Erzincan Hapishanesine Sürülen Hasta Tutsak Zeynep Avcı'dan mektup var "Sekiz yıl sonra kız kardeşlerimle sarılabildik. "

Sevgili Adil Hoca Merhaba!

              İki mektup ve gönderdiğiniz (3 adet) kitabı Ağustos’un son haftası aldım ve hepsini aynı hafta içinde almak sevindirdi. Mutlu oldum. O kadar “uzak” ki buralar böylesi sürprizler, hatırlanmalar ayrı bir mutluluk kaynağı tahmin edersiniz. 

              Yeni sergiye bir şeyler yazmayı istedim. Fakat teknoloji çağında “hız” a ancak bu şekilde yetişebiliyorum, kusura bakmayın. Sonraki mektupta, yani kısa zamanda “geç” de olsa yazmaya çalışıp göndereceğim, şimdilik küçük sevimli bir “arkadaşımı” zarfa bırakıp size ulaştırmaya çalışıyorum, dilerim o en azından çok gecikmeden “koşup yetişir benim yerime! Dolaşır aranızda:) 

              Mektupların ulaşmadığını düşünüyordum zira sizin yazdıklarınızdan sadece büyük deprem döneminde almıştım, sonrasında da ulaşan olmadı, içeriyi uzak daha da uzak eden duyar böylesi zamanlarda yaşananları. İçeriye dair anlatılacak çok ayrıntı var aslında, fakat her şey dışarıda o kadar normalleştirilmiş, normalleşmiş ki izlediğimde içeride de bu durum kanıksallaştırılıyor giderek. Tecrit hallerde insanın yaşadığı psikolojik değişiyor, yine de inatla harman kokusuyla sarılıyorsun yarına… Normalleşmeye alışmak istemiyorsun, kabullenemiyorsun, kabul etmedikçe üzerine bir “kilit” daha vuruluyor ne yazık ki!

              Çok uzak bir şehir Erzincan ailemden. Sekiz yıl sonra kız kardeşlerimle sarılabildik. O anın yaşattırdığı “şok”u uzun süre üzerimden atamadım. Ziyaretler, biliyorsunuz ayada bir ve bir saat. On beş günde bir 10 dakika telefon var o kadar, dışarısıyla “bağlantı” bu kadar. Bu sınırlı saatlerin bıraktığı etkiyi, duyguyu anlatabilmek zor. On’lu yaşlarda ayrıldığımız kardeşlerimle şimdi 40’lı yaşların bıraktırdıklarıyla uzakları yakın etmeye çalışıyoruz sınırlı saatlerde. 20’li yaşlarda içerideydim, 30’lu yaşlarda içeride ve şimdi 40’lı yaşlar dönemindeyim. Bir nesil yaş alıp duruyor içeride… Aslında bu konuya dair bir şeyler yazmak istiyorum, fakat bugün aceleyle nasıl yapabilirim bilmiyorum. Mektubun erkenden size ulaşmasını istiyorum çünkü, ama kısa zamanda yazıp göndermeye çalışacağım. 

              Adil Hocam sizler nasılsınız? Gönderdiğiniz kitapta size dair kareler vardı, mektuplar, resimler ya da kitap sayfalarındaki “eski” de olsa resimler olmasa dışarıdaki “karanlığı” göremeyeceğim:) “Şu anki koşullarım yine tekli tek farkı var havalandırmada tek, yani kendi kendime “sosyalleşiyorum” biraz! Yine de sonrasında ne yaşayacağım bilmiyorum herkes, hepimiz gibi. Yaşayıp göreceğiz:) Yeni serginin nasıl olacağını merak da ediyorum. Şimdiden yeni dönem ve bundan sonrasında yapacağımız çalışmayı bilmiyorum, fakat yıllardır tüketen bir çağda nefes olduğunuz için çok teşekkür ederim. En kısa zamanda yazıp göndereceğim “sergiye” yetişemesem de… Mektupların üzerindeki pullar yırtıldığından ne zaman ulaştığına dair de bir bilgim yok; bu sebeple gecikmemek adına şimdilik kısa tutuyorum. 

              Sesimin ulaştığı herkese sevgiler, selamlar. Zarfa bıraktığım minik (örgü) arkadaşı (maskot) ilgi olursa yapıp gönderebilirim bu konuda da haberim olursa. Kendinize her zaman iyi bakın. Her şey gönlünüzce olsun, umutla, sevgiyle kalın. Hiç unutmamak ve hatırlanmak dileğiyle, kucaklıyorum. 

              Sevgilerimle.

1 bileklik

1 maskot örgü

Zeynep AVCI
Kadın Cezaevi

Ezincan