Tutsaklar EYLÜL adlı dergilerine gönüllü bir çalışan arıyorlar. Ve ÇAKO adlı hiç toprak-ağaç görmemiş 13 yaşındaki kuştan size selam yolluyorlar....
***
Nisan 2016
DEĞERLİ ADİL ARKADAŞ,
Kapı kapanmadan önce son voltalarımızı atarken laf lafı kovalar misali arkadaşlara, “öfff beeee, bu akşam yazmam gereken bir mektup var ki, sormayın gitsin” dediğimde, “niye yani, sen iyi mektup yazarsın” dediler de, “demeyin ya, bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor derdimizi anlatmaya” dedim. Dedim ama, diyemedim aslında gönül koyduğumu..., deyip en içten selam-sevgi ve saygılarımı sunarak başlayayım istiyorum.
Böyle bir selam mı olur demeyin, benimkisi tavşanın dağa küsmesinden başka da bir şey değil zahir.
Geçtiğimiz aylarda biz tutsaklarla ilgili çalışmanızı ilk duyduğumuzda buralarda toto-loto ve bilimum tüm bahis oranlarını yükseltip, kimlerin mektup alacağını beklemeye başlamışken, bir mektupta kendim alacağıma o kadar emindim ki, şu ekte yolladığım resimleri taaa o zamandan hazır etmiştim. Etmiştim etmesine de sizden ses, benden de “hani bana-hani bana” teraneleri yükselmeyince kala kaldım bugüne... Haaa, dersen ki “madem kimse seni anımsamamış, niye yazdın?”, işte o vakit bam telimize dokunmuş olursun ki, ne yalan söyleyeyim deminden beri hangi cümleyle, nasıl bir giriş yapacağımı da bilmiyorum.
Ama bir şekilde de yazmalıyım değil mi? Aksi halde ne vakit aklıma gelse “acaba yazsam bir şey değişir miydi?” diye kendi kendime sorular soracak ve cevapta bulamayacaktım. Bu yüzden o gün bugündür deyip, biraz da ayıptır söylemesi kendi kendimi gaza getirip oturdum masaya ve itiraf etmeliyim ki, şu an senin-sizlerin okuduğu cümleleri öyle uzun-uzadıya düşünmek yerine, yüreğimden akıp gelen cümlelerle hitap edeyim istedim ve dilerim doğru kararı da vermişimdir.
Değerli Adil Hocam; daha önceden bir tanışıklığımızın olmamasına binaen, biz tutsaklara yönelik o anlamlı çalışmanızı basından takip etmekle beraber, belki geç kalınmış bir talep, belki de gündemin ağırlığından olsa gerek biraz çekinerek de olsa kimi arkadaşlarla yapmış olduğum istişarelerin ardından senden ve haliyle de biz tutsaklara kulak vermek isteyen dostlarımızdan yardım istemeye karar verdik. Zira, bizleri en iyi anlayacağına inandığımız insanların başında, gene senin gibi zindan tecrübesi olan dostların geldiğine inanıyorum. Aslında sizin çalışmanızın görünür yüzünün “bir mektup arkadaşı da sen ol” başlığı taşıyor olsa da, asıl başlığın “bir tutsağın da dışarıdaki eli-ayağı sen ol” biçiminde olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden de sana mektup yazarak, derdimizi anlatarak yardımcı olacağına inandık. Çünkü, biz tutsakların.....
