Fadime Özkan Gebze hapishanesinden yazıyor...

“Hapishane cephesinde ise pek yeni bir şey yok. Önceden de yazmıştım temel sorunlarımızdan birisi hastaneye giderken asker nezaretinde arama dayatılıyor. Bunu da biz kabul etmediğimiz için hastaneye götürülmüyoruz. İdarede bizleri oyalayıp duruyor. Bazen ara formüllerle geçici çözümler üretiyorlar akabinde yeniden aynı sorunu tekrar tekrar karşımıza getiriyorlar.”

FADİME ÖZKAN

Kadın kapalı hapishanesi A 10

Gebze- Kocaeli

***

9 Ekim 2013

Merhaba Sevgili Dost,

Değerli Okay Ailesi,

Öncelikle sizleri sıkıca kucaklayarak başlayayım. Umuyorum iyisinizdir. Ben/ Bizlerde iyiyiz. Sizin gibi güzel yürekli insanlardan bir selam, bir merhaba aldığımızda daha iyi oluyoruz.:-)

Genelde bizlere dışarıdan kurutulmuş çiçekler geliyor. Bende size gönderdiğim bu mektubumu kurutulmuş çiçeklerle süsleyeyim istedim. Tabi bu çiçekler dışarıdan gelme değil. Kendimiz yetiştirdik. Bizim havalandırmamız da bir ........yeşilliğimiz var. Hatta havalandırmamızın oldukça küçük ve kuyu gibi olduğunu düşünürsek bir köşesini çiçekler kaplıyor diyebilirim. Çiçekler, yeşillik güzel de toprak yapma faslı pek zevkli değil. :-( Neyse bu faslı geçeyim bu çiçeğin adı akşam sefasıymış. Ben genelde karıştırıyorum bazen akşam sefası, bazen gece sefası diyorum. Arkadaşlar beni düzeltiyor.

   Sevgili dost, Güzel insan Adil Okay, gönderdiğin kitapları ve kartları aldım. Size hemen dönüş yapamadım. Bunun için öncelikle özür diliyorum. Zaman nasıl geçiyor anlamıyoruz bile. Peşinde koşuyoruz yakalamak için. Çalışma tempomuzu arttırmaya çalışıyoruz. Tempomuz artsa da bu defa da okunacaklar, yazılacaklar da artıyor. İnsan okudukça, araştırdıkça, öğrendikçe cahilliğini fark ediyor. Ben/Bizlerde bilmediklerimizi gördükçe onu gidermeye çalışıyoruz. Birde son aylarda Elbistan'dan iki genç yoldaşımız geldi. Hücremiz renklendi, daha bir canlandı ama beraberinde bizlerinde yoğunluğu arttı diyebilirim. Bireysel çalışmalarımıza ortak çalışmalarımızda eklendi. Daha doğrusu zaten vardı gençlerle birlikte yoğunlaştırdık demek daha doğru olur. Yeni gelen yoldaşlar geçen yıl Dersim'de tutuklanmışlardı. Malatya ağır cezası oldukça bonkör yoldaşlara boş bir dosyadan 1 Mayıs, 8 Mart, 18 Mayıs gibi kitle eylemlerini gerekçe göstererek bol keseden dağıtmışlar cezaları ( üyelik artı propaganda ) yoldaşlarla birlikte bizde Dersim'in havasını soluduk. 9-10 yıldır içerde olunca dışarının, hele de Dersim gibi bir alanın havasını solumakta ayrıca güzel oluyor. Eylem, bana yoldaşlar geldi, sende gençleştin diyor. :-). Eeee ben kabul edermiyim sen kendine bak ben zaten gencim diyorum :-)

   Sevgili dost, sorduğum soruya dair zaman ayırıp ilgilendiğiniz için ( hapishanelerde ne kadar kadın mahpus olduğunu ve ........... yönlü) ayrıca teşekkür ediyorum. Geçenlerde gazetelerde de Adalet Bakanlığının hapishanelerde ne kadar kadın olduğuna dair bir açıklaması çıktı. Aklıma haberi okuyunca " Adalet Bakanlığına resmi olarak sorduk" diye yazmıştınız o geldi. Acaba sizin sorunuza yanıt mı diye düşündüm.

   Şimdilerde nelerle meşgulüm; Bu aralar Ortadoğu da kadınla ilgili bir çalışma yapıyorum. Bu çok uzun bir çalışma değil. Ama daha sonra kapsamlı bir çalışma olarak gündemime almayı düşünüyorum. Muhtemel kapsamlı çalışma olarak 2014'te ancak gündemime alabilirim. Aslında kadın konusuna bir süre ara vermek istiyordum ama ben bıraksam da o beni bırakmıyor. Önümüzdeki ay da kadın emeği ile ilgili bir çalışmayla uğraşacağım. Bu kouyla ilgili kitap v.s. yollayan olursa sevinirim. İşte böyle yoğunluklarım...  

   Hapishane cephesinde ise pek yeni bir şey yok. Önceden de yazmıştım temel sorunlarımızdan birisi hastaneye giderken asker nezaretinde arama dayatılıyor. Bunu da biz kabul etmediğimiz için hastaneye götürülmüyoruz. İdarede bizleri oyalayıp duruyor. Bazen ara formüllerle geçici çözümler üretiyorlar akabinde yeniden aynı sorunu tekrar tekrar karşımıza getiriyorlar.

   Diğer çözülmeyen bir sorunumuzda sohbet hakkımızın sohbet yerlerine kamera takılarak engellenmiş olması. Bu sorunu da önceden anlatmıştım, hala devam ediyor idarenin de çözmeye pek niyeti yok.

   Sevgili dost, Taksim-Gezi isyanına dair duygu ve düşüncelerinizi yazdığınız yazıyı da okudum. Değerlendirmelerinize katılmamak mümkün değil. Bu süreçte halkın ......... öfkesini, ayağa kalkışını maalesef televizyonlardan izleyip, basından takip etmek zorunda kaldık bizler. Hele haziran ayında tv. başından kalkamadık diyebilirim. Yıllardır içerdeyiz ve içeriden de olsa dışarının bir parçası olmaya çalışıyoruz. Halkımızla, kollektifimizle birlikte nefes alıp veriyoruz. Onlar üzüldüğünde üzülüyor, onlar sevindiğinde bizlerde coşuyoruz. Kimi süreçler yaşanıyor bu süreçte bizde dışarıda olmalıydık diyoruz. Kayıplarımızda keşke yerlerinizi doldurabilseydik diyor, dışarı özlemimiz harlanıyor. Ama yinede hiçbir süreç bu son Taksim-Gezi isyanı ile başlayan ve devam eden süreçteki gibi olmadı. İlk defa tarihi bir sürecin birebir içinde olmayı kaçırdık hissine kapıldık. Kuşkusuz ki süreç bunun daha başlangıç olduğunu gösteriyor ve bizlerin tesellisi de benzer süreçlerin bundan sonra daha da artarak devam edeceği ve bizlerinde birini .........kaçırsakta bir başkasına yetişeceğimiz yönlü umudumuzun hep dinç ve taze olması.

   Sevgili dost, benden bu defalık bu kadar olsun. Tekrar siz Okay ailesini sıkıca kucaklıyorum. Eylem, Kader ve .......yoldaşların da selamlarını iletiyorum hepinize.

                                                                   Umut ve Dirençle kalın 

                                                                                Fadime