Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), “2020 Yılı Mayıs Ayı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporunu”nu yazılı açıklamayla duyurdu. Mayıs ayında 6 gazetecinin gözaltına alındığı, 2’sinin tutuklandığı belirtilen raporda, aynı ay içerisinde 3 gazeteci saldıra uğradı, 4 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 9 gazeteci hakkında ise dava açıldığı, 16 gazetecinin ise yargılanmasına devam edildiği, cezaevinde 2 gazeteciye işkence ve kötü muamelede bulunulduğu kaydedildi.
3 GAZETEYE İLAN VE REKLAM KESME CAZASI
Gazetecilere yönelik soruşturma, kovuşturma, gözaltı, saldırıların yanı sıra basın yayın kuruluşları üzerindeki baskılara da işaret edilen raporda, Mayıs ayında, Basın İlan Kurumu’nun (BİK), 3 gazeteye 47 gün ilan ve reklam kesme cezası verildiği aktarılan raporda, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 3 basın kuruluşuna yayın durdurma cezası verdiği tespit edildi.
MAYIS AYINDA 2 GAZETECİ TUTUKLANDI
Raporda, Mayıs ayında 2 gazetecinin daha tutuklanmasıyla 5 Haziran itibariyle Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan gazetecilerin sayısının 105’e yükseldiğine işaret edildi.
‘YABANCISI OLMADIĞIMIZ BİR TABLO’
Raporda, gazetecilerin durumuna ilişkin yapılan değerlendirmede, “Mayıs ayı boyunca basın özgürlüğü açısından yine yabancısı olmadığımız bir tablo önümüze çıktı” denildi. Sahada çalışan gazetecilerin zorluklarla karşılaştığı, gözaltı ve tutuklamaların devam ettiğine işaret edilen raporda, “Yani Mayıs ayı boyunca da gazeteciler basın özgürlüğü dışında her şeyi gördü ve yaşadı” ifadesi kullanıldı.
YARGI SOPA OLARAK KULLANILIYOR
“Gazetecilere yönelik baskılar bize şunu gösteriyor ki; Türkiye basın özgürlüğünden olabildiğince uzaklaşmıştır” değerlendirmesi yapılan raporda, basın üzerindeki baskıların nedeni şu ifadelerle anlatıldı: “Bu vahim durum ülke yönetimini elinde bulunduran AKP-MHP ittifakının politikalarıyla bire bir bağlantılıdır. Gazetecilere yönelik baskıların kaynağı iktidarın basına yaklaşımıdır. Basının virüse benzetilmesi, gazetecilerin ‘terörist”’ ilan edilmesi, muhalif basını hedef tahtasına oturtmaktadır. İktidar kanadı gazetecilere yönelik gerçek dışı söylemlerde bulundukça gözaltılar, tutuklamalar, soruşturmalar, davalar, saldırılar peş peşe geliyor. Gazetecileri hedef alan her açıklama; ya dava, ya da tutuklama ile sonuçlanıyor. Yargı, basın çalışanlarına karşı adeta bir sopa olarak kullanılıyor.”
AKP-MHP MODELİ GAZETECİLİK
Gazetecilere yönelik baskıların sürekliliğine işaret edilen raporda, şunlar dile getirildi: “Tüm bu baskılarla amaçlanan ortadadır; basın emekçileri nefessiz bırakılarak gazetecilik mesleği boğulmak isteniyor. AKP-MHP modeli yeni bir gazetecilik yaratılmaya çalışılıyor. Başka bir deyişle tüm basın çalışanlarının partili gazeteci olması için çaba gösteriliyor. Bu çaba çerçevesinde bir havuz medyası oluşturulmuş olsa da partili gazeteciliğin hayata geçirilmesi mümkün değildir. Çünkü kalemi gerçekleri yazan, kalbi doğruluk için atan sayısız gazeteci her şeye rağmen gerçeklerin yükünü sırtlamaya ve mesleğe can vermeye devam ediyor. Gazetecilik ezelden beri hiçbir partinin çatısı altında yapılamayacak kadar kutsal bir görev oldu. Bunun bilincinde olan meslektaşlarımız bedeli ne olursa olsun objektif gazetecilik yapmayı sürdürecektir. Şu unutulmamalı ki; özgür bir toplumun temeli özgür bir basınla atılır. Bu yüzden basın emekçileri yalnız bırakılmamalı ve baskılara karşı dayanışma büyütülmelidir.”
TUTUKLU GAZETECİLERİN HAYATI RİSK ALTINDA
Tutuklu gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğinin vurgulandığı raporda, tutuklu gazetecilere ilişkin şu değerlendirme yapıldı: “Halen onlarca gazeteci cezaevlerinde tutuluyor. Gazetecilerin serbest bırakılması gerekirken Mayıs ayında da cezaevine konulan meslektaşlarımız oldu. Özellikle koronavirüs tehlikesinden dolayı tutuklu gazetecilerin hayatı risk altındadır. Virüsten dolayı serbest bırakılan birçok kişi cinayet işlerken, yaptıkları tek şey haber olan gazetecilerin halen cezaevinde tutulması kabul edilebilir bir şey değildir. Toplum için tehlike arz eden kişiler yerine meslektaşlarımız serbest bırakılmış olsa bu cinayetler de işlenmemiş olacak ve yeni canlar hayattan koparılmayacaktı. Bu yanlıştan bir an önce geri dönülmelidir. Suç makinesi haline gelenler değil, gazeteciler toplumun içinde olmalıdır. Tutuklu meslektaşlarımızın tamamı özgürlüklerine kavuşmalı ve mesleklerine kaldıkları yerden devam etmelidir. Gazetecilere yönelik baskılar sona erinceye ve basın emekçileri özgürleşene kadar bunları söylemeye, doğruları haykırmaya devam edeceğiz.”
Kaynak : Mezopotamya Ajansı
- 2 gösterim