Tutuklu gazeteci Bedri Adanır’dan mektup var

19 Ekim 2012

Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde 5 Ocak 2010 tarihinden bu yana tutuklu bulunan gazeteci Bedri Adanır, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2012 Basın Özgürlüğü Ödülü sahibi. Adanır’ın 3. Yargı Paketi kapsamında tahliye talebi, “suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama kararının makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının, tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlamayacağı” gerekçesiyle reddedildi. “Örgüt propagandası yapmak”tan yargılanan Aram Yayınları sahibi Bedri Adanır’ın mektubundan satırlar şöyle:
 

“Yaklaşık 3 yıldır sorumlu müdür olduğum gazete, dergi ve kitaplara açılan davalar nedeniyle tutukluyum. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, esas olarak ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla yargılanıyorum. Suçlamaların 4′ü yazı işleri müdürü olduğum günlük, Kürtçe olarak yayınlanan Hawar gazetesindeki haber, yazı ve fotoğraflar nedeniyle. ir de ‘örgüte yardım ve yataklık etmek’le suçlanıyorum ki, bunun gerekçesi evlere şenlik: Yayınevimizden çıkan (henüz hakkında yasaklama/toplatılma kararı yokken) Demokratik Uygarlık Manifestosu isimli kitabın dağıtımını organize etmek.Mantık şöyle kurulmuş olmalı: ‘Kitap içeriğinde örgüt propagandası yapıldığından, bu kitabı dağıtmak, otomatikmen, örgüte yardım ve yataklık olur. Hem de bilerek ve isteyerek.’ Savcılar, bahsettiğim yayınlarda, adeta belli kelimeleri taratmış ve iddianameyi bunların üzerine dikmişler. Öyle ki, Kandil Dağı’nın coğrafik olarak tasvir edildiği bir yazı -ki bu yazı Kandil Dağı’nın salt savaşla, çatışmalarla anılmasından duyulan bir rahatsızlığı ifade ediyor- ‘Kandil Dağı’nı övmek suretiyle cazip göstermek’ şeklinde yorumlanmış. Suçlamalar, 6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesiyle ertelenmesine hükmedilen “basın-yayın yoluyla işlenen suçlar” kapsamında olup, şimdiye çoktan ertelenmeliydi.Bugün elime ulaşan ara karar, 3. Yargı Paketi’nin görmezden gelindiğini gösteriyor. Daha vahim olan ise, yaklaşık 3 yıllık tutukluluğumun, mahkemece, ‘Suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama kararının makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının, tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlamayacağı gözönüne alınarak sanık Bedri Adanır’ın tutukluluk halinin devamına’ olarak değerlendirilmesi. Heyet nedense,benzer davalarda yerel mahkemelerin ve Yargıtay’ın kararlarına göre, verilebilecek cezanın nerdeyse 2/3′sini yattığımı dahi göz önünde bulundurmuyor.3. Yargı Paketi yasalaştıktan sonra, aynı mahiyetteki davalarda yargılanan veya yargılanıp ceza almış gazetecilerden Vedat Kurşun ve Ozan Kılınç ile 2′si yazı işleri müdürü 5 Yürüyüş dergisi çalışanı, davaları veya cezaları ertelenerek tahliye edildiler. Ben de yasa çıktıktan sonra avukatım aracılığıyla tahliye talebinde bulundum ancak avukatıma, yoğunluk nedeniyle tutukluların taleplerinin duruşmalarda değerlendirileceği söylenmiş. Duruşma 13 Eylül’deydi ve ancak 3 dakika sürdü. Tahliye etmeyip, 27 Kasım’a ertelediler. Kararla birlikte şok olduk çünkü kesinkes tahliye bekliyorduk haklı olarak. Emsal niteliğindeki davalarda, sayıca daha çok suçlama olmasına rağmen, tahliye kararları çıkmıştı. Örneğin Vedat Kurşun 103 kez ‘örgüt propagandası yapmak’la suçlanmış, 166,5 hapis cezasıyla cezalandırılmış ama son yasayla birlikte tahliye edilmişti. Hangi yasalara, hangi hukuğa göre yargılandığımı bilmiyorum artık.”

Kaynak: Burcu Karakaş