61 KİŞİ ŞİDDETE MARUZ KALDI’
Adana’nın Seyhan ilçesinde Ali El Hemdan (19) isimli Suriyeli gencin 20 yaş altındaki kişilere yönelik sokağa çıkma yasağı esnasında dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından vurularak öldürüldüğüne dikkat çekilen raporun devamında şu ifadelere yer verildi: “Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında alınan sokağa çıkma yasaklarına ve diğer tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle 58’i polis/bekçi tarafından, 3’ü belediye zabıtaları tarafından olmak üzere toplam 61 kişi şiddete/işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 2 kişi de maruz kaldığı şiddet sonucu hastaneye kaldırıldı. Bir gazete binasına ise kimliği belirsiz kişiler tarafından silahlı saldırıda bulunuldu. En az 41 cezaevinde Covid-19 salgını kapsamında gerekli önlemler ya hiç alınmadı ya da yeterli değil. En az 4 cezaevinde 36 mahpus Covid-19 belirtileri gösterdikleri halde hastaneye götürülmediler.”
496 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün 28 Nisan’da yaptığı açıklama ile dört ayrı ceza infaz kurumundan 120 tutukluya Kovid-19 tanısı konulduğunu duyurduğu belirtilen raporda, yaşanan ihlaller ise şöyle sıralandı:
“*Cezaevlerinde Covid-19 nedeniyle 4 mahpus yaşamını yitirdi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül 13 Nisan 2020 tarihinde 79 ceza ve infaz personelinin Covid-19 testlerinin pozitif çıktığını açıkladı.
*İçişleri Bakanlığı 5 Mayıs 2020 tarihinde yaptığı açıklamayla ilk vakanın tespit edildiği tarihten bu yana Covid-19 salgını ile ilgili olarak Türkiye genelinde 7 bin 127 sosyal medya hesabının incelendiğini, 496 kişinin gözaltına alındığını ve 10 kişinin tutuklandığını duyurdu.
*Covid-19 ile ilgili yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek en az 11 gazeteci gözaltına alındı, 1 gazeteci ise tutuklandı. ‘Çaykurda Paket Paket Korona! Koronaya yakalanan ÇAYKUR işçisi isyan etti’ başlıklı bir habere erişim yasağı getirildi. 1 televizyon kanalına 3 kez program durdurma cezası verildi.
*3 ildeki Tabip Odası ile 2 ildeki Baro hakkında soruşturmalar açıldı, 2 Tabip Odası yönetici gözaltına alındı.
*Covid-19 ile ilgili yaptıkları açıklamalar gerekçe gösterilerek 2 milletvekili hakkında soruşturma açıldı.
*Salgına yönelik önlemlere dair yapılmak istenen eleştirel içerikli basın açıklaması vb. 8 etkinliğe polis müdahale etti ve bu müdahalelerde 42 kişi gözaltına alındı.
*Sokağa çıkma yasağı ilan edilen 1 Mayıs günü ve öncesinde, Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlamak üzere yapılmak istenen en az 10 etkinliğe polis müdahale etti ve en az 64 kişi gözaltına alındı.
*2 ilde açık ve kapalı alanlarda yapılacak bütün etkinlikler Covid-19 gerekçesiyle 14 ile 30 gün arasında yasaklandı.
*Salgın döneminde ihtiyaç sahiplerine yönelik yardım kampanyaları, örgütlenme ve dayanışma çalışmalarına yönelik müdahalelerde en az 14 kişi gözaltına alındı.”
‘138 BİN 675 VAKA’
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 10 Mayıs itibarıyla salgın nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 3 bin 786 ve tespit edilebilen toplam vaka sayısının ise 138 bin 675 olduğu belirtilen raporda, “Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından verilen ölüm ve vaka sayılarının hakikati tam yansıtmadığı yönünde ciddi eleştiriler bulunmaktadır. Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından 8 Nisan 2020 tarihinde yapılan açıklamada, Türkiye’deki Covid-19 vaka ve ölüm sayıları arasındaki örüntünün dünyanın diğer ülkelerinde gözlenenden farklı olduğu ve bunun nedeninin ise Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 ölümlerini raporlamada DSÖ’nün önerdiği uluslararası kodları kullanmamasından kaynaklandığı ifade edilmiştir” denildi. Raporda, en az 303 işyerinde işçilere ücretsiz izine çıkmaları ve pek çok işyerinde ise işçilere yıllık ücretli izinlerini kullanmalarının dayatıldığı belirtildi.
