Tutsak Fadime Özkan hapishanedeki hak ihlallerini anlatıyor

10.05.2013

Merhaba Adil Okay

Öncelikle sizleri sıkıca kucaklayarak başlayayım. Umuyorum iyisinizdir. Ben, bizler de iyiyiz.

Sevgili Dost, bugün (09.05.2013) 1 Mayıs için gönderdiğin kartı aldım. Mart ayında da önceden gönderdiğiniz kartı almıştım ama cevap yazamamıştım. Bugünde kartınız gelince hemen kısacada olsa yazayım istedim. Muhtemelen yarın bir aylık iletişim yasağım başlayabilir, başlamadan yazayım dedim.  Sanırım önceden yazmıştım, buradan önceki kaldığım Alanya hapishanesinde tecride karşı attığımız günlük sloganlar bahanesi ile yaklaşık 8 yıllık iletişim ve ziyaret yasağı vermişlerdi. Onun için yasaklarımın biri bitiyor diğeri başlıyor. Neyse ki yasakların her biri birer aylık aralarla uygulandığından çok fazla etkilemiyor.  Gerçi bir taraftan uygulanıyor azalıyor, bir taraftan da üzerine yeni disiplin cezaları da ekleniyor. Sadece bu hapishanede bile geldiğimden bu yana bir yılı aşkın değişik disiplin cezaları verdiler.  En son bu ay içinde sohbet alanımıza kamera takılmasını, kamera ile izlenip taciz edilmemizi protesto ettiğimiz için 8 ay (8 tane) ortak etkinliklerden men cezası vermiş durumdalar.

Kamera konusuna girmişken, sorunu biraz daha açıp sizinle de paylaşayım: Biliyorsunuz hapishanelerde (birçok hapishanede tam uygulanmasa da) tutsakların haftalık 10 kişiyle 10 saat sohbet edebilme hakkı var. Bu hakkımızı burada son iki aya kadar istediğimiz taktirde kullanıyorduk. İki ay kadar önce idare görüş kabinlerinden bozma kafes gibi küçücük, her tarafı demirli, penceresiz, havasız bir mekan yaptı. Yeni yaptıkları sohbet yerinin sağlıksız oluşu bir yana birde buraya kamera taktılar. Bu kamera takılmasının temel amaçlarından birisi – kameralı bir yerde sohbet etmeyi kabul etmeyeceğimizi bildiklerinden – sohbet hakkımızı engellemek.

Nitekim sohbet alanının bizim yaşam alanımızın devamı olması, tecrit içinde tecrit yaşatmayı hedeflemesi, kameralarda bütün yaşamımızın, ilişkilerimizin, oturuşumuzun, kalkışımızın, konuşmalarımızın denetim altına alınmayı amaçladığı hem siyasi – devrimci kimliğimize yönelik bir saldırı olduğu hem de kadın olmamızdan dolayı (burasının tamamı kadın hapishanesi) cins kimliğimize yönelik bir saldırı olduğu, taciz edilmemiz anlamına geldiği için idareden bu uygulamayı kabul etmeyeceğimizi, kamerayı kaldırmalarını istedik. İdare sorunu çözmek yerine daha da tırmandırdı. Ve şu an fiili olarak sohbet hakkımız gasp edilmiş durumda. 2 aydır kimse sohbet hakkını kullanamıyor.

En son 8 Mayısta sohbet alanındaki kamerayı peçeteyle kapattığımız ve sohbet hakkımızı kullanmadan hücrelerimize dönmeyeceğimizi belirtmemiz üzerine fiili saldırıya maruz kaldık. Zor kullanıp darp edilerek “kargatulumba” zorla hücrelerimize götürüldük. Tabi birde kamerayı kapatmamız bahanesiyle ceza infaz kanunda dahi olmayan “sohbete çıkarılmama” gibi idari tedbir kararıyla karşı karşıyayız. Böyle bir kararla sohbet hakkımız ayrıca engelleniyor. Bakalım nasıl çözeceğiz. İdare bu ahlaki ve insani olmayan, taciz edilmemiz anlamına gelen tutumunu sürdürmeyi kör bir inat ve “gurur” meselesine dönüştürmüş durumda. Ve bizlerde bu anlamıyla kamuoyu desteği yaratmaya çalışıyoruz. Ve kamuoyundan mektuplarımızla duyarlılık istiyoruz. Bu noktada sizden destek, duyarlılık bekliyoruz.

Sevgili dost, yaşadığımız bir diğer sorunu daha paylaşayım sizinle. İkinci sıkıntımız ise hastane ve mahkemelere (esasta hastaneye) götürülürken karşılaştığımız asker nezaretinde arama dayatması. Bu uygulamada tamamen keyfi ve esasta da tedavi hakkımızı hastaneye götürmeyerek engellemeyi amaçlıyor. Nitekim mahkememiz olduğunda çoğu zaman aramadan zorla alıp götürüyorlar ama hastane sevkimiz olduğunda asker nezaretinde aramayı kabul etmiyor diyerek hastaneye götürmüyorlar.

Sizde bilirsiniz ki normalde hapishaneden idare sorumludur. Asker ancak dış güvenlikten sorumludur.  Bu zamana kadar da üst aramamızı vs hapishanenin personeli yapıp askere devrediyor, herhangi bir sorun yaşanmıyordu. Asker nezaretinde aramayı ise bizler asker değil tutsak, kışlada değil hapishanede olduğumuz ve sorun yaşandığında muhatabımız hapishane idaresi olduğu ve keyfi bir dayatma olduğu için kabul etmiyoruz. İdare sorunu askere atıyor, asker çözümsüz yaklaşıyor. Sonuçta biz hastaneye götürülmüyoruz tedavi hakkımız engellenmiş oluyor.

Genel olarak bu süreçte bu sorunlar ve yine zaman zaman gündeme gelen ufak tefek sorunlarla uğraşıyoruz diyebilirim.

Bunların dışında ise tahmin edeceğiniz üzere okuma-yazma çalışmalarımızı aksatmamaya çalışıyoruz. En son yazdığım mektup – hatta feminizmle ilgili çalışmamı temize geçmeye çalıştığımı yazmış olmalıyım. Uzun süredir yoğunlaştığım, biraz kapsamlı da olan bir çalışmaydı. Nihayet Nisan ayında (Nisan’ın son haftası) tamamlayıp gündemimden çıkardım. Mart ayında gönderdiğiniz karta cevap verememem  de esasta bu çalışmayı bitirebilmek için mektup yazmayı rafa kaldırmış olmamdandı. Bu uzun çalışmadan sonra biraz nefes alıp yeni felsefe-ekonomi ve politikayla ilgili bir çalışma programına başladım. Bir-iki yıl sürecek bir program. Beş yıldır kadın sorunu üzerine yoğunlaşıyorum. Yine bu konuyu da ek bir çalışma olarak sürdürmeyi planlıyorum. Bakalım nasıl ilerleyecek süreç/planlarımız.

Öykü’nün bilekliği beğenmesine sevindim. Okula başlamış. Umarım okulunu, daha doğrusu okula gitmeyi seviyordur.  Yıl sonuna da fazla kalmadı. Yine Öykü’ye yıl  sonu hediyesi için uğrarız bir ara.

“Ben çıkana kadar büyüme emi...” adlı kitabınız bize gelmedi. Gazete vb.lerden kitaba dair şeyler okudum tanıtım vb. kitabı da gönderirseniz sevinirim/z.

Sevgili Dost, Zeliha Bulut’un adresini sormuşsun. Zeliha Sincan Kadın Hapishanesinde. Yanında bir yoldaşımız daha var.  İsmi Resmiye Vatansever.  Belki Resmiye ile yazışıyorsunuzdur. İkisi aynı dosyadan yargılanıyor, duydunuz mu bilmiyorum. 3-5 ay kadar önce onların dosyaya bolca cezalar yağdı. Mahkeme Resmiye’ye ağırlaştırılmış müebbet,  Zeliha’ya da normal müebbet vermişler. Tabi genel olarak o dosyadan bir yoldaşa 33 yıl geri kalan hepsine ağırlaştırılmış müebbet vermişler (8-9 kişi). Karar tamamen siyasi.  Hakim birde “ daha ağırı olsa daha ağırını verirdim” gibi şeyler söylemiş. Neyse ben adresi yazayım:

Zeliha Bulut – Kadın Kapalı Hapishanesi F-4 Sincan ANKARA (Resmiye’nin adresi de aynısı). Bu arada birşeyi daha paylaşayım. Zeliha’nın annesi burada bizim Eylem Us’un arkadaş ziyaretcisi. Arada ziyaretimize geliyor görüşüyoruz.

Sevgili Dost, mektubumu bitirirken sizden bir istekte bulunsam, umarım çok şey istemiş olmam. Size ekstra bir yük olmazsa internet ya da Adalet Bakanlığının sitesinden vb. ulaşılabileceğini düşündüğüm bir veri isteyeceğim. Hapishanelerde kadın emeği ile ilgili bir yazı yazmam gerekiyor. Ve Türkiye hapishanelerinde ne kadar mahpus var, ne kadarı kadın ve çalışıyor gözüken kadın sayısı ne kadar gibi bilgilere ihtiyacım var. Yoğunluklarınızın içinde ekstra bir yük oluşturmazsa eğer benim için bakabilir misiniz? Ama diğer çalışmalarınızı engelleyip zaman kaybına neden olursa sorun değil, ve uğraşmanızı istemem.

Benden şimdilik bu kadar olsun. Kendinize çok iyi bakın. Sizi, Sevgili Tülin ve Öykü’yü sıkıca kucaklıyorum. Çalışmalarınızda başarılar ve kolaylıklar diliyorum. Eylem ve Özlem’inde selamlarını iletiyorum ve sizin aracılığınızla oralardaki tüm dost yüreklere selamlar – sevgiler bizden diyorum.

Umutla kalın

Fadime Özkan

Kadın Kapalı Hapishanesi

A-10

Gebze/Kocaeli