Tabi senin de bildiğin gibi, biz tutsakların sesimizi duyurabilmek, duygu ve yoğunlaşmalarımızı paylaşabilmek için kullandığımız çeşitli araçlar var ki, dergiler de bunlardan bir tanesidir. Hele bir de yazdığımız bir makalenin, bir öykünün yayınlandığını görmenin verdiği haz başkadır değil mi? Bu yüzden yıllardır ayakta tutmaya çalışılan ve senin de varlığından haberdar olduğunu düşündüğüm EYLÜL isimli dergimizi yeni dönemde ve yeni bir format-ekiple çıkarma kararı aldık ve bu yönlü dışarıda bizim “dış temsilciliğimizi” üstlenecek arkadaşları da bulup dergimizi hazırladık. Yani tüm alt yapı hazırlıklarımızı tamamlamışken, acı bir sürprizle karşılaştık. Yani, “her koşulda” bizimle yürüyebileceğini söyleyen dostlarımız, çeşitli nedenlerle dergi kadrosundan ayrıldı. Tabi asıl nedenin bozulan “süreç” olduğunu, bu süreçte Kürtler’e, hele ki Kürt tutsaklara selam vermenin bile bedel istediği şu yakıcı dönemde kimseyi de fazla zorlamak istemeyip, dergimizin basımını erteledik.
Ve bu yüzden de senden ve senin aracılığınla sesimizi duyabilecek dostlardan şöyle bir yardımda bulunmaya karar verdik; şayet bir derginin kadrosunda yer almak isteyen ve bu konuda ilgili olduğu kadar, kendine cüzi bir gelir elde etmek isteyen arkadaşlar varsa, acilen onlarla ilişkilenmek isteriz... Şimdi dergiyi şöyle bir sistemle çıkarıyoruz; tüm yazımsal ve yayınsal faaliyetleri buradan hazır edip, Dış Koordinasyonumuz’a gönderiyoruz. Bu arkadaşımızda kağıda yazılı sayfaları bilgisayar ortamına aktarıp, redakte ediyor ve o son halini yayınevine teslim ediyor. Yayınevinin bastığı dergileri de kendisine önceden vereceğimiz abone adreslerine ulaştırılmak üzere postaya veriyor. Kısacası ilk başta mutlak yapılması gereken bu ve toplamda iki ayda bir çıkan dergimiz için en çok 5 günlük bir çabadan bahsediyorum ki, elbet bu emeğin maddi olarak karşılığını da kendisine vereceğiz. Ancak; biz bunun yanında bu arkadaşı derginin içeriğine, yayımlanacak yazıların karar aşamasına da katmak istediğimizden, bu konuda son karar elbetteki kendisine ait olacaktır. Aslında, böyle bir arkadaşımız olursa kendisiyle yazışarak daha detaylı bilgilendirmeyi de yapabileceğimiz gibi, isterse, vakti olursa görüşme imkanımız da var. Yani öyle altından kalkılamayacak bir olay olmadığı gibi, bizce ileriye dönük olumlu bir işbirliği, ortaklıkta olabilir. Yaşı, cinsiyeti veya nerede yaşadığı bizim için önemli değil, tek kıstasımız demokrat bir kimliğe sahip olmasıdır ki, işte sana yazarak yardımını istememizin temelinde de bu etken yatıyor. Bizim için bu hususta bir (veya birkaç) arkadaş bulabileceğine yürekten inanıyoruz.
Değerli Heval; belki süreç çok ağır. Böylesi acılı dönemlerde ilişki ve duygu bağlarımızı daha da güçlendirmek gerektiğine inandığımızdan ve diz çöktürüp, Anamızı ağlatmayı düşünenlere inat “Biji Berxwedan” deyip, elimden-dilimden geldiğince tebessüm dolu satırlarla yazmak istedim. Umarım ve dilerim haddimi aşmamışımdır.
Ayrıca; bir önceki çalışmanıza dair birkaç resim hazırlamıştım ki, ÇAKO isimli kuşumun henüz toprak, ağaç görmemiş 13 yaşında bir kuş olduğunu söyleyecek, onun reklamını yapacaktım güya... (Çakonun hapishanede doğum öncesi ve sonrası fotoğraflarını paylaşıyoruz.) Bu resimleri de hoş bir panoya veya bir kuş severe verebileceğinizi düşünüyor, olumlu veya olumsuz cevabınızı almayı umut ederek, şahsında tüm duyarlı halkımıza en içten selam-sevgi ve saygılarımı sunuyorum... Kalın sağlıcakla...
Sedat Avcı
F Tipi C.İ.K
C-10\96
BOLU
- 9 gösterim