Tutsak çizer Serdar Koç'tan Baş Sağlığı Mesajı

“ Uzun yıllar Elbistan Cezaevi’nde kaldık. Gelip giden, yeni yüzler pek olmuyordu. Biz bize yaşlanıyorduk. Burada gençleri gördüm. Gençler ama girip çıkmaya dair pek tecrübeliler. Birçoğu çocuk yaşlarda içeri girmiş. İnsan üzülüyor. Elbistan’da sadece bizim kuşaktakiler cezaevi yatıyor hissi vardı. İçerisi doluyor boşalıyordu, ama cezaevi bize zimmetlenmiş gibiydi. Sahiden o kadar çok kopmuşuz ki toplumdan, hayattan, bunu bilmek dahi çıkınca afallamayı engellemeye yetmeyecek gibi. Eminim ki otuz yıl yatıp çıkanlar, ilk günlerin heyecanı sonrası çarpılıyorlardır. “

Serdar KOÇ. Yüksek Güvenlikli Hapishane E1-5. Ereğli/KONYA

 

***

19.04.2023

Merhaba,

                Adil Abi selam ve sevgilerimi sunarak başlamak istiyorum. Ahmet Bilge’den geçen gelen mektupta depremde yakınlarınızı kaybettiğinizi öğrendim. Başınız sağ olsun. Maalesef Antakya yerle bir oldu. Sahiden bizim kasabanın yıkılması kadar acı verdi bana. Hep özel bir ilgi ve sempatim vardı oraya. Kadim bir şehir olmasının yanında farklı kültür, dil, din, etnisitelerin bir arada hoşgörüyle yaşadıkları, model olabilecek bir potansiyeli olan güzel şehrin payına harabeye dönüşmek düştü. Görüntüler can yaktığı kadar duygusalla6ştırdı. Bir kez daha başınız sağ olsun, metanet diliyorum.

                Malatya-Akçadağ’da en çok bizim Ören kasabası yıkıldı. Gençlik dönemi mahpusta geçti, geriye kalan çocukluk anılarını da deprem aldı götürdü. Yakın çevremde can kaybı yok, daha çok yıkıntı ve çadır yaşamı var.

                Şeyhmus Güzel’le söyleşi kitabınızda Antakya’yı, çocukluk ve gençlik dönemlerini anlatmıştınız. Sizin için ağır olduğunu tahmin etmek zor değil. Zaten depremin ağır etkilerini Mersin birebir yaşıyor. Muhtemelen neredeyse dört yüz bini bulan depremzede göçünün, yarıdan fazlasını Antakya’dan almış olmalı.

                Dayımlar İskenderun’da oturuyorlardı. Neyse ki can kaybı olmadı. Tabii bencillik gibi geliyor böyle, yakınlara dair can kaybının olmaması, ama işte kan bağının da ciddi bir gücü var. Beni en çok etkileyen eşi ve yakınlarını kaybeden bir Antakyalının daha sonra enkazdan çıkarılan küçük kızının cep telefonundaki “Baba galiba ben öleceğim” kaydı oldu. Şimdi bunu yazarken de gözlerim doluyor. Neyse duygusala bağlamayayım.

                Bu cezaevine geldim geleli farklı koridorlardaki odalarda kaldım. Mersin’de doğup büyüyen gençler ağırlıkta. Mersin’e dair, mahallelerine dair epey şey öğrendim. Genç Remzi Akyürek’in Göçmen Kuşlar kitabını okudum. Mersin’de genelde ayakkabı boyacılığı yapan bir grup çocuğun hikayesiydi. Duygusaldı ve beğendim. Enteller Caddesi’ni de oradan öğrendim. Çilek Mahallesi’nde oturan bir ahbabım var. Afyon Cezaevi’nde ve birkaç aya otuz yılını dolduruyor. Mersin uğrayabileceğim bir şehir.

                Uzun yıllar Elbistan Cezaevi’nde kaldık. Gelip giden, yeni yüzler pek olmuyordu. Biz bize yaşlanıyorduk. Burada gençleri gördüm. Gençler ama girip çıkmaya dair pek tecrübeliler. Birçoğu çocuk yaşlarda içeri girmiş. İnsan üzülüyor. Elbistan’da sadece bizim kuşaktakiler cezaevi yatıyor hissi vardı. İçerisi doluyor boşalıyordu, ama cezaevi bize zimmetlenmiş gibiydi. Sahiden o kadar çok kopmuşuz ki toplumdan, hayattan, bunu bilmek dahi çıkınca afallamayı engellemeye yetmeyecek gibi. Eminim ki otuz yıl yatıp çıkanlar, ilk günlerin heyecanı sonrası çarpılıyorlardır.

                Şimdi herkes Z kuşağını avlama telaşında. Dans edeni mi dersiniz, şirin gözükmek için kılıktan kılığa gireni mi dersiniz… Bakalım ne olacak. Bu cezaevi genelde tekli odalardan ibaret. Bir blok ise ikili odalardan oluşuyor. Şu an Mersinli genç arkadaşlarla kalıyorum. Üç oda birlikte atölye ve havalandırmaya çıkıyoruz. Gençlerin de size selamları var.

                Mersin’i temsilen vekil adayı olabileceğinizi ummuştum. Bu ihtimal olabilir diyordum. Hem içeriye, yaşananlara vakıf olduğunuzdan bizim için iyi olurdu. Neyse siz nasılsınız? Görülmüştür ekibinin değer yaratma kapasitesi var. Yeni projeleriniz olmalı. Şimdiden başarılar diliyorum.

                Artık bitireyim. Antakya’nın tüm güzel insanlarına şahsınızda başsağlığı diliyorum bir kez daha. Elbistan’da Ahmet Bilge arkadaşla kulaklarınızı çınlatıyorduk. Tabii takdir duygularının paylaşımıydı diyeyim. Her birimiz ayrı bir cezaevine gönderildik.

                Tekrardan selam ve sevgilerimi sunuyor esenlikler diliyorum.

Serdar KOÇ

Yüksek Güvenlikli Hapishane E1-5

Ereğli/KONYA

Fotoğraf: Adil OKay