Bir ‘orantılı'(!) işkence hikayesi

Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan Esin Kavruk ve 16 tutukluya 100 kişilik ekibin uyguladığı şiddet ‘orantılı güç’ sayıldı. Kadınlara fiziksel ve cinsel şiddet uygulanmış, 4’ü ağır olmak üzere çok sayıda kadın yaralanmıştı. 

***

Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye dönük başlattığı askeri operasyona sosyal medya paylaşımlarında ‘Savaşa hayır’ diyerek karşı çıkan Esin Kavruk, 11 Ekim’de ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla tutuklanarak, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülmüştü. İstanbul 5’inci Sulh Ceza Mahkemesi Kavruk’un DNA örneğinin alınması için karar çıkarmıştı. Kavruk’un rızası olmadan 11 Kasım’da mahkemenin bu kararı doğrultusunda Adli Tıp Kurumu’na (ATK) götürülüp kan ve tükürük örnekleri alınmak istenmişti. Kavruk’un uygulamayı reddetmesi üzerine orada bulunan doktor tutanak tutup Kavruk’u tekrar cezaevine gönderdi. Kan ve tükürük örnekleri alınmak istenen Kavruk’a cezaevi müdürünün, ‘Savcılığın talimatı var’ denilerek B-6 Koğuş baskınına A Takımı ve robokop ekibin öncülüğünde 28 Kasım’ın sabah 08.30’da 100 kişilik ekiplerce koğuşları basılarak şiddet, cinsel şiddet, darp, işkence ve kötü muamele uygulanmıştı. Esin Kavruk’un Avukatı Gülizar Tuncer, müvekkili Esin Kavruk ve diğer tutukluların yaşadığı işkence ve kötü muameleye karşı 17/12/2019 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, 12/03/2020 tarihinde tutuklulara “orantılı güç” kullanıldığı belirterek, işkenceyi aklayan bir karar imza attı. Gazetemize konuşan davanın Avukatı Gülizar Tuncer, işkenceye ve kötü muameleye karşı sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.

‘Orantılı’ işkence

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, yaşanan koğuş baskınına ilişkin verdiği kararda 17 mahkuma 100 kişilik ekiplerce saldırılmasını “Orantılı güç” olduğunu belirterek yaşanan hak ihlallerinin üzerini kapattı. Karar da yer alan “Tüm yaralanmaların aşırı güç, kasıtlı kötü muamele, eziyet yada işkenceden kaynaklanmadığı, tam tersine 17 kişinin yasal bir emre karşı haksız olan direnişlerini kırmak için uygulanan talimatlara uygun güç ve kuvvetten kaynaklandığı, bu güç ve kuvvetin mahkumların direnişi ile orantılı olduğu, koğuşta bulunan 16 kişinin Kavruk’la birlikte hareket etme kararı alıp görevlilere ‘direneceğiz, arkadaşımızı göndermeyeceğiz’ dedikleri, kendileri ikaz edilmesine rağmen eylemlerine devam ettikleri ve toplam 17 mahkumun birbirlerinin kollarına girerek kenetlendikleri, Bunun üzerine cezaevi görevlilerinin yetkili makamlarca kanunlara göre verilmiş talimatlarını yerine getirmek amacıyla gerekli oranda güç ve kuvvet kullanarak tutukluları teker teker tutup ayırarak gözlem odalarına koydukları, daha sonra tutuklu Esin Kavruk’u gerekli işlemler için hastaneye götürmek üzere ipi jandarmaya teslim ettikleri, Cezaevi B-6 koğuşunda yaşanan buolayların baştan sona kameralarla kaydedildiği, Tüm bu olaylar sırasında hem pasif direniş yapan mahkumlardan hem de emirleri yerine getirmek için güç kullanan görevlilerden bazılarının yaralandıkları, mevcut bütün yaralanmaların Basit Bir Tıbbi Müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif olduğu, Gerek kamera kayıtlarındaki görüntülerden ve gerekse doktor raporlarındaki tespitlerden müştekilerdeki tümyaralanmaların aşırı güç, kasıtlı kötü muamele, eziyet yada işkenceden kaynaklanmadığı, tam tersine 17 kişinin yasal bir emre karşı haksız olan direnişlerini kırmak için uygulanan talimatlara uygun güç ve kuvvetten kaynaklandığı, bu güç ve kuvvetin mahkumların direnişi ile orantılı olduğu, Müştekilerin yetki ve görevli adli makamların kararlarına karşı yasal yollardan itiraz etmek yerine bilerek yasal bir emre karşı gelmek amacıyla ve yasal olamayan şekilde direnmeleri, buna karşılık kamu görevlilerinin de kanunlara uygun şekilde verilmiş emirlerin gereğini yerine getirmek amacıyla ve yasa dışı direnişi kaldırmak üzere yaptıkları hep birlikte hareket eden kişi sayısıyla ve eylemleriyle orantılı müdahalenin işkence, eziyet yada kötü muamele olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, tespit edilmiştir… Yapılan soruşturmalarda müştekilerin ifade ettiği gibi  kamu görevlileri tarafından kendilerine kasten işkence, şiddet ve kötü muamele yapıldığına dair soyut iddia dışında takibi gerekir ya da dava açmaya yeterli delil, bilgi, belge.. bulunmadığından olayda hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına  karar verildi” ifadeleri kullanıldı.

Ne olmuştu?

28 Kasım 2019 tarihinde baskın sırasında, koğuştaki kadınlara fiziksel ve cinsel şiddet uygulanmış, 4’ü ağır olmak üzere çok sayıda kadın yaralanmıştı. Tutukluların yaşadıkları hak ihlallerini anlatan avukat Tuncer, “Mahkumların saçı çekilerek başlatılan saldırı, erkek robocopların cinsel organına yönelik tekmeleriyle had safhaya vardırılmış, kadın mahpusların  kafası duvarlara çarpılırken parmakları ezilmiş, Zeynep Yeter beline aldığı darbelerle yürüyemez hale getirilmiştir. Ağır durumdaki bu kadınların dışında diğer kadın mahpuslar da koğuşa yönelik olarak gerçekleştirilen operasyon sırasında yerlerde sürüklenmiş, tekmelenmiş, kolları bacakları postallarla ezilmiş, kafaları duvarlara çarpılmış ve vücutlarının değişik bölgelerine aldıkları darbelerle yaralanmışlardır. Özellikle ‘robocop’ tabir edilen ve somut olaydaki gibi baskınlar için özel olarak hazırlanan ve çoğunluğu erkek olan infaz koruma memurlarınca yapılan işkence ve kötü muamele ile birlikte maltaya atılmış, askerler tarafından götürüldüğü hastanede bulunan polislerin saldırısı sonrasında vücuduna çok sayıda darbe aldı. Baskın sonrasında müvekkilim Esin Kavruk, saçından sürüklenip Haseki Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünde doku örneği vermeye rıza göstermedi. Polisler doktor gittikten sonra Kavruk’a arkadan vurarak yere düşürdüler. Yere düştükten sonra polisler, üzerine çullanıyor. Kavruk’un boğazından ve çenesinden tutup damağını yırtıp zorla tükürük örnekleri aldılar. Bir aya yayılan ve baskın günü olan 28.11.2019’da şiddetin zirveye ulaştığı bu süreçte müvekkilimiz de dahil olmak üzere B-6 koğuşundaki tüm kadınlar hapishane idaresi tarafından sistematik bir şekilde psikolojik şiddete ve işkenceye maruz bırakılmıştır” dedi.

Sonuna kadar mücadele

Avukat Tuncer, yaşanan işkence ve kötü muamele eylemleri, başta Anayasa, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi, İstanbul Protokolü, Türk Ceza Kanunu olmak üzere; temel hak ve hürriyetleri düzenleyen normlara aykırılık teşkil ettiğine dikkat çekti. Tuncer, “Müvekkil Esin Kavruk’un maddi ve manevi bütünlüğüne açıkça hak ihlali ve suç teşkil eden fiiller gerçekleşmiştir. Tutuklulara yönelik uygulanan şiddete, cinsel şiddete, işkence ve kötü muameleye karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Haklarımızı sonuna kadar arayacağız. Sonuna kadar davanın takipçisi olacağız” dedi.

Kaynak: Yeni Yaşam