Cezaevinden cezaevi edebiyatı eleştirisi: Anlamın varlığını hissetmek

Cezaevinde çıkan üç ayrı edebiyat kitabını, yine cezaevinde olan edebiyat eleştirmeni Murat Çetinkaya inceledi. Bu açıdan ilk kitap olan “Edebiyatın Düşsel Kaçışı”, dört duvar arasındaki düşünsel üretimin sınırlarının ne kadar zorlanabileceğini gösteriyor.

Daha önce “Edebiyatta Toplumsal Cinsiyet” adlı kitabı yayınlanan tutuklu yazar Murat Çetinkaya’nın “Edebiyattan Düşsel Kaçışı” adlı ikinci kitabı Aryen yayınlarından çıktı. Kitap, cezaevinde ayrı dönemlerde, ayrı yazarlar ve farklı konuları işleyen edebi eseri inceliyor. 

MISIR KOÇANLARINI KIZARTAN KOKU

Çetinkaya ilk olarak, halen Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu yazar Nibel Genç’in “Mısır Koçanlarını Kızartan Koku” kitabını inceliyor. 

Söz konusu romanı “Kefareti Ödenen Düşüncenin Hikayesi” başlığı altında analiz eden Çetinkaya, Genç’in anlatımına dair, şu yorumu getiriyor: “Nibel Genç, hayali, hayale özgü imgelemi metnin geçişken sınırlarına dâhil etme arzusundan hareket ederken, çok da ‘düş ile gerçeğin kaynaşması’nı bilindik biçimiyle yapmıyor. Daha değişik ve çarpıcı bir biçimde, düş ile gerçek arasındaki aşılmaz uçurumun parodisini yaparak, polifonik ve poligrafik edimsellikle ‘düşsel anlatı’ kontrpuanın ana hatlarını belirliyor. Görülen düş’ün yaşamda izini araya araya yaşamı düşe, düşü de yaşama karıştırarak oylumlu dil ve kaygan zeminde metnin değer yargılarını –normatifliğe kaçmadan- diyolojik üst tonlarla belirliyor.”

TERS KULE

Daha sonra Çetinkaya, Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nde 2017 yılında yaşamını yitiren edebiyatçı Murat Saat’in “Ters Kule” romanını ele alıyor. Saat’in eserinin okuyucuda “ben” ile “öteki” arasındaki ayrımı kaldıran bir güce sahip olduğunu anlatan Çetinkaya, “Ben” ötekinde; “öteki” ise “bende” içerlenip var olmuş. Böylesi iç içe oluşta “ötekinin” içinde başka bir “öteki” olmak aynı zamanda “ötekinin” kendine yabancı dünyasına çok yönlü biçimlerde girip empati ufkunu sonuna kadar açmak; aynı zamanda “ben” ile “kendisi” arasındaki mesafeyi kaldırmayı gerekli kılar” sözleriyle kitabı anlatıyor.

SON BAKIŞ

Son olarak Çetinkaya, Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan tutuklu Abdulrezak Gülmez’in Son Bakış adlı hikaye kitabının değerlendiriyor. Edebiyat sanatı üzerinden mimarı mekân kavramının okunması pek çok farklı çalışmaya konu edindiğini hatırlatan Çetinkaya, hikayenin yazıldığı mekandan olan cezaevinden, hikayenin geçtiği coğrafya olan Kürdistan’daki kattığı anlama odaklanıyor. “

“Kullanılan bazı sözcükler sustuğu halde anlamın varlığını derinden hissettirdiğine değineceğim” diyen Çetinkaya, hikayenin en önemli bölümünü şöyle tarif ediyor: “Agop ile kız kardeşinin köylerinde gerçekleştirilmekte olan katliamdan kaçıp kurtulmak için, kuş avlamak için kapan olarak kullandıkları sepetin altına girip gizlenmelerinin anlatıldığı bölümdür kanımca. Hikâyeyi fitilleme işlevi gören pencereden kaçıp gizlenmeleri okurun yüreğini sızlatır.”

‘HAKİKATİN BASKI ALTINDA GELİŞTİĞİNİ İSPTALIYORLAR’

Çetinkaya, eserlerini incelediği üç yazar için de şu ifadeleri kullanıyor: “Her üç yazarın da ortak noktaları politik kimliklerinden dolayı ömürlerinin çoğunu cezaevinde geçirmiş olmaları ve metinlerini ‘içeriden’ yazmış olmalarıdır. ‘İçeriden’ yazdıkları metinleri aracılığıyla dışarıya doğru yaratıcı bir bakış açısı geliştirmişler. Bunu da kendi dillerinde çok dilliliği gerçekleştirip, anlatıya uyguladıkları dili içerden dinamitleyerek ve iktidar olgusuna karşı verdikleri mücadeleyle birleştirip, Proustvari bir biçimde, hakikatin baskı altında nasıl geliştiğini ispatlamaya girişmişler.”

‘SIRA OKURLARDA’

Çetinkaya’nın okurlarına ise şu mesajı var: “Her okur zamanda yolculuk eder. Karşılaştığı bilinci okuyabilmek için duraklaması gerekir; ben bu okumayla şimdilik sıramı savdığımı düşünüyorum. Sıra diğer okurlarda.  Elbette hiçbir çalışma bireysel bir çabanın ürünü değildir. Bu çalışma da her açıdan kolektif bir emeğin bir ürünüdür. Katkı sunan herkese içtenlikle teşekkür ederim.”

ÇETİNKAYA'YA DAİR

Çetinkaya, 1995 yılında yürüttüğü siyasal çalışmalardan kaynaklı Dersim’de tutuklandıktan sonra ağırlaştırılmış müebbet cezası verilerek Erzurum Özel Tip Cezaevi'ne gönderildi. 27 yıldır cezaevinde kalan Çetinkaya, Erzurum E Tipi Cezaevi’nden Çankırı E Tipi Cezaevi’ne oradan Sincan 2 Nolu F Cezaevi’ne sürgün edildi. Çetinkaya son olarak 2016 yılında darbe girişiminden sonra, halen tutulduğu Bolu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi.

Edebiyat eleştirileri üzerine düzenli olarak yazılar yazan Çetinkaya’nın ilk kitabı “Edebiyatta Toplumsal Cinsiyet” 2017 yılında yayınlandı. Çetinkaya'nın daha önce Ehmedê Xanî ve Baba Tahirê Ûryan üzerine yazmış olduğu Kürtçe yazıları Dersim Gazetesi, Zend ve W dergilerinde yer aldı.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı