Şimdi ölüm orucunun 90'ıncı günündeyim. Ramazan’ın ilk günlerindeyiz. Ve ben yine huzurlu, mutlu, inatçı ve kararlıyım. Çünkü şimdi yine “oruç” benzer anlamlar taşıyor. Bugün de, inancı uğruna aç kalabilmek, iradeli olabilmek, onurdan ve adaletten yana olabilmek demek benim için. İbadet hakkı, inanç özgürlüğü için, değerlerimize, inançlarımıza hiçbir çamur sürülmemesi için ölümüne direniyoruz
22 Mayıs 2020
Aytaç Ünsal*
“Ramazan ayı, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında Rahman’ın kullarına lütfettiği müstesna bir zaman dilimidir. Bu zaman dilimini iyi değerlendiren her Müslüman elde etiği bilgi ve tecrübeyi, iyilik ve takvayı yılın diğer aylarına taşıyıp yaşama kararlılığı göstermelidir. Aksi halde Resul-ü Ekrem’in “Nice oruç tutanlar var ki orucundan kendisine kalan sadece açlık ve susuzluktur” (İbn-i Mace Siyam 21)” buyurduğu gibi sadece aç ve susuz kalmış olurlar.
Ramazan’a giriyoruz. Ölüm orucunda olan bir avukat olarak bu ay oruç tutacak olan insanlarımıza, halkımıza, sizlere seslenmek istedim.
Ben Türk Sünni bir aileden geliyorum. Ramazan, oruç tutmak milyonlarca insanımızda olduğu gibi benim de hayatımda önemli bir yer tutar. Çocukluğum ve gençliğim Ramazan anılarıyla doludur. Altı yaşında ananemin ve dedemin evinde Acıpayam’da (Denizli) yaz tatilindeydim. Sabah çok erken saatte kalkıp kafalarında takke, başörtüsü ile yollara düşen çocukları merakla izliyordum. Tabii Kuran kursuna gittiklerini öğrenince ne olduğunu bile bilmeden çok özenmiştim. Kaldığım zaman belli bir süre ben de gitmiştim. Sabah namazına kalkan dedemi merakla izliyordum. Büyük bir iradeyle her sabah aynı şeyi yapıyordu. Ben de böyle olmalıydım. Kendi kendimi buna hazırlıyordum. Anneannem Dua kitabı vermişti elime. Oradan sureleri okuyordum. Ezberlediğim duaları kendi kendime tekrar ediyordum. Cuma günleri beni namaza götürmesi için çekiştiriyordum dedemi. Sonra tamamen onu taklit ederek, camiyi ve imamı gözlemleyerek namaz kılıyordum. Büyük bir gururla şişiyordum tabii. Eve dönünce kabara kabara “dedemle namaz kıldık” diyordum.
Oruç ise en çok yapmak istediğim şeylerden biriydi. Oruç tutmak istiyordum, tutturmuştum. Ağlıyordum, huysuzluk yapıyordum. Anneannem, Denizli şivesiyle “oğlum bu yaşında nası dutcen len orucu” diyerek ikna etmeye çalışıyordu. İkna çabalarının sonuç vermediği yerde “cavurun eniği” diyerek isyana başlıyordu. Ama vazgeçiremedi beni kadıncağız. Bir süre sonra annem ve babam da tatil için geldiler. İkna çalışmalarına annem de katılmıştı. Annem karşısındaki muhatabın uzlaşmaz olduğunu görünce daha ara yollarla beni yumuşatmaya çalışıyordu. Bir teori geliştirerek beni kandırdı. “Belli yaşın altındaki çocuklar oruç tutarken sabah kahvaltı yaparlar, gün boyunca da su içerler. Orucu böyle tutarlar” diyerek beni ikna etti.
Sabah da bana sağlam bir kahvaltı yaptırdı. Gün boyu da gözü üzerimdeydi. Ama ben söyleneni harfiyen yaptım. Çünkü oruç tutmak, iradeli olmak demekti. İradeli olmak güçlü olmaktı. Güçlü olmak büyük adam olmaktı. Bunun gücünü hissediyordum. Kendimi babamla, dedemle bir görüyordum. Ve akşam top patlayıp iftar yapılınca o yemekteki iç huzurumu, kendime güvenimi ve mutluluğumu çok net hatırlıyorum.
Şimdi ölüm orucunun 90'ıncı günündeyim. Ramazan’ın ilk günlerindeyiz. Ve ben yine huzurlu, mutlu, inatçı ve kararlıyım. Çünkü şimdi yine “oruç” benzer anlamlar taşıyor. Bugün de, inancı uğruna aç kalabilmek, iradeli olabilmek, onurdan ve adaletten yana olabilmek demek benim için.
İbadet hakkı, inanç özgürlüğü için, değerlerimize, inançlarımıza hiçbir çamur sürülmemesi için ölümüne direniyoruz. Yine alınterimizle, mutlu sahurlar, iftarlar yapabilelim diye ölüyoruz. Ölüm orucuyla bizim kendi kendimize zarar verdiğimizi düşünmeyin. Kendimize zarar vermek için ölüm orucu yapmıyoruz. Haklılık, iyilik, doğruluk ve adalet için kendimize zarar veriyoruz.
Amacımız doğrular ve adalettir. Ölüm orucumuzun nedeni budur. Yukarıdaki alıntıda söylendiğinden farklı değildir. Bizim orucumuzdan adalet ve iyilik yayılmaktadır. Yeni bir yaşam kararlılığı yayılmaktadır.
Adalet bu topraklar için kutsaldır. Adaletsizlikler yok edilene kadar tek bir yumruk gibi mücadele etmenin yemini Hilfü’l-Fudûl vardır bu topraklarda. Adalet için mücadele etmek de adalet için ölmek de kutsaldır. İbn Mace Sıyam da diyor ya siz de orucunuzu açlık ve susuzluk yaşamak için tutmayın.
Siz de orucunuzu tutarken, adalet mücadelesinde ölen Helin Bölek’in, Mustafa Koçak’ın yüzlerce günlük açlığını hatırlayın. Ramazan ayında canımızdan çok sevdiğimiz sizlerle açlığımız buluşsun. Ramazan’ınız mübarek olsun!
NOT: Bu yazı Aytaç Ünsal'ın nisan ayı sonundaki mektubudur.
Kaynak: Gazete Duvar
- 4 gösterim