AYM kararı: Mahkûm mektubuna el konulmaz

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi yönetimi, hükümlü Orhan Bingöl'ün bir sivil toplum örgütüne gönderdiği mektuba el koymuştu. Anayasa Mahkemesi, bu uygulamanın haberleşme hakkı ihlali olduğuna karar vererek Orhan Bingöl'e 1000 TL tazminat ödenmesine karar verdi.

14 Aralık 2020

DUVAR – Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde müebbet hapis cezasıyla yatan Orhan Bingöl, 13 Ekim 2016’da bir sivil toplum örgütüne cezaevinde yaşanan sıkıntıları anlattığı bir mektup yazdı. Cezaevi yönetimi, şu ifadeleri sakıncalı bularak mektuba el koydu:

“…Hukuk fakültesi öğrencisiyken tutuklandım, müebbet hapis cezası aldım… bu günlerde kendimi iyi hissetmiyorum… şehirler yıkılıyor, bombalanıyor, buna dur diyen insanlar bodrumlarda feryat ederken yanmış bedenlerle karşılaşıyoruz… Devlet üyeleri orada sivillerin öldürülmediğini, şehirlerin yeniden inşa edileceğini söylüyorlar…bedeni sahile vuran bebek ve bunun gibi böyle bir dönemde kendini iyi hissetmek mümkün olmuyor… İçeride ağır hastalığı olan çok kişi var, yasa çerçevesinde rahatsızlığı nedeniyle başvuru yapanlar oldu, ölüm riski olanları bırakın tahliye etmeyi doğru dürüst tedavileri yapılmadı… Tam on yıl alerjiürtiker deri hastalığı yaşadım…alerji birimleri var bunlardan birine götürülseydim onca sıkıntıyı yaşamazdım… şimdi yine var ama aşırı değil… ilerlemiş varis var… böbrekte arıza var… burada sürekli doktor bulunmaması ayrı sıkıntı… hastanelerdeki doktorların bazısının gelen hastanın tutuklu, siyasi olunca tavır alması… kelepçeleri açmadan tedavi yapılması…”

BİREYSEL BAŞVURUDA BULUNDU

Mezopatamya Ajansı’nın haberine göre Orhan Bingöl el konulan mektupla ilgili Cezaevi İnfaz Hakimliği’ne itiraz etti. Hakimlik bu itirazı “mektubun kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış ifadeler içerdiği, bu hâliyle örgüt mensuplarının mektuplaşması niteliğini taşıdığı” gerekçesiyle reddetti. Bingöl de haberleşme hakkının ihlal edildiğini belirterek AYM’ye bireysel başvuru yaptı.

AYM, ilk olarak Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık cevap yazısında; “Başvurucu tarafından gönderilen mektubun kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan-yanlış beyan içerdiği değerlendirilerek alıkonulmasına karar verilmesinin Anayasa’nın 22’nci maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu değerlendirilmesine yer verilmiştir. Bu kapsamda Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği kararlardaki tespit ve sonuçların yasanın uygulanması niteliğinde olduğu ve Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı” cevabı verdi.

Bu savunmayı yerinde bulmayan AYM, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verdi. Herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğunu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğunu açıklayan AYM, “Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz” dedi.

Hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkelerin net olduğunu anlatan AYM’nin kararı şöyle: “Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır.”

‘YAZILANLAR GERÇEK OLMASA BİLE…’ 

Karar şöyle devam etti: “Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünyayla bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır. Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların gerçeğe uygun olmadığı değerlendirilse bile İnfaz Kurumu idaresinin bu iddiaların insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil organizasyonlara ve kamu makamlarına ulaştırılmasını engellemesi kabul edilemez. Öte yandan mektubun alıkonulmasını gerektirecek boyutta İnfaz Kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir.”

AYM, Bingöl’ün “Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine” ilişkin iddianın kabulüne, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ve başvurucuya bin TL manevi tazminat ödenmesine karar vererek dosyayı İnfaz Hakimliği’ne gönderdi.

Kaynak: Gazete Duvar