‘TEK YOL SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI DEĞİL’
Salgını kontrol altına almanın en etkin yolunun insanlar arasında fiziksel mesafeyi korumak ve belli bir süre istikrarlı bir şekilde karantina uygulamak olduğuna yer verilen raporun devamında, “Karantina uygulamanın tek yolu ise sokağa çıkma yasağı ilan etmek değildir. Çalışmak zorunda olanlara ücretli izin ve sosyal yardımlar sağlamak, karantinanın önemi ve zorunluluğu konusunda eğitici, tanıtıcı duyuru ve etkinlikler yapmak, online eğitim örneğinde olduğu gibi alternatif programlar oluşturmak ve hepsinden önemlisi toplumun katılımını ve iş birliğini sağlamak vb. yöntemler ile etkin biçimde karantina uygulamak mümkündür. Nitekim pek çok ülkede kısıtlama ve yasaklar en asgaride tutularak başarılı sonuçlar alınabilmiştir. Elbette bunun ekonomik maliyeti yüksek ve organizasyonunda da bazı zorluklar olacaktır. Maalesef siyasal iktidar alternatif yöntemler düşünmek yerine bu konuda da alışkın olduğu gibi davranmış, temel hak ve özgürlükleri kısıtlama ve yasaklama yoluna gitmiştir. Örneğin 65 yaş üstü yurttaşlara getirilen kesintisiz sokağa çıkma yasağının onları mevcut kronik hastalıklarının ilerlemesine yol açacak bir hareketsizliğe ve böylelikle sağlık hakkının ihlaline maruz bırakabileceği öngörülmemiştir. Bu kısıtlama ve yasakların uygulanması sırasında, sadece kişi güvenliği başlığı altında değil raporda yer alan tüm hak kategorilerinde sistematik bir biçimde hak ihlalleri yaşanmıştır. Kısacası bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde her ne kadar toplum sağlığını korumak amacıyla alınmış olsalar da sokağa çıkma yasakları ve diğer tedbir ve kısıtlamalar kişi güvenliği hakkının ihlali niteliğindedir” denildi.
Raporda alınan önlemler ve normalleşme adımlarına da değinildi.
POLİSİN ŞİDDETİ DE SIRALANDI
24 Nisan’da Mardin’in Nusaybin ilçesinde sokağa çıkma yasağına rağmen dışarıda oynayan çocuklara polisin havaya ateş ederek müdahale ettiği olayın da yer aldığı raporda, polis şiddetine ilişkin yaşananlar şöyle sıralandı:
“*Polis zihinsel engelli olduğu bildirilen B. E. (7) isimli bir çocuğa fiziksel ve sözlü şiddet uyguladı. Nusaybin Kaymakamlığı, polis şiddetine ilişkin görüntülerin sosyal medyada yayınlanması üzerine 9 Mayıs’ta bir açıklama yaparak söz konusu polis memurunun görevden alındığını duyurdu.
*25 Nisan’da Mardin’in Derik ilçesinde S. Y. isimli bir kişi sokağa çıkma yasağına uymadığı gerekçesiyle polisin fiziksel şiddetine maruz kaldı. Güvenlik kamerasına da yansıyan görüntülerde, polisin para cezası kesmek yerine S. Y.’ye tokat attığı ve daha sonra boğazını sıkarak ittiği izlenmektedir. Derik Kaymakamlığı aynı gün içinde yaptığı açıklama ile polis memurunun açığa alındığını duyurdu.
*26 Nisan’da Trabzon’da pide almak için sokağa çıkan Galip Aydın isimli bir kişi yanında kimliği olmadığı gerekçesiyle tartıştığı polislerin şiddetine maruz kaldı. Yüz üstü yere yatırılarak ters kelepçe uygulamasına maruz kalan Galip Aydın, daha sonra gözaltına alındı. Polis şiddetine ait görüntülerin sosyal medyada paylaşılması üzerine Trabzon Valiliği olaya karışan 3 polis memuru hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı. Kamera görüntülerinde Galip Aydın’ın kelepçelenmesi sırasında polislerin maske takmadıkları ve hijyen kurallarına uymadıkları izlendi.
