Helbestên Azad projesiyle tutukluların şiirleri kitaplaştırılıyor

Siyasi tutukluların yazdıkları şiirleri “Helbestên Azad” ismini verdikleri projede toplamaya çalışan Zindanlarla Dayanışma Ekibi’nden Zeynep Eroğlu, tutukluların sesine ses olmak istediklerini belirterek, “Amacımız onları unutmamak, onların direnişine sahip çıkmak” dedi.

Zindanlarla Dayanışma Ekibi, cezaevinde tutuklu bulunan kişilerin yazdığı Kürtçe şiirleri “Helbestên Azad” (Özgür Şiirler) adında bir şiir kitabında toplamaya hazırlanıyor. Cezaevinde şiirle ilgilenen tutuklulara mektupla ve aileler aracılığıyla ulaşmaya çalışan ekip, gelen şiirleri bir elemeden geçirirken aynı zamanda “Dengê Welat” radyosunda okunmasını sağlayarak tutukluların sesini duyurmayı hedefliyor. Basılacak kitaptan elde edilen gelir ise tutuklu bulunan kişilerin yazımsal uğraşlarında kullanılacak. 

Zindanlarla Dayanışma Ekibi’nden Zeynep Eroğlu, “Helbestên Azad” projesini ve bu projeyi geliştirme sebeplerini anlattı.

Cezaevindeki tutuklularla uzun yıllardır dayanışma içinde olduğunu belirten Eroğlu, tutuklulara dokunmak ve onların sesine ses olmak için bir proje geliştirdiklerini söyledi. Projeyi ulaşabildikleri tüm tutuklulara anlattıklarını ifade eden Eroğlu, “Ulaştığımız tutsak yoldaşlarımız projemize çok sıcak baktı. Şiirler gelmeye başladı. Kürtçenin yıllarca yasaklanan bir dil olması ve insanların sanatlarını anadilinde anlatabilmesi için de Kürtçe şiirlerden oluşturmak istedik” diye konuştu. Herkesin birer tutuklu adayı olduğunu kaydeden Eroğlu, “Seslerine ses olmaya çalıştığımız tutsaklar biziz. Amacımız onları unutmamak, onların direnişine sahip çıkmak” dedi.

‘YAZI GÜNDELİK YAŞAMLARININ BİR PARÇASI’

Tutukluların yaşam alanlarının kısıtlandığına dikkat çeken Eroğlu, “Tutsaklar her gün yeni yasaklarla karşı karşıya kalıyor. Havalandırmaya çıkarılmıyor, görüş ve telefon yasakları geliyor, gazete ve kitapların cezaevine girişi engelleniyor, aynı cezaevinde kalmasına rağmen diğer tutsak arkadaşlarıyla görüştürülmüyor. Cezalar ve uygulamalar çemberi içine yerleştirilen bu dört duvar içinde her şeyden kopuk yaşamak zorunda kalıyor. Bedeni tutsak altına alınmış bu kişiler ruhunu ayakta tutmak için okumalar yapıyor ve şiir, öykü, roman çalışmalarının içine girerek kendi iç dünyalarını yazıya döküyor” dedi. Tutuklular için yazının gündelik yaşamın bir parçası olduğunun altını çizen Eroğlu, hastalandıklarında sevk için, avukatıyla görüşmek için, yazdığı dilekçenin akıbetini sormak için bile durmadan yazı egzersizleri yaptıklarını söyledi.

‘YAZDIKLARI ESERLERİ YAYINLAYAMADAN YAŞAMINI YİTİRENLER...’

Elle yazı yazmanın zorluklarına değinen Eroğlu, “Elle yazarken yazılan her şeyi durmadan defalarca düzeltiyorsun. Teknolojik bir malzemeden yararlanmadan salt kendi çabanla uğraş veriyorsun. Daha fazla ruh gücü, beyin gücü ve el emeği harcıyor. Bu kadar zorluğa rağmen ortaya çıkardığı esere idare tarafından el konulabiliyor ya da bir yayınevine ulaştıktan sonra ekonomik nedenlerden dolayı tozlu raflara atılarak unutturuluyor. Mesela Aram Akyüz 22 yıl zindanda kalmış, bu süre zarfında yayınevine gönderdiği ama yayınlanmayan teorik çalışmaları vardı. Kendisi kalp krizi geçirerek ihmalkarlık sonucu yaşamını yitirmiştir. Bunun gibi zindanlarda yayınevlerine eserlerini gönderen ama yayınlandığını görmeden hayatını yitiren birçok yoldaşlarımız var” diye belirtti. 

‘TUTSAK YAZMADAN GÜNEŞ DOĞMAZ’

“Tutsak okumadan gün tükenmez, tutsak yazmadan güneş doğmaz” diyen Eroğlu, “Yan yana gelmeleri engellenen tutsakların şiirleriyle onları ve sevdiklerini buluşturmak istiyoruz. Her şeye rağmen dimdik ayakta duran yürekli yoldaşlarımızın yüzlerine bir nebzede olsa bir tebessüm savurma eylemidir. Kanatlandırmak istediği ve dışarıya saldıkları kelimelerinin ulaşmak istedikleri yere varmalarına basamak olma bilinciyle içine girdiğimiz bir projedir. Tutsakların dışarıya ulaştırma emeğine sahip çıkma görevinin zorunluluğudur. Helbestên Azad projesi, özgürlük bilincine kendisinden şiirler emanet etme projesidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı