Hücre Günlükleri: UZAKLARA BAKAMAMAK

Adil Okay

UZAKLARA BAKAMAMAK – HÜCRE GÜNLÜKLERİ HAKKINDA 

 

“Sahi kendimi tanıtmadım değil mi? Ben bir siyasi mahpusum. 

Tam 29 yıldır dört duvar arasındayım. 

 

Dünya son 29 yılda tam 10.585 kez güneşin etrafında döndü ben buradayım. 

 

116 kez mevsim değişti ben buradayım. 

 

29 1 Mayıs, 29 Cumhuriyet, 29 Çarşema Sor, 29 Gadir-i Hum, 29 Kurban- Ramazan, 29 Newroz, 29 Paskalya, 29 Yom Kippur bayramı kutlandı ben göremedim.

 

Dayı oldum, amca oldum ama yeğenlerimi göremedim.

Anamı, babamı kaybettim cenazelerine gidemedim.

 

Bu 29 koca yıl boyunca yüz milyonlarca insan öldü, öldürüldü, yüz milyonlarca insan doğdu, duvarlar yıkıldı, yeni duvarlar örüldü ben hâlâ buradayım. 

 

İçeri girdiğimden beri hapishane nüfusu 5 kat arttı ben buradayım. 

Rahşan affı, Özal affı, Bahçeli affı, Korona affı denilen yasalar bana hep teğet geçti. 

Ben hâlâ buradayım. 

 

Savaşlar, işgaller, katliamlar, yeni yeni tehcirler oldu ben buradayım. 

 

Mülteciler göç yollarında öldüler, Akdeniz’e gömüldüler, Akdeniz'in adı "kandenizi" oldu ben hala buradayım. 

 

Milyonlarca hektar orman yandı. Binlerce hayvanın nesli tükendi. İlk yüzme öğrendiğim dereler, göller kurudu ben hâlâ buradayım. 

 

Mektup arkadaşlarım yoruldular yazmaz oldular. “Adreste bulunamamıştır” damgasıyla geri döndü yüzlerce mektubum ben hâlâ buradayım. 

 

Fotoğraflarına bakıp âşık olduğum, mektuplarına, el yazısına hayran olduğum o güzel insan da yolumu beklemekten helak oldu. Baskılara dayanamadı Avrupa’ya gitti iltica etti.  Ben hâlâ buradayım.

 

Avrupa Birliği’ne uyum yasaları dediler, 

“Barış süreci” dediler, zindanlar boşalacak dediler ama hiçbiri olmadı… 

 

Ben hâlâ buradayım.”

 

(Uzaklara Bakamamak 1. Sahne)

 

 

“Bu Oyunu hazırlarken arşivimde biriken ‘görülmüştür’ damgalı mahpus mektuplarından yararlandım. Sansür ve oto sansürden geçip bana ulaşan mektuplardan edinemediğim bilgileri de eski mahpuslarla ve hapishane kapılarında büyüyen çocuklarla yaptığım sohbetlerden öğrendim. Böylelikle tablodaki eksiklikleri tamamlamış oldum. Ancak burada anlatılan, aktarılan yaşanmışlıklar, tutsaklara reva görülen aklın sınırlarını zorlayan yeni yeni “kötülük yöntemleri”, “dışarıdan” bakan sizin için abartı izlenimi verecektir. 

 

Ama ne ki yazık aktardıklarım abartı / fantezi değil, hepsi gerçektir.  

 

Bu çalışmamda tarihe not düşme isteğinin yanı sıra başka ne amacım olabilirdi? Bu soruyu kendime sordum. Belki de bir amacım, oyuna konu olan tutsakların içeride geçirdikleri yıllarına mektuplarla tanıklık etmem sonucu yaşadığım öfkeyi, karabasanları, kimi zaman da çaresizlik duygusunu paylaşmaktı. Yükümü hafifletme isteğiydi. Halen içeride olanlar ile hapishanede yeterli tedavi imkânı sağlanmadığı için hayatını kaybeden, intihara sürüklenen mektup arkadaşlarımın yaşadıklarının hiç olmazsa bir bölümünü anlatmaktı.

Şimdi sıra sizde. Oyunda konuşan, bağıran çağıran, ağlayan, gülen, slogan atan, türkü söyleyen, şiir okuyan tutsakların sesine kulak verin. Aramızdalar ve sizi demir parmaklıkların, dikenli tellerin, beton duvarların ve sansürün örtmeye çalıştığı gerçekle yüzleşmeye çağırıyorlar.”

 

Adil Okay

 

Künye: Adil Okay, Uzaklara Bakamamak, Oyun tek perde, Klaros yayınevi, Ankara, 2024.