Başkaya ile Demirtaş arasında "özgürlük" yazışmaları

Tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile darbe süreçlerinde baskılara maruz kalmış Türkiye’de alternatif düşüncenin saygın isimlerinden olan yazar Fikret Başkaya’nın mektuplaşması yayımlandı. Demirtaş’a yazdığı mektupta “özgürlük ve tutsaklık” konusunda önemli belirlemeler yapan yazar Fikret Başkaya’ya cevap veren Demirtaş, “içerideyken de dışarıdakilerin özgürlüğü için mücadele etme azimlerinden bir şey yitirmediklerine” işaret etti.

Türkiye’de alternatif düşüncenin saygın isimlerinden olan yazar Fikret Başkaya ile tutuklu Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasındaki mektuplaşmalar yayımlandı.

Fikret Başkaya’nın 26 Aralık tarihinde yazdığı ve ‘özgürlük-tutsaklık’ çözümlemeleri yaptığı mektubuna, Selahattin Demirtaş 30 Ocak tarihinde verdiği yanıtta mücadele kararlılığını vurguluyor.

dihaber’in yayımladığı Başkaya-Demirtaş mektuplaşması şöyle:

Başkaya’dan Demirtaş’a: Büyük hapisaneden küçük hapishaneye

 

Sevgili Selahattin Demirtaş dostum

Mektup yazmayalı yıllar oldu ve onca zaman sonra ilk mektubu sana yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Artık kalem ve kağıdın esamesinin okunmadığı bir zamandayız. Şimdilerde kalemin ve kağıdın sıcaklığının yerini metal şeyler, mektubun yerini de mail, sms, vb. aldı. Yazık ki, her şey sıcaklığını yitiriyor, özüne ve varlık nedenine yabancılaşıyor.

Türkiye’de gerçekten insanî, etik ve entellektüel kaygılar taşıyanların başına bir iş gelmesi, istisna değil, kuraldır. Aslında bu ülkede iki hapisane var: Büyük Hapisane ve Küçük Hapisane… Büyük Hapisanede zincirlerinin farkında olanları küçük hapisaneye atıyorlar. Elbette bu ikisi arasında bir fark yok demek istemiyorum. Şeylerin bilincinde olup, gereğini yapanlar için bu ülkenin 780 bin kilometre karelik bir hapisane olduğunu imâ ediyorum. Biliyorsun, ‘Büyük İnsanlığın’ medarı iftiharı dünya güzeli Rosa Luxemburg: ‘Hareket etmeyenler zincirlerini fark etmezler’ demişti. Ve sen ve senin gibiler zincirlerinizin farkında olduğunuz için ‘büyük hapisaneden küçük hapisaneye ‘sevk’ edildiniz… Fakat, ‘özgürlük başkasının özgürlüğüdür’ de denmiştir (R. L) ve bizim özgürlük mücadelemiz sadece kendimizi angaje etmiyor. Nitekim. Nelson Mandela: ‘Özgür olmak sadece zincirlerinden kurtulmak değildir ama başkalarının yaşamına saygılı olmak ve onların yaşamlarını iyileştirecek tarzda yaşamaktır’ demişti. Senin yaptığın, yapmak istediğin işte tam da bu…

Bu rejimin, bu devletin ruhunu bilen biri olarak, senin şu anda ‘kutsal devletin’ ‘F Tipi’ denilen zindanında hapsedilmen benim için şaşırtıcı değil. Hem eleştireceksin, itiraz edeceksin, özgürlük, sosyal eşitlik, hak-hukuk, adalet talep edeceksin, haysiyetine sahip çıkacaksın ve hem de hâlâ ‘Büyük Hapisanede’ olacaksın, bu rejim öyle bir şeye asla izin vermez. Zira, bu rejimin en belirgin özelliği, evrensel değerlerin yeminli düşmanı olmasıdır. Evrensel değerlerin düşmanıdır ama ‘modernlik’, ‘çağdaşlık’, ‘ilericilik’ retoriğini de elden bırakmazlar… En değerli yazarlarına, şairlerine, sanatçılarına, düşünce insanlarına, gazetecilerine, vb… yaşama şansı tanımaması, rejimin evrensel değerlere düşman oluşunun sonucudur. En değerli insanlarını katletmediği zaman zindanlarda çürütmüştür, işkenceden geçirmiştir, aç bırakmıştır, hayatı onlara zehir etmiştir… Netice itibariyle devlet böyle bir şeydir ve devletin ‘iyisi’ olmaz… Fakat ne yaparsa yapsınlar, aydınlıktan, ‘Büyük İnsanlıktan’ yana olanların varlığını ortadan kaldırmaları mümkün değildir. Zira öyle bir şey eşyanın tabiatına aykırı olurdu…

