Tahir Canan'dan Mektup

Merhaba sevgili Adil,

Kartını aldım. Çok sağol. Yürek dolusu selamlar. “Uzun-derinlikli kitap değerlendirmen çok beğenildi, çok okundu” diye yazmışsın. Aslında benimkine kitap değerlendirmesi denmez. Daha çok içimden geleni dile getirme denir. Yine de yaptığım şeyin işe yaramasına çok mutlu oldum. Çok sevindim. Müslüm Kabadayı'nın övgü dolu sözleri de moral ve destek verdi. Senin kanalınla Müslüm arkadaşa teşekkürlerimi ileteyim. Öyle sandığı gibi bende pek edebiyatçı olacak bir ışık yok. Olsa olsa günlük kısa şeyler yazarak gücüm oranında katkı sunarım. Roman gibi uzun soluklu işlere tahammül etmek pek kolay değildir. Ancak yazanlara saygı duyarım. Yazdıklarını da zevkle okurum. Yazılanları okumak güzeldir.

Senin güzel çalışmanı okuyunca bende bıraktığı izleri toparlayıp sizinle paylaşmış oldum. Siz de ona emek vererek şekillendirip kitlelerle paylaştınız. Haliyle burada asıl senin dost çaban önemlidir. Dostluk gücüyle, mapushanelerden gelen yazıları değerlendiriyorsun, insanlara sunuyorsun. Bakın, dört duvar arasında insanlar var diyorsun! Ama her şeye rağmen en ufak bir katkım oluyorsa bundan sevinç ve mutluluk duyarım.

“Ben çıkana kadar büyüme e mi”yi Gülsüm Cengiz Evrensel'deki köşesinde bir edebiyatçı olarak değerlendirmişti. Ben beğendim. Çok güzel yazmıştı. İnternete koyduğun benim mektuptan da alıntılar yapmış. O da mahpusa kıyak geçmiş anlaşılan. Sağolasın Gülsüm Cengiz arkadaşım. Eline, yüreğine sağlık. Bizlerin İnsanlık trajedisini güncelleştirmişsin.

Bugünlerde barışa dair umut havası toplumu sardı. Her çevrede çözüm konuşuluyor. Kaygı ve tasalar da var. Tabi benim de kaygılarım var. Umalım kesintiye uğramasın. Geleneksel bir deyim var. “Osmanlı'da oyun çok.” Yeni Osmanlı versiyonu AKP 'de de oyun az değil. Sağ gösterip sol vurmayı seviyorlar. Umarım öyle bir kurnazlığa yönelmezler. Ülkeyi kısmen rahata kavuştururlar. Kısmen diyorum: çünkü emek sermaye arasında mücadele devam ediyor. Bu mücadele devam etmek zorunda. Bu ülkede iş, aş derdi var. İşsizlik var. İşte çalışanın emeğinin karşılığını alamaması var. Kayıt dışı ekonomi kayıtlı ekonomiyle neredeyse aynı seviyede cereyan ediyor. Tuzla Tersanesi'nde bir işçinin ceseti aranırken başka bir işçinin cesedini çıkardıklarını her yazıda hatırlatırım. Kayıt dışı ekonominin işçi sınıfına getirdiği ölene sahip çıkılmaz anlayışıdır. Bu hep içime ukte olur. İşçi kayıtlı çalışarak sigorta ve sendika hakkını kullanmalı. Emeklilik yaşına geldiğinde rahatlıkla emekli olmalı. Bizim ülkede işçiler kayıt dışı çalıştırıldığı için büyük çoğunluğu emeklilik hakkını elde edemiyor. Bazıları da tersanede olduğu gibi denize düştüğünden, ölümünden kimsenin haberi olmuyor. Kürt meselesi belli bir çözüme ulaşırsa işçi sınıfı sosyal şoven politikaların etkisinden sıyrılarak kendisi için müdahale etme tercihini güçlendirir. Haliyle Kürt sorunu çözüm yoluna girdiğinde demokratik mevziler genişler. Örgütlenme kanalları açılır. Bunların hepsi işçi sınıfının lehine bir çizgiyi gösterir. Umalım bu mesele kısa sürede çözülsün de bir toplumsal yüzleşme yaşansın. Faili meçhullerin failleri de en azından belli olsun. Ölüler geri gelmeyeceğine göre ölülerin failleri bulunsun.

Lafı uzatmadan sürecin tamamlanmasını bekliyorum. Seni ve aileni dostça selamlayarak yazıya bir virgül koyarak sonluyorum.

Tahir CANAN