YAŞAMININ 29 YILINI CEZAEVİNDE GEÇİREN, 2029 YILINDA TAHLİYE EDİLMEYİ BEKLEYEN VE HALEN TEKİRDAĞ 1 NOLU F TİPİ CEZAEVİ’NDE YATAN MUZAFFER ÖZTÜRK’ÜN CEZAEVİNDEN YOLLADIĞI AÇIK MEKTUBU AŞAĞIDADIR.
***
ANAYASA’YA KARŞIN 12 EYLÜL YARGILAMALARI PRATİK OLARAK DEVAM EDİYOR
TBMM, tatile girmeden önce, son anda AKP ve MHP Milletvekillerinin çabasıyla, 3. Yargı paketine geçici bir madde eklenerek (adrese teslim bir yasayla) 5-6 eski ülkücünün tahliyesi sağlandı. Her ne kadar yasa “bir haksızlığın giderilmesi olarak savunulmaya çalışılsa da, kişilere özel bir yasa olması bakımından kamuoyunda doğal olarak tepki ile karşılandı. Özellikle 7 TİP’li devrimcinin katillerinin serbest bırakılması protestolara neden oldu.
Kamuoyunun duyarlılığı nedeniyle konu, TV programlarında tartışmalara yol açtı. Farklı düşüncede olanlar ya da savunanlar basın açıklamaları yaptı, TV kanallarına bağlanarak düşüncelerini açıkladı. Bu tartışma ve açıklamalarda konu farklı boyuta çekilerek, kamu uygulamaları ve yargılamalarının derin ve telafisi olmayan ağır haksızlıkları bir kenara atılarak, konu basit sağ-sol sorununa indirgenmeye çalışıldı. Kimi eksik bilgiye ya da saptırmaya yönelik bu çabalar ayrıca üzerinde durulması, tartışılması gereken konulardı. Ancak burada konumuza ilişkin olduğundan birkaç konuya değinmek gerekiyor. Bir kesim tarafından şunlar söylendi: “solcular Rahşan affında bırakıldı, sağcılar bırakılmadı. Sağcılara haksızlık yapılmıştı, bu düzeltildi!” “Cezaevlerinde halen 12 Eylül cezalarını yatan solcu yok!”
Rahşan Affı’nın kimlere yönelik çıkarıldığı çok iyi bilinmesine karşın, solcuların ( ki kastedilen 12 Eylülden kalma solcular) bırakıldığı bilgisi yanlıştı. Rahşan affından sadece genel olarak yardım-yataklıktan yatanlar yararlandı. O dönem yardım –yataklıkta örgüt üyeliği ile aynı şekilde cezalandırılıyordu.60-70 yaşındaki nineler yardım-yataklıkta 15 yılı aşkın cezalar almıştı, bu haksızlık giderilmeye çalışıldı. Onun dışında hiçbir sol-siyasi dava yararlanmadı. Aksine, yasa taslağında, “Eski cezalara ilişkin, yanan infazların kaldırılması” maddesi solcularda yararlanacak diye son anda yasa tasarısından çıkarıldı. Yani 12 Eylül cezalarına çarptırılan hiçbir solcu Rahşan affından yararlanamadı. Dolayısıyla Rahşan affında sağcılara yapılan bir haksızlık yoktu.
İkinci önemli yanlış ise, “içeride 12 Eylül’den kalma 12 Eylül cezasını yatan solcu yok” söylemi idi.
Yasa çıkmadan kısa süre önce bir TV programında tartışmaya katılan Mazlum- Der temsilcisi “cezaevlerinde halen 60 üzerinde 12 Eylül döneminin cezalarını yatanların olduğu bunların listesinin kendilerinde de olduğu söylenmişti”. CHP Malatya Milletvekili Veli AĞBABA konuya duyarlılık göstererek halen içeride 12 Eylül cezalarını yatanların ailesiyle basın açıklaması yaptı.
Bizlerin de içinde olduğu 6-7 ismi açıkladı. AKP Milletvekili Selçuk ÖZDAĞ ise Tahir CANAN gerçekliğinden yola çıkarak halen 12 Eylül cezalarını yatan solcuların da olduğunu kabul etti ve meclisin açılmasıyla gündeme gelecek olan 4. Yargı paketinden bu konuya ilişkin yasa hazırlayacaklarını; 12 Eylül cezalarının yok hükmünde sayılması ve mağduriyeti giderecek ( tüm 12 Eylül mağdurlarını) maddeler konması gerektiğini belirtti. Eski ülkücülerin avukatı Hasan İlter’de bizlerin de isimlerini sayarak 12 Eylül cezalarını yatan solcular olduğunu ve yasa çıkması gerektiğini dile getirdi. Ayrıntılı olmasa da MHP Aydın milletvekili de benzer şeyler söyledi.
Sonuç olarak yanlış tartışmalarla başlansa da şu anda 12 Eylül cezalarını yatan, infazı yanan solcular olduğu kabul edildi.(ki, dile getirilmese de, çeşitli nedenlerle infazı yanan ve 12 Eylül cezasını yatan eski ülkücüler de var)
Meclisteki partilerin tamamı şu anda 12 Eylül cezalarının kaldırılması ya da yok hükmünde sayılması için 4. Yargı paketinde yasa çıkarılacağını söylüyorlar.(BDP’den bu konuya ilişkin açıklama gelmedi, ancak daha önceki söylemlerinden biliniyor ki böyle bir yasanın çıkmasını onlarda savunuyor)
1 Ekimde meclis açıldı 4. Yargı paketinde bu konuda yasa çıkar mı bilemiyorum, söylenenler 3. Yargı paketi sonrası kişilere özel yasaya tepkileri geçiştirmek için mi söylenmiştir yoksa gerçekten 12 Eylül uygulamalarının halen devam ediyor olması nedeniyle bunların kaldırılması için samimiyetle mi söylenmiştir bunu 4. Yargı paketinde göreceğiz.
Öte yandan konunun bütün bu haklı söylemler dışında hukuksal bir boyutu da var; ANAYASA’ya karşın içeride tutuluyor oluşumuz!
Konu tartışılırken 12 Eylül cezaları denilip geçiliyor. Bu gerçekliğin esas yanı bizim sıkıyönetim ASKERİ Mahkemelerinin verdiği cezaları yatıyor oluşumuzdur!
Daha önce mahkemeler bizim yanan infazları Askeri Mahkemenin vermiş olmasını, Anayasada yer alan “Askeri Mahkemelerin sivilleri yargılama” bölümünde, Askeri Mahkemeler sadece sıkıyönetimin ve savaş halinde sivilleri yargılayabilir “maddesindeki sıkıyönetim” dönemine bağlıyorlardı.
Ancak, 2010 yılında Halkoyuna sunularak kabul edilen yeni Anayasada bu yönde değişiklik yapılarak, SIKIYÖNETİM şartı kaldırılmıştır. Yani şu anda yürürlükte olan ANAYASAYA göre ASKERİ MAHKEMELER SADECE SAVAŞ DÖNEMLERİNDE SİVİLLERİ YARGILAYABİLİR.
Yani askeri mahkemeler bizi yargılayamaz. Oysa bizler 30 yıl önce 12 Eylül generallerinin, atamalarıyla, emir ve komuta ilişkilerindeki askeri mahkemelerin verdikleri cezalar nedeniyle içeride tutuluyoruz.
Haziran ayı sonunda askeri mahkemeler bir karar verdi:
Halen askerde olan bir kişi için “askeri mahkemelerin verdiği cezayı askeri mahkemeler sivilleri yargılayamaz” diyerek mahkeme kararını geçersiz kıldı. Yani askerde görevli olan birini asker mahkemeler yargılayamaz iken biz askeri mahkemelerin verdiği cezaları yatıyoruz!
Burada ciddi bir hukuksuzluk-yargılama ihlali var. Anayasa, askeri mahkemeler sivilleri yargılayamaz diyor ama bizlere anayasanın bu hükmüne karşın askeri mahkeme kararı uygulanıyor. Mahkemelerin 12 Eylül döneminde yukarıdan gelen emirlerle kararlar verdiği ve bu kararların bugün bile toplumda derin yaraların yansıdığı bir gerçektir. Yüzlerce binlerce dönüşü olmayan yanlış ve haksız cezalar verilmiştir. Pek dile getirilmese de 1984 yılında idam edilen Hıdır ASLAN’ın durumu buna bir örnektir. Hıdır ASLANI’ın dosyasında eylem olarak sadece kuyumcu soygunu vardır. Dosyada ölüm dahi yoktur. İdam edilmesinin asıl nedeni Tariş direnişçisi olmasıdır. İşte bizler o dönemin Askeri Mahkemelerinin verdiği cezaları yatıyoruz halen ve çoğumuzda 2025-2030 yıllarına kadar içeride tutulacağız.
Sonuç olarak, bu ANAYASAL çelişki hukuksal olarak çözülmek zorundadır. Bunun için hukukçuların başka çözüm önerisi var mıdır bilemiyoruz. Ancak her şartta, ya 12 Eylül döneminde verilen cezalar kaldırılacak; yok hükmünde sayılacak; yanan infazlar kaldırılacak ya da 12 Eylül’e dokunmaya cesaret edilemiyorsa, Askeri Mahkemelerin verdiği cezalara yeniden sivil yargı yolu açılacaktır. Ama bunun DGM’lerin kaldırıldığı dönemde olduğu gibi “uyarlama” olarak değil, sivil yargı yolu açılarak yapılması gerekir. Ki 30-35 yıl öncesinin yargılanmasının nasıl yapılacağı, zaman aşımının devreye gireceği de ayrı bir hukuksal sorundur.
Burada infazın geri alınması (infaz yakma) konusunun yeniden ele alınmasına kısaca değinmek gerekir. Bugün 12 Eylül cezalarını yatan insanların infazlarının yanmasının nedeni tahliye olduktan sonra, yeniden bir-kaç yıllık şu veya bu nedenle almış oldukları cezalardır. Trafik cezalarından örgüt üyeliklerine kadar her ne nedenle olursa olsun, birkaç yıl ceza alındığında, önce eski idam ya da muhabbet cezasının 20-30 yıllık süresi yatırılmaktadır. Hukuksal olarak ciddi bir haksızlık doğuran bu infaz konusu da yeniden ele
Halen 12 Eylül askeri Mahkemelerinin vermiş olduğu cezayı yatıyor oluşumuzun toplumsal boyutu da gözden kaçırılmamalıdır. Bir yandan 12 Eylül’cülerin (generallerin, görevlilerin vb) yargılandığı ve toplumun tüm kesiminde 12 Eylül’ün mahkûm edildiği bir dönemde diğer yanda 12 Eylül mahkemelerinin verdiği cezaları hala yatan insanlar olduğu; yurtdışında binlerce insanın 12 Eylül mağduru olarak sürgün, mülteci olarak yaşıyor olduğu gerçeği toplumsal bir İNANÇTIR.
Başta Arjantin, Şili olmak üzere geçmişinde Askeri Darbeler, diktatörlükler yaşamış pek çok ülkede darbeciler yargılanmış; darbe dönemleri mahkûm edilmiş; darbe mağdurlarına siyasal ve sosyal hakları ve itibarları iade edilmiş; sigorta, Emeklilik vb gibi haklar tanınmaya çalışılmıştır. Ve hatta kimi ülkelerde, darbe dönemi tutsak edilen direnişçiler ve hatta bizzat savaşan gerillalar, seçimlerle bugün Başbakan, Cumhurbaşkanı olabilmişlerdir. Oysa bizde tüm bunları bir yana bırakalım, halen 30 yıl önce darbecilerin verdiği cezaları halen yatanlar vardır. Bu toplumsal utanç bir an önce giderilmelidir.
Sonuç olarak:
1 - Anayasalarla çelişen, yetkisi olmayan Askeri Mahkemelerin verdikleri cezaların halen infaz ediliyor olması
2 - 12 Eylül generallerinin yargılandığı, 12 Eylül’ün tüm toplumda mahkûm edildiği gerçeğine karşın halen 12 Eylül’ün pratikte uygulanıyor olması gerçeklikleri dikkate alınarak (meclisteki partilerinde ortak mutabakat sağladığı konularda) ACİLEN yasal düzenlemeler yapılmalı; 12 Eylül hukuku ve uygulamaları tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmalı (yok sayılmalı); 12 Eylül döneminde verilen ve halen devam eden cezalar kaldırılmalı; yurtdışındaki sürgün ve mültecilerin ülkeye dönüşleri sağlanmalı; 12 Eylül mağdurlarına maddi-manevi tazminat yoluna gidilmeli; siyasi, sosyal haklar iade edilmelidir…
Selamlar, Saygılar
Muzaffer Öztürk
1 Nolu F Tipi Cezaevi
A- Tek – 11
TEKİRDAĞ
Kaynak: soldefter.com
- 12 gösterim