10.3.2014
Saygıdeğer Dost HASAN MANTICI, Merhaba,
Sizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
“Filistin Güncesi” için eline yüreğine sağlık demekle, söylenecekleri karşılayacağını düşünüyorum. Tarihin bu kesitinden bizleri mahrum bırakmadığın için minnettarlığımı iletiyorum. Deyim yerinde ise bir solukta okuyup-bitirdim.
Bir halk deyimi vardır; “Aslanlar tarihlerini yazana kadar, kahramanlar hep avcılar olur…” neslinde bir şeyler söylenir. Biz emekçiler, ezilenler, sömürülenler, özcesi ötekileştirilenler kendi mücadele geçmişimizi, sergilenen kahramanlıkları yazana kadar, egemenlerin yazdıkları yalana dayalı tarih anlayışına cevap oluşturan eserlerden biridir.
Özellikle Filistin halkının özgürlük mücadelesine enternasyonal destekleri ile büyük kahramanlıklar ortaya koyan Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilerin bu kahramanlıkları tarihe not düşecek düzeyde yazılmadığını düşünüyorum. Bu açıdan yazdığınız kitap daha bir önem kazanıyor.
Bizde Hareket olarak bu süreci yazmadık. Deyim yerinde ise yazma fırsatını da kaçırdık. Çünkü bu süreçte yer alan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu bugün hayatta değiller. Toplamda 10-15 arkadaşı geçmez hayatta olanların sayısı. Bir kesimi zaten kaçışı tercih ederek Avrupa'yı kendine mesken tuttular. Bildiğin gibi kaçkınların böyle bir sorunu zaten olmaz.
Tabi bu konuda sizler gibi emek ve çaba sahibi olan güzel insanlarda az değildir. Adil OKAY, Faik Bulut ve kitabınızda çalışması olan …………………………………………… ve ismi geçen daha onlarca güzel ve saygıdeğer insan vardır. Sizde bu güzel ve saygıdeğer insanlardan birisiniz. Şimdiye kadar bu konuda okuduğum kaynaklarda hemen hepsinde eksik kalan bir yönünü sizin eserlerinizde dile getirildiğini görünce, kendi kendime; “Muhammed yoldaş, duygu ve düşüncelerimi okumuş” demekten kendimi alamadım. O da şu; Kadın yoldaşların bu kısa ama önemli tarihi süreçteki durumu ve rolleri… Zeynep yoldaşın şahsında sınırlı da olsa dile getirilişi içimdeki ukdeyi gidermiş oldunuz. Ancak daha fazlası olduğundan eminim.
Değerli Dost,
Bu mektuptan bir hafta önce bir kart yazmıştım, kitabın buraya ulaştığına dair. Kitabı ancak bir hafta sonra bana verdiler. Kitabı okuyup bitirdikten hemen sonra bu mektubu yazdım. Ancak cezaevi idaresi haftada sadece iki gün mektupları topladığı için, beş gün beklemek zorundayım. Bu kuralın bu cezaevine has olduğunu da belirtmeliyim. 23 yıldaki cezaevi hayatımda ilk kez burada karşılaştım. İlk kez karşılaştığımız birçok şey ama, bunları yazarak seni üzmek istemiyorum. Ama bir tanesini yazmak gerektiğine inanıyorum: sanırım devlet OKAY ailesi ile yazışmamıza ambargo koymuş. Artık talimat başbakandan mı, Adalet bakanından mı, hükümetten mi? Bilmiyorum. Son altı aydır, Okay ailesine ne mektuplarımız ulaşıyor ne de onların mektupları veriliyor. Uzun süredir sadece bir faksım ellerine ulaşmış. İnfaz Hakimliğine itirazımıza bile cevap verilmiyor. Bunları yazdım diye, bu mektubumda “takılır mı” bilemiyorum. Bu nedenle taahhütlü göndereceğim.
Saygıdeğer Dost,
Şimdilik yazdıklarımla yetineyim. Umarım bir gün yüz yüze özgür bir ortamda tanışma fırsatımız olur. Sizin gibi saygıdeğer dostlarla yüz yüze tanışacağım günleri büyük bir özlemle ve sabırla beklediğimi bilmenizi isterim.
Bitirirken saygı ve sevgiyle hoşça kalın.
Kasım Karataş
Karabük T Tipi Cezaevi
- 11 gösterim