“Bir bilseniz kalbimin nasıl ağrıdığını, içimin nasıl sızladığını. Keşke yanınızda olup, ellerimle, tırnaklarımla ben de o enkazları kazıyıp bir şeyler yapabilseydim, bir canın kurtuluşuna sebep olabilseydim. Ah şu kahrolası duvarlar, tel örgüler, kapılar, kilitler, açılsaydı da size gelebilseydim. Ama işte ne elim yetişiyor, ne tenim. Ancak kalbimden sökün eden bu sözcüklerle yasınıza, mateminize gelebiliyorum”
Seyit OKTAY
T Tipi Hapishane B3-2
Tokat
***
Değerli Adil Hocam ve
Saygıdeğer OKAY Ailesine,
Çok üzgünüm. Kalbimin derinliklerinde yaşadığınız acı ve kederi hissederek yazmaya çalışıyorum. Henüz yeni öğrendim yakınlarınızı depremde kaybettiğinizi. Daha doğrusu ailenizden, canlarınızdan, ciğerlerinizden parçaları… Bugün yani 3 Mart günü Sevgili Yılmaz ve Değerli Eşi Umut’un yazdıkları mektupta ilk etapta yedi akrabanızı, ailenizden canları kaybettiğinizi yanı sıra Ablanız ve ailesinin de enkazın altında kaldığını, henüz haber alamadığınızı yazmışlar. Çok üzgünüm, tüm kalbimle, ruhumla en azından Kız kardeşiniz, Ablamız ve ailesinin sağ salim kurtulduklarını ümit etmek istiyorum. Ne olur, iyi haber aldığınızı yazın bana!
Değerli Adil Hocam,
Daha önce size iki mektup yazmıştım. İkinci mektubumda aslında böyle kayıplarınızın olabileceğini tahmin ederek endişe ve kaygılarımı ifade etmek istemiş, olmamasını dileyip, ummuştum. Çünkü ailenizin, çekirdek ailenizin Antakya’da olduğunu biliyordum. Ne yazık ki acıyla, kederle, kahırla öğrendim ailenizin, ailemizin kayıplarını. Bunca yıldan sonra elbette biz bir aileyiz. Ve inanın ki haberi aldığımda gözlerim doldu, hiçbirini görmesem de, tanımasam da onları canımdan bir parça gibi hissettim. Canımdan canlar gitmiş gibi kalbim ağrıdı, canım yandı.
Ne desem yaşanan acının verdiği o kalp kırıklığını, hüznü, kederi gideremem biliyorum. Ama tüm kalbimle, ruhumla sizlerle, aileyle birlikte olduğum, her daim yanınızda olduğumu, acınızı paylaştığımı, yaşamlarını kaybeden canlara sağlık ve şifa dilediğimi ifade etmeme müsaade etmenizi istiyorum.
Bir bilseniz kalbimin nasıl ağrıdığını, içimin nasıl sızladığını. Keşke yanınızda olup, ellerimle, tırnaklarımla ben de o enkazları kazıyıp bir şeyler yapabilseydim, bir canın kurtuluşuna sebep olabilseydim. Çok zor Adil Hocam, biliyor, hissediyor, anlıyor ve yaşıyorum. Sabır, metanet ve vakar dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ah şu kahrolası duvarlar, tel örgüler, kapılar, kilitler, açılsaydı da size gelebilseydim. Sarılarak, ağlaşarak, paylaşarak, acılarınızın ortağı, kederinizin hafifletici bir dostunuz da ben olsaydım keşke. Ama işte ne elim yetişiyor, ne tenim. Ancak kalbimden sökün eden bu sözcüklerle yasınıza, mateminize gelebiliyorum. Keşke hiçbir can böyle gitmeseydi. Hiç kimse bu tür gidişleri ve ölümleri hak etmiyor. Kader deniyor da, neden gelip hep bizi bulur diye sormak da bir nevi hakkımız.
Biliyor ve hissediyorum acı ve hüzün var biliyorum keder ve sızı var. Biliyorum gözyaşı ve üzüntü var. Yine de kalan canlar için umut ve sevgi olsun istiyorum. Birazcık da olsa yükünüzü paylaşmak, bu kedere ortak olarak hafifletmek istiyorum.
Saygıdeğer OKAY Ailesi
Giden canları geri getirmek mümkün değil belki, ama güzel anılarını kalıcılaştırmak, bıraktıkları hatıraları hayatlarımıza katarak hