Çocukların yeri cezaevleri değildir. Çocukların mahkûmiyetleri eğitim evlerinde geçsin, önerisi var CHP’nin.
1 Kasım 2019
Denizli Bozkurt Açık Cezaevi’nin her biri aynı avluya açılan, üç yüksek bloğu vardı. Bu bloklardan biri kadın mahkûmların çalıştırıldığı, her bir katı İstanbul’daki merdiven altı konfeksiyonları andıran, sürekli makine seslerinin geldiği atölyelerden oluşuyordu.
2011 yılında bu cezaevine bir yazı dizisi hazırlamak için ilk adım attığımda, sanki bir cezaevine değil de bir işçi kompleksine adım atıyor gibiydim. Koğuşların bulunduğu binadan çıkan kadınlar, sabahın kör saatinde atölyelerin bulunduğu binaya doğru koşturuyorlardı. Ellerinden tuttukları çocukları binanın en alt katındaki kreşe bırakıyorlardı.
Kreşe girdiğimde en küçüğü daha bir yaşında, en büyüğü 6 yaşında olan çocuklar koşturarak dizime sarılmıştı. "Dokunmak" bu çocukların en çok ihtiyacı olan duyguymuş, yazı dizisi için cezaevinin yolunu beraber tuttuğumuz Psikolog arkadaşım Alp Ardıç’a göre. Düşünülenin aksine mutluydu çocuklar, ellerinde birkaç oyuncakla kendi aralarında sayısız oyuna dalıyorlardı. Ardıç, "Onlar daha iyinin ne olduğunu bilmedikleri, gerçek dünya onlara göre bu avludan ibaret olduğu için mutlular" diyordu. Bir 23 Nisan röportajını aradan çıkarmaya çalışıyor, bu nedenle de "En çok istediği şeyleri" soruyordum çocuklara. Pizza ve dönme dolap arasında sıkışan küçük dünyalarının karşısında; bu küçücük istekleri bile onlara sunamayan koca bir dünya vardı…
Ardından gittiğim Adana Karataş Cezaevi’nde durum farklıydı. Burada çocuklar için Belediye Başkanının kızının yaptırdığı kreş öyle düzenli, öyle temizdi ki… Bize burayı gezdiren Cezaevi Müdür Yardımcısı öve öve anlatamıyordu içinde bulunduğumuz tertemiz kreşi. Bir fark vardı; kreşin içinde hiç çocuk yoktu. Bir süre sonra araştırmayı beraber yaptığımız diğer arkadaşım Doç. Dr. Özlem Albayrak –ki şimdi KHK’lı- beşiklerde yatakların üzerindeki naylonun bile çıkarılmadığını görünce, buranın kapısının çocuklara hiç açılmadığı konusundaki şüphelerimizden arındık. Sonrasında röportaj yapmak için gittiğim kadınların koğuşlarında bulmuştum çocukları. Onları görür görmez Müdür Yardımcısının yanına koşup, "Bu çocuklar niye kreşte değil" diye veryansın etmiştik de Müdür Yardımcısı, "Onlar Canolar" demişti. Canolar olunca, kreş hakkı yokmuş yani…
Eskişehir Çifteler Cezaevi’nde annelerinin pijamalarının paçasından tutup yemek yapmak üzere mutfağın yolunu tutan sübyanlar da Denizli Cezaevi’ndeki lohusa koğuşundaki annelerinin yanındaki beşiklere konulmuş bebekler de dün gibi hatırımda.
Aklındaki en çok hangisi kaldı derseniz, Muhammed derim. Onu taciz eden üvey babasını öldüren annesinin vücudunun çeşitli yerlerine yaptırdığı dövmeler var aklımda, Muhammed’in silueti olarak. Bu kadın benimle röportaj yapmayı bir şartla kabul etmişti, 6 yaşını doldurduğu için yanından alınıp yetiştirme yurduna konulan oğluyla onu yeniden görüştürmemi istiyordu ısrarla. Oğlu yetiştirme yurdunda üzerine yemek dökünce dayak yemiş, bu dayağı söylediği annesi yurdu şikayet edince ana oğula iki aylık görüş yasağı gelmiş.
***
Onlar anneleriyle kalan çocuklar.
Başka çocuklar da var cezaevinde.
