Sevgili Adil Abim merhaba,
Sevgi ve saygılarımı gönderiyorum, kucaklıyor öpüyorum seni ve Tülin Ablamı. Öykü'yü gözlerinden öpüyorum.
Nasılsınız? Sağlık ve güzelllikler diliyorum. Gönderdiğin kartı aldım, yazılı ve yazılı olmayan kartları. Teşekkür ederim; elinize, yüreğinize sağlık Abim. Ben de iyiyim. Bu koşullarda nasıl olmamız gerekiyorsa biz de öyleyiz. Yaşam kendi seyrinde akıp giderken acısı da tatlısı da elbette oluyor. Buranın koşulları da haliyle böyledir. Koşullar değişmeyince burada haliyle değişen birşey olmuyor. Haftada iki 45 dakika sohbet, 1 saat da spor olunca yeni yenilikler de göstermiyor kendisini. Son dönemde verilen “disiplin” cezalarından dolayı açık görüş cezaları oldu. Yürürlükte olan yasa iptal edilince açk görüş cezası olanlara karşı uygulanan bu keyfi uygulama da son buldu. Tabi bunun ardından nasıl bir uygulama gelecek onu da bekleyip göreceğiz. Genel olarak hapishanelerde çay kaşığıyla verirler; kepçeyle, kazanla geri alırlar.
Hücremizde çiçeklerimiz var. Hasadını alınca dışarıda olan sevdiklerimize ve arayıp soranlarımıza “gül bahçesinde bir çiçek de bizden size” diyerek gönderiyoruz. Beğenmenize çok sevindik. Tecrit hücresinde yetişen gül, sizlere sıcak bir gülüş... Sıcak bir çocuk bakışı, gülüşü olsun dedim. Farklı mekanlarda karşılaşsaydık bu kadar güzel yetiştirmezdik bu çiçeklerimizi. Fesleğen, sarmaşık... İki tane daha vardır ama adlarını bir türlü öğrenemedik. Birinin horoz ibibiği gibi açıyor çiçeği. Galiba “gece sefası” diyorlarmış. Şimdilik iyiler, ilerde nasıl olur bunu bilemem.
Kartta sorduğun sorular var (…) abim. Ben evli değilim. Yazdığın bir kitapta okumuştuk. (Yanlış hatırlamıyorsam Filistin'de savaşan Türkiyeli devrimcilerle yaptığın röportajda sorduğun soru olması gerek. Diyorsun ki konuştuğun arkadaşlardan birine “Aşık oldun mu? ... İnsan aşkı da yaşamalıdır”. Eğer yanlış hatırlıyorsam lütfen kusuruma bakmayasın Abim.) Yani kısaca aşık olmadım, aşkı yaşamadım. Hal böyle olunca evlenmeye zaman mı bulamadık, ya da düşünmedik mi? Ama tek gerçek öyle bir şeyi düşünmedik, evlenip de çocuk sahibi olmak... Bu kadar uzun yaşayacağımı hiç düşünmedim. İnan ki Abim gerçekten bu kadar uzun yaşayacağım (…) hiç aklıma gelmemişti.. Öyle çok ölümle karşılaştık, ölmeyi beceremedik. Demek ki her insanda mutlaka beceriksiz yanlar mutlaka oluyor. Bütün çocuklar sevdalığın güzelliğini anlatır bize. Bakışıyla, gülüşüyle, ağlayışı ve kızgınlığıyla bile. En azından ben böyle düşünüyorum. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Erken büyüyorlar çocuklar. Önemli olan sancılı topraklarımızda nasıl büyüyüp yetiştikleridir bence be Abim. Görsel ve yazılı basında görürüz. (…) tutsakların çocukları anne ve babalarından mahrum kalıyorlar, anne ve babalar da çocuklarından mahrum kalıyorlar. Nasıl anlayabiliriz? Abim galiba bana çok yabancı bir konu gibime geliyor. Güzel bir konudur. Evli olup da yıllarca çocuklarını kucağına alamayan insanlarımız vardır. Herkesin anlayacağı çok şey vardır.
Şiiri sormuşsun bana abim. Şiir bana ait değildir. “Faika Sarp” adında bir kadına aittir. Ko
ra yayınlarından çıkmış bir kitaptır. Kitabın adı “Aşkaısmarladık”. Öyle yeteneklerim fazla yok Abim. Bir dönem öykü ve şiirle uğraştım. Çok öykü yazdım ama sonunu bağlamakta zorlandım. Keza biraz şiir de yazdım. 30-40 tane yazdım, öylece bende duruyorlar. Bazen uğraşıyorum ama birşeyler çıkaramıyorum. Galiba biraz da yetenek işidir bu tür işler. Bende de öylesi yetenek yoktur abim.
Ülkemizde ve dünyada savaş tartışmaları sürüyor. Her “özgürlük götürüyoruz” dediklerinde halkları katletmeye devam ediyorlar. Ülkemizin “yöneticileri” adeta kanla yatıp kanla kalkıyorlar. Suriye halklarını katletmekten başka birşey düşünmüyorlar. Gerici güçler Suriye konusunda birleşmişler. Bir yandan da Esad halkını katledip duruyor. Esad da kendi halkını öldürmekten başka birşey yapmıyor. Bir yanda emperyalist gerici güçler, bir yanda Esad. Ölen hep yoksul halklar oluyor. Tayyip bu sefer de kafayı BDP vekillerine takmış. Önündeki engelleri bir bir kaldırmak istiyor. Gerçek şu ki Kürt halkı eski Kürt halkı değildir. İşte anlamadıkları bu olsa gerek. Öyle gözüküyor ki meclis açıldığında “dokunulmazlıkları” kaldıracaklar. Sorun ulusal sorun olunca hepsi tek ses çıkarıyor. Yaşadıkları hüsranın acısını vekillerden çıkarmak istiyorlar. Kala kala bir tek vekiller kaldı içeri atmadıkları. Galiba gerçek olan şu, iktidarın ve egemenlerin çöküşünün korkusudur bütün bu saldırganlıkları. Ferman padişahın olsa da dğların hükmü kendisini her koşulda gösteriyor. Padişahın fermanının dağlar karşısında sustuğu bir gerçektir. Çağımzın padişahlarının fermanı hükmünü yitirmiştir. Tek çareleri önlerine geleni tutuklayıp hapishaneye doldurmak oldu. Tarih hep kazananları yazmıştır ve hep böyle olacak. Kaybedenlerin esamesi okunmaz olmuştur.
Sevgili Abim sohbetin sonuna geldik. Tekrardan sevgi ve saygılarımı gönderiyorum, kucaklıyorum sizi.
Sevgilerle, hoşçakalın.
Erol Engin
F Tipi Hapishane A-16 Edirne
- 19 gösterim