Burası muhalifin düşman, farklı düşünenin hain sayıldığı bir yerdir. Senin durumun bir suç işlemediği halde ‘suçlu’ sayılma çelişkisine denk geliyor. Kaldı ki, suçun ne olduğu, suçlunun kim olduğu, nereden, kimin tarafından bakıldığına göre değişir. Suç ve suçlu retoriği ekseri, asıl suçluları gizleme işlevi görür… Sen, özgürlük mücadelesinde kaybetmek diye bir şey olmadığını bilenlerdensin. Zira bir kere o yolda adımını attın mı, özgürleşmeye başlarsın ve bu öylece sürüp gider. Bu yüzden moralinin yüksek olduğundan şüphe etmiyorum. Sana ‘Büyük Hapisaneden’ en içten selamlarımı iletiyorum. Biz, ister ‘Büyük’, ister ‘Küçük’ olsun, hapisanelerin hiç olmadığı bir dünya istiyoruz ve bunun mümkün olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Özgürlük, eşitlik, adalet isteyenler asla umutlarını kaybetmezler. Aksi halde bu, daha baştan kaybetmek olurdu ve insanlığın bir geleceği de olmazdı…

Bu mektupla birlikte sana bir kitabımı da yolluyorum. Küçük Hapisanede kitabın ne kadar önemli olduğunu bilirim. Ve senin şahsında benzer nedenlerle Küçük Hapisanede tutulan tüm dostlarımızı selamlıyorum… En samimi esenlik dileklerimle… Bu vesileyle yeni yılını da kutluyorum…

Fikret Başkaya

Demirtaş’tan Başkaya’ya: Mücadele kararlılığımız sürüyor

Çok değerli hocam

Benim için büyük moral olan mektubunuzu aldım. Sizin de belirttiğiniz gibi mektubun, zarfın unutulmaya yüz tuttuğu bu günlerde kaleme sarılıp zahmet ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Bizlerin tabii tutulduğu muamele elbette ‘şaşırtıcı’ değil. Faşizan bir düzen, hukukun ayaklar altına alındığı bir adalet sistemi buldozer gibi toplumu ezerken bizim payımıza da birşeyler düşmeseydi şaşırtıcı olurdu elbette.

Ama sevgili hocam, şuanda emin olun ki içimiz rahat, moralimiz dışarıdayken olduğundan daha iyidir. Yerinde ve haklı tespitinizdeki gibi ‘küçük’ cezaevinden ‘büyük cezaevindekilerin’ özgürlüğü için mücadele kararlılığımızı asla yitirmedik. Umudu büyüterek ve aydınlık günlere biraz daha yakınlaşmış olarak buradan çıkacağız.

Sizlerin de herşeye rağmen sağlığınıza dikkat ediyor olmanızı diliyorum. Bu ülkenin yüz akı olmuş ezilenlerin safında yer alarak bilim ahlakı ve onuruyla örnek bir yaşam ortaya koymuş olan sizler gibi aydınlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.

En kısa zamanda görüşebilmek dileğiyle bütün ailenize ve dostlara içten selam ve sevgilerimi iletiyorum. Dostlukla…

30.01.2017

Selahattin Demirtaş, Edinre F Tipi Kapalı Cezaevi…

Kaynak: Özgür Üniversite