Basın Açıklaması: Yazar Örgütlerine Çağrı

“Sansür yalnızca üretim için gerek duyulan kaynakların yasaklanması olarak çıkmaz karşınıza. Kimi zaman da doğrudan, üretimleriniz idarenin politik tercihlerinin hışmına uğrayabilir ve bazen kısmen bazen tamamen sansürlenir. Bu durum sıklıkla yaşandığından, giderek “acaba şunu yazsam takılır mı” kaygısı oluşabiliyor. Böylece “öğrenilmiş çaresizlik” denilebilecek oto sansür gelişebiliyor. Bu da bir çeşit ezop dili geliştirilmesine ve güçlü imgeler yaratılmasına da sebep olabiliyor.”

Erol Zavar. F Tipi Hapishane. Bolu Bolu hapishanesi


 

Dr. Ayhan kavak ile birlikte hazırladığım, içlerinde Erol Zavar’ın, Gültan Kışanak’ın, Leyla Atabay’ın, Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu 38 mahpus yazar ve şairin söyleşilerinden oluşan Firari Yazılar adlı Kültür Bakanlığı’nın İSBN numarası verdiği yasal kitabımızı tehlikeli bulup yasaklamış. Kitabın sahiplerinden olan kanser hastası şair Erol Zavar’a vermemiş. Yani başka hapishanelerde serbest olan, kitapçılarda satılan bu kitap Bolu hapishanesinin “okuma yazma bilmeyen” Eğitim Komisyonu'na takılmış.

Bu "Eğitim komisyonu"nda yer alan insanlar kitabımız için "Kurum güvenliğini tehlikeye sokar" diye karar almış. Tabi kitabı okumadan. Zira kitaptaki yazılar zaten hapishanelerden gelen görülmüştür mühürlü mektuplardan oluşuyor. Tutsaklarla yaptığımız sanata ve hayata dair söyleşiler söz konusu. Üstelik bu kitap onlarca hapishaneye sorunsuz girmiş, Diğer hapishanelerde Eğitim Komisyonlarının engeline takılmadan sahiplerine verilmiş.

Bu yasak kararı üzerine Erol Zavar da İnfaz Hakimliğine itiraz dilekçesi vermiş. Ama infaz hâkimliği de bu yasal kitabı “yasa dışı” saymış ve Erol'un başvurusunu reddetmiş. Muhtemelen onlar da okumamışlardır kitabı. Okusalar ufukları açılır, “yasak mührü”nü vurmazlardı.

Bu ilk değil, daha önce de birçok yasal kitabımız “sakıncalı” bulunmuştu. Geçtiğimiz yıllarda Arkası Yarın adlı romanım birçok hapishaneye serbestçe girerken Bafra T Tipi hapishanesinde “Müstehcen” diye yasaklanmıştı. Kitabı yolladığım Haydar Demir adlı mahpus da itirazda bulunmuş ama İnfaz Hakimliği hapishane idaresini haklı bulmuş, romanımın hapishane deposunda çürümesine karar vermişti. Van hapishanesinde kalan Gazeteci Ziya Ataman’a yolladığım Hapishanelere Esinti Yollayalım adlı kitabım “Devlet görevlilerini karalayan, mesnetsiz ve yersiz çok sayıda içerik tespit edilmiştir” ifadesiyle yasaklanmıştı. Tutsak yazar Seyit Oktay’a yolladığım Duvarları Delen Çizgiler adlı, tamamıyla içeriden gelen karikatürlerden oluşan kitabımız da Tokat T Tipi hapishanesi idaresi tarafından 'kurum güvenliğini tehlikeye düşüren yazı ve resimleri kapsadığı görüldüğü' gerekçesiyle gasp edilmişti.

Tutsak karikatürist Serdar Koç’a yolladığımız Özgürlüğün Sesi adlı (redfotoğraf ve Görülmüştür Kolektifi olarak ortak hazırladığımız) kitabın da Elbistan T Tipi Hapishane idaresi tarafından keyfi olarak yasaklandığını da gelen mektuptan öğrenmiştik. Aliağa Şakran hapishanesinde kalan Süleyman Erol’a yolladığım kitaplar da “Kitap, dergi kabul edilmiyor” notuyla bana geri yollandı. Ayrıca farklı temalarda yolladığımız yasal kitap ve dergiler de birçok hapishanede benzer akıbetlere uğramıştı. Örnekler saymakla bitmez.

***

Erol Zavar bana gönderdiği 1 Ocak 2022 tarihli son mektubunda kitabını alabilmek için sonuna kadar mücadele edeceğini şimdi de Ağır ceza mahkemesine başvuracağını söylüyor. Eğer sonuç alamazsa AYM 'ye kadar gidecek. Aynı hapishane Eğitim Komisyonu yine kitabın yazarlarından Ömer Özdurak’a Kasım 2021’de yolladığımız kitabı da yasaklamıştı. Bunun üzerine HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğullarından Adalet Bakanlığı’nın yanıtlaması için soru önergesi vermişti.

Bu kez de ben Adalet Bakanı’na soruyorum. Başka hapishanelerde serbest olan kitabımız Bolu F Tipinde neden yasak. Neden tehlikeli ve baştan çıkarıcı bulunmuş.

Eğer Bolu hapishanesinin kararı doğruysa hakkımızda işlem yapın. Kitabımızı yasaklayın. Yok eğer doğru değilse bu keyfi yasak koyucular hakkında nasıl bir cezai işlem yapacaksınız.

Bir çağrı da sanatçılara ve sanatçı örgütlerine yapıyorum: Anayasa'nın 64. maddesine göre devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı destekler. Anayasa'da böyle yazar ama konu 'muhalif sanatçı', tutsak yazar şair ressam karikatürist olunca yasalar rafa kalkar. Sanat ve sanatçı desteklenmez, kösteklenir. Muhalif sanatçılar söz konusu olduğunda mevcut yasalar hiçe sayılarak, yasal olarak satılan kitaplar hapishanelerde yasaklanıyor. Yazarlar, şairler ve yazar örgütleri bu olaylarda müdahil olmalıdır. Keyfi olarak yasaklanan kitapların takibi sadece aklı özgür ama eli kolu bağlı mahpuslara bırakılmamalıdır. Onların kitaplarımızı hatta kendi kitaplarını edinmek, okumak için verdiği hukuki mücadeleye destek olmak da yazarın, şairin, gazetecilerin ve yazar örgütlerinin görevidir.

***

Velhasıl keyfiyet diz boyu. Ama ne Erol yazmaktan, direnmekten vazgeçecek ne de biz... Onlara kitap yollamaya da devam edeceğiz. Keyfi yasak koyucuları teşhir etmeye devam edeceğiz... Karşımızda kendi yasalarına, cezaevi mevzuatına uymayan hapishane idareleri. Bizden alınan vergilerle maaş alan, ellerindeki yetkiyi kötüye kullanan sözde “Eğitim” Komisyonları. Onları destekleyen İnfaz Hâkimleri. Nereye kadar. Gün olur devran döner bu keyfi yasak koyucular kamu vicdanı yanı sıra mahkemelerde de yargılanır.

Adil Okay

Görülmüştür Kolektifi sözcüsü