*8 Mayıs’ta basında yer alan haberlerden, İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde bekçiler ile kimlik sordukları 2 kişi (Yüksel D., Orhan D.) arasında çıkan tartışma sonrasında Yüksel D. isimli kişinin bekçi tarafından ayağından vurulduğu öğrenildi. Yüksel D’nin Arnavutköy Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı ve hayati tehlikesinin olmadığı öğrenildi. Orhan D’nin ise aynı gün içinde gözaltına alındığı öğrenildi.
*Toplanma ve gösteri özgürlüğü altında düzenlenen bazı etkinliklere yapılan müdahale sırasında en 49 kişi kolluk güçlerinin fiziki şiddetine maruz kaldı.
Raporda ayrıca Kovid-19 vakalarının Türkiye’de de görülmesi ile birlikte bu durumun farklı gruplara yönelik ayrımcılığın ve nefret söyleminin yaygınlaşmasına yol açtığı ifade edildi.
CEZAEVLERİNDE YAŞANAN İHLALLERE DİKKAT ÇEKİLDİ
“Kovid-19 hastalığının ayırt edici özelliği hızlı ve kolay bulaşmasıdır” denilen raporda, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ve uyarılar yer aldı.
O bilgi ve uyarılar ise şöyle:
“Bir gözetim ve toplu kapatma mekânı olan hapishaneler bu özelliğinden dolayı hastalığın yayılmasını önlemek için insanlar arası fiziksel mesafeyi artırmak ve kişisel hijyeni azami seviyede tutmak gibi kuralları uygulamanın en zor olduğu yerlerdir. Kaldı ki ülkemizde siyasal iktidarın hukuku bir baskıcı aracı olarak kullanmasının sonucu hapishanelerde kapasitelerinin çok üzerinde mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı verilerine göre halen bakanlığın yönetiminde 368 ceza infaz kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 235 bin 431 kişiliktir. Buna karşın hapishanelerde bulunan mahpus sayısı maalesef tam olarak bilinmemektedir. Adalet Bakanlığı uzunca bir süredir bu konuda veri paylaşımı yapmamaktadır.
*Basın, hukuk ve insan hakları örgütlerinin raporları vb. kaynaklara dayanarak son yapılan infaz düzenlemesi öncesinde ceza ve tevkif evlerinde tutuklu, hüküm özlü ve hükümlü olmak üzere bulunan toplam mahpus sayısının 300 binden fazla olduğu tahmin edilmektedir.
*Hapishanelerin imkan ve olanakları daha düşük kapasite için organize edilmiş olduğundan bu aşırı doluluk hali nedeniyle mahpusların, sağlığa, gıda ve suya (özellikle temizlik için sıcak suya), yatak ve hijyen malzemelerine erişimde ciddi sorunlar yaşayacakları açıktır. Kaldı ki uzun zamandan beri hapishanelerden gelen bilgiler de bu yöndedir. Bu sorunlar kapatılma halinin doğasında kaçınılmaz olarak var olan sıkıntı ve ıstırap ile birlikte değerlendirildiğinde mahpusların Covid-19’a karşı göstereceği fiziksel ve ruhsal direnç de dışarıda olanlardan daha düşük olacaktır. Dolayısıyla olası bir sirayet halinde hastalığın en hızlı yayılacağı yerlerin başında hapishaneler gelmektedir.
*İnsan hakları alanında uluslararası düzeyde otorite olan kişi ve kuruluşlar acil çağrı ve açıklamalar yaparak devletleri/hükümetleri salgın koşullarında hapishaneler için çok daha özel önlemler almaya davet ettiler.
*20 Mart 2020 tarihinde Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) mahpuslara ilişkin bir dizi ilkeler yayınladı.
*25 Mart 2020 tarihinde ise BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri bir çağrıda bulundu ve 6 Nisan 2020 tarihinde de Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri yine bir çağrıda bulundu. Bu ilke ve çağrıların ortak noktası hapishanelerde bulunan mahpusların sayısının azaltılması ve salgını önlemeye yönelik alınacak önlemlerin mevcut özgürlükleri kısıtlayacak nitelikte olmaması idi.
*BM İnsan Hakları Komiseri Michelle Bachelet yaptığı çağrıda ‘Hükümetler şimdi siyasi mahpuslar ve sadece eleştirel veya muhalif görüşlerini ifade ettiği için alıkonulanlar da dahil olmak üzere yeterli yasal dayanak olmadan alıkonulan herkesi serbest bırakmalı’ diyerek çok önemli yol gösterici bir talepte bulundu. Yanı sıra, COVID-19’a karşı özellikle savunmasız olanların, yaşlı ve ağır hasta mahpusların da ivedilikle salıverilmesi gerekenler listesinde yer alması gerektiğini belirtti. Michelle Bachelet ayrıca ‘Bir sağlık krizinde alınan önlemler, alıkonulan kişilerin yeterli yiyecek ve su hakları da dahil olmak üzere temel haklarını zayıflatmamalıdır. Bir avukata ve doktora erişim de dahil olmak üzere, alıkonulan kişilere yönelik kötü muameleye karşı önlemlere de tam olarak uyulmalıdır’ uyarısında bulundu.”
‘KOŞULLARIN SAĞLANIP SAĞLANMADIĞI BİLİNMİYOR’
Raporda cezaevleriyle ilgili kısıtlamalara da değinilerek, “İlke ve açıklamaların aksine ‘7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikten sadece eleştirel veya muhalif görüşlerini ifade edenler de dahil olmak üzere yeterli yasal dayanak olmadan alıkonulan gazeteciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları, avukatlar ve seçilmiş siyasiler yararlanamamışlardır. Her ne kadar 90 bin gibi bir rakam telaffuz edilmekteyse de infaz yasasında yapılan değişikliklerden yararlananların sayısı yetkililer tarafın kamuoyu ile henüz paylaşılmamıştır. Bu nedenle cezaevleri nüfusunda yeterli bir azaltmanın yapılarak salgınla mücadelenin gerektirdiği koşulların sağlanıp sağlanmadığı maalesef bilinmemektedir” diye belirtildi.
‘KAYGILARI ARTTIRDI’
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin basın taramaları sonucu tespit edilebilen en az 31 cezaevinde Kovid-19 salgını kapsamında gerekli önlemlerin ya hiç alınmadığı ya da yetersiz olduğu ve çeşitli hak ihlallerin yaşandığının iddia edildiği raporda, söz konusu cezaevlerinin isimleri tek tek paylaşıldı.
Raporda Kovid-19 nedeniyle alınmayan ve eksik alınan önlemlere yer verilerek, tutukların infaz koruma memurları tarafından Kovid-19 virüsü bulaştırmakla tehdit edilmesine dikkat çekildi. Hangi cezaevlerinde testlerin pozitif çıktığına da işaret edilen raporda “Covid-19 Nedeniyle Yaşamını Yitiren Mahpuslar 10 Mayıs 2020 tarihi itibariyle cezaevlerinde Covid-19 nedeniyle 4 mahpusun öldüğü kesinlik kazanmıştır. Bir mahpusun bilgisi yakınlarının ölüm haberini basın ile paylaması üzerine kesinlik kazanırken üç mahpusun öldüğü bilgisi ise Adalet Bakanı tarafından açıklanmıştır. Ancak ölen üç mahpusun isimleri ve hangi cezaevinde tutuldukları belirtilmemiştir. Paylaşılan tek bilgi ölenlerin açık cezaevlerinde tutulu bulunduklarıdır. Covid - 19 nedeniyle yaşamını yitiren mahpusların gerçek sayısına dair yetkililerin şeffaflıktan kaçınmaları ve bilgi paylaşanlara yönelik baskıcı bir tutum içinde olmaları ister istemez kaygıları daha da arttırmaktadır” denildi.
Raporda ayrıca yaşanan düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerine de dikkat çekilerek, kesilen para cezalarına değinildi.
Yardımların engellenmesine de vurgu yapılan raporda, kaç kişinin nerede gözaltına alındığının bilinmediği belirtildi.
İlgili raporun tamamına şu linkten ulaşılabilir.
Kaynak : Mezopotamya Ajansı
- 2 gösterim