Füsun Erdoğan

Adalet ve Özgürlük İçin…

Duruşma sonrası ziyaretime gelen avukatlarım Ali Sarısoy, yeni bir hukuk mücadelesine hazır olup, olmadığımı sordu. Yanıtım çok net oldu: “Ben hazırım! Ya sen, ya siz?”

22 Kasım 2013

Günlerdir kafama takılan bir soruya yanıt arıyorum!

10. ACM heyeti bir hukuk cinayeti olan kararını verirken hangi maddi delilleri değerlendirmiş, kararlarını hangi maddi kanıtlara dayandırmıştır?

4 Kasım 2013 tarihinde görülen duruşmada verdikleri karar ne bu soruların, ne de başka soruların yanıtını vermekten çok uzak olmanın yanı sıra…

24 Eylül’de Görüşelim mi?

24 Eylül 2013 tarihinde İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde sabah saat:10.00 da 10. ACM’de bir kez daha hâkim karşısına çıkacağım. Hepinizi duruşmaya katılmaya ve benimle dayanışmaya çağırıyorum.

20 Eylül 2013

Eylül ayının gelişiyle birlikte havaların soğukluğu kendini iyiden iyiye hissettirir oldu.

Hapishane kocaman bir beton yığını olunca…

Duvarların ortasına bahar geç gelmekle kalmıyor, yazda çabucak bitiyor.

Gün boyu havalandırmayı dolduran güneş hızla bizi terk ediyor.

8 yıldır tutuklu olan gazeteci Füsun Erdoğan'dan faks var

3 Eylül 2013

Sevgili Adil;

Merhaba... Mektubunu ve deniz kabuklarını aldım. Teşekkürler hepsi için. Öykü'nün 2013 teki fotoğraflarını görünce şaşırdım birden. Karşımdaki duvardaki fotosu birkaç yıl önceye ait olduğundan, sanki her şey donmuş gibiydi. Yeni fotoğrafı görünce " aaa öykü kocaman olmuş" diyerek şaşkınlığımı arkadaşlarımla paylaştım. Yazılarında kartta güzeldi. Aklında olsun bir daha posta yaparsan ve sana külfet olmayacaksa, karttan bir kaç adet istiyorum. 

Her Mahpusa Bir…

Canım ablamın, Şengül’ümün bu duyarlılığını hassasiyetini gören koğuşdaşlarımla ve bazı mektup arkadaşlarımla: “Her mahpusa bir Şengül abla lazım!” sonucuna ulaştık.

16 Ağustos 2013

Günlerdir sevinçler deriyorum.

Emeğin değerinin bilindiğini, hakkının verildiğini görmek, insanın bam başka duygularla donanmasına fazlasıyla yetiyor.

O zaman akıl ve yürek dinginleşiyor; yapılan işlerden alınan zevk ve üretkenlik de bir başka oluyor.

“Hani Bir Dışarıda Olsam!”

Hapishane insanı yalnızca sevdiklerinden, doğadan kısacası hayattan koparmıyor. İnsana dair neredeyse bütün aktivitelere de kalınca bir çizgi çekiyor.

Geçtiğimiz günlerde Bertall Ollmen ve Tony Smith’in hazırladığı Yordam Kitap’tan çıkan “Yeni Yüzyılda Diyalektik” kitabını okurken Rosseu’dan aktarılan bir pasaj dikkatimi çekti.

Rosseu demiş ki:

Tahliye Sevinci

19 Aralık katliamından sonra hapishanelerde tahliye törenleri de değişti. Her koğuşun/ hücrenin sokaklara gönderdiği arkadaşının ardından tilili çekip sloganlarla uğurlaması kaldı geriye.

Hapishanede sevinç ve hüznün birleştiği noktadır tahliye anları.

Sen yanı başındaki arkadaşını, dostunu, yoldaşını sokaklara uğurlamanın büyük sevincini yaşarken…

O tutsaklıktan kurtulmanın sevinciyle, ayrılmanın arkadaşlarını ardında bırakmanın hüznü bir arada yaşar.

Değişik zamanlarda çok farklı tahliye an’ları yaşadım.

Dünyanın En Güzel Çapulcularına!

Çöp kovasında ağaç büyütmeye kalkışınca, kollarımı dolayacak bir gövdesi de ne yazık ki olamıyor! Ama siz bakmayın onun cılız, bodur haline. O dünyanın en güzel erik ağacı...

21 Haziran 2013

Ahmet Arif’in dizelerindeki gibi; “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.”

Hem de bambaşka bir baharın geldiği memleketimin meydanları, parkları isyana durmuş her yaştan kadın ve erkeğin, ille de gençlerin doldurduğu böyle zamanda hapishanede olmak da…

Deli Dalgalar'la Dayanışma

Deli Dalgalar’ın ilk ürünü hapishanelerden aldıkları mektup ve fotoğraflarla hazırladıkları albümdü. Sonra gönderdikleri bazı fotoğraflar üzerinden tutsakların yazdıkları öykülerden seçilmiş bir kitap çıkardılar.

14 Haziran 2013

Deli Dalgalar’ı duymuş olmalısınız.

Beş yıllık bir tarihi var.

Yolu hapishanelerden geçmiş bir grup kadın ve erkeğin başlattığı; tutsaklarla dayanışmak isteyen gönüllü her bireyin kendine yer bulabileceği bir inisiyatif.

Bir dernek değildir.

Herhangi bir mekânları da yok.