Sergi İzlenimleri
gorulmustur tarafından Pt, 14/10/2019 - 09:32 tarihinde gönderildi“Duvarları delen çizgiler”
“Duvarları delen çizgiler”
Mutlu olmak...
Yaşam keyifli mi diye sorsalar, yanıtım hem toplamda, hem de kendi özgülümde 'keyifli değil' derim. Can sıkıcı ve keyif kaçırıcı o kadar çok şey var ki, bu durumda keyifli olmak mümkün değil. Ancak mutlu musun diye soracak olsalar, çelişkili görünse de 'mutluyum' derim.
Hapishanelerden sürekli “hak ihlali” ifadesinin masum kalacağı fiziki ve psikolojik işkence haberleri alıyoruz. Mahpus mektuplarıyla da bu haberleri alıyoruz, mahpus ailelerinin başvurularıyla da. Mahpus ailelerinin başvurularında nesnel duruma göre “abartılı” görünebilecek ifade ve aktarımlar olabiliyor.
Hemen yapabilecek olsam hapishanedeki Evrim Erdoğdu yoldaşın özgürlüğü için derdim. Ama bu söylem pek gerçekçi değil. Gerçekçi olan yoldaşımın bir an için bile gülümsemesi. Şakran hapishanesinde işkence haberinde Evrim yoldaşın ismini okuyunca kaygılandım. Çünkü yoldaş, astım hastasıydı ve yeni hastalıklar da edinmiş. Tecritte kalıyormuş. 19 Eylül’de tecritin süresi bitmese bile tarihi belli olacakmış.
Şakran Hapishanesinden Evrim Erdoğdu'nun söyledikleri insanı müthiş umutlandırıyor. Bu sözleri ondan, yani tutsaklardan duymak için, onlara yazmak gerekiyor. Yazdıkça, direnişle beraber umut ta paylaşılıyor.
İHD’nin Mart ayı hak gaspları raporu ve Tecrite Karşı Mücadele Platformu'nun Şubat ayı raporu tutsakların uğradıkları hak gasplarını sayfalarca anlatmış.
"Hasta tutsakların serbest bırakılması, tedavilerinin engellenmemesi tutsaklar için atacağımız temel sloganlardan ikisidir. Beraberinde yalnız hasta tutsaklara değil, tüm tutsaklara mektup yazarak hem tecrit duvarlarına bir darbe indirmiş oluruz, hem de tutsaklara moral oluruz."
“Hapishanelerde hasta tutsaklar katlediliyor” derken, ajitasyon yüklü bir sloganı dillendirmiyor, yazık ki, gerçekliği ifade ediyoruz. Katliamın son örneği MKP davasından tutsak olan Hüseyin Dinç. Hasta tutsaklar için oluşturulan sosyal medya sayfasından Dinç için bir yazı var:
"Tutsak yoldaşlarımıza mektup yazarak tecriti kıralım"…
Mektup yazmak deyince kaçıyor insanlarımız ya da tam olarak oturtamıyor kafasında. İhtiyaç olarak (deneyim paylaşmak, tartışmak, sohbet etmek) yazılmıyor haliyle. İçeri düşüldüğünde yabancılığı atmak zaman alabiliyor.
Yani mektuplaşmaya da bir nevi devrimci eğitim olarak bakmak – baktırmak gerekiyor. Ki insanlarımız yazma alışkanlığı da edinsin. …
Mektup yazılmadı diye tutsak ölmez ama mektup hem içeriyi hem dışarıyı geliştirir.”