Onların gazetecilerle görüşmesi yasak.
Birkaç kez Sincan Cezaevi’nde psikolog görüşmelerimizde kapıyı çalıp duran genç kızlara denk gelmiştim. Yetiştirme yurdunda büyümüş üç genç kız, nasıl olduysa bugün cezaevinin çocuk tutukluları bölümündeydi.
Yine aynı cezaevinde Bakanların bizi gezdirdiği cezaevi programlarında camdan kafasını çıkaran delikanlılar da cabası.
Ne kadar izin alsak da dünyalarına giremediğimiz, girmemizin yasak olduğu alanlardı oralar. Ara sıra adliye koridorlarında uzman odalarının önünde sıra beklerken rast gelirdik, kafamızı çevirir geçerdik.
Cezaevlerinde bulunan bıçak ve benzeri saldırı aletlerinin bir sergisinde çocukların uzmanlarla yaptığı konuşmaları dinlemiştim. "Biz Kars’lıyız. Ama Tarlabaşı’nda otururuz. Bizim oranın hepsi Kars’lıdır. Biz oraya Kars Vegas deriz" diyordu küçük bir çocuk. Halimiz pek acı olsa da gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.
Mersin’de yaşadıkları mahalleden bir gece yarısı operasyonuyla toplanıp, sadece Kürt oldukları için Pozantı Cezaevi’ne konulan ve işkence gören çocuklarla tahliye sonrası yaptığım röportajlarda hepsi başta koğuş ağalarının kendilerine yaşattığı işkenceyi, ardından gardiyanların buna nasıl da göz yumduğunu anlatmıştı.
Denizli Cezaevi’nde bir bebek koğuşundan çıkıp, Pozantı Cezaevi’nin terör hükümlüsü delikanlılarına kadar cezaevi ve çocukların tüm hikâyeleri, güçlünün güçsüze; büyüklerin küçüklere yaşattıkları zulmün küçük birer özeti.
***
Bugünlerde yargı paketlerinin konuşulup durduğu Ankara’da paketlere ne vakit göz gezdirsem aklımdan bunlar geçiyor…
Basbayağı terör dışındaki suçlar için bir genel af isteyen MHP’nin gerekçesinde, "cezaevlerindeki bu keşmekeş" anlatılıyor, sonra da "Hadi cezaevlerini boşaltalım" diye bir teklifte bulunuyor. 129 bin uyuşturucu ve adam öldürme hükümlüsünü tahliye etmek istiyor.
AKP de bu keşmekeşin altından kalkamıyor. 15 Temmuz 2016’dan sonra 260 bin mahkûmla kapasiteleri zorlanan cezaevleri için infaz hükümlerinde bir değişiklik yapmaktan yana…
Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, TBMM Başkanlığı’na sunmaya hazırlandıkları öneriyi gönderdi.
İçimiz biraz insanlık doldu.
Kaboğlu’un önerisinde ne birilerini kurtarmak için sağdan soldan dolanan şartlı ceza indirimlerini cezaevlerinin koşullarının düzeltilmesine bağlayan bir öneri var;
Ne de yarattığı ceza adalet sisteminin altında ezilen AKP’nin infaz sistemi üzerine gönülsüz kalem oynatması.
Çocuk cezaevlerini tamamen ortadan kaldırın diyor Kaboğlu.
Direkt, kesin, net:
Çocukların yeri cezaevleri değildir.
Onun yerine ne mi olacak?
Çocukların mahkûmiyetleri eğitim evlerinde geçsin, önerisi var CHP’nin.
İmzalar toplanıyor.
Haberini verelim, şimdiye kadar 150 imza hazır.
Ama bu önerinin içinde Anayasa değişiklikleri de olduğu için biraz daha imza peşindeler.
Bir iki haftaya TBMM Başkanlığına sunulacak önerinin bu kısmı için
Bizden de bir anımsatma:
Yılmaz Güney’in Duvar filmi için söylediği sözler:
Çocuklar için daha iyi parklar isteyebilirsiniz,
Çocuklar için daha iyi evler isteyebilirsiniz,
Çocuklar için daha iyi sokaklar isteyebilirsiniz
Ama
Çocuklar için daha iyi cezaevleri isteyemezsiniz…
Kaynak: Artı Gerçek
- 5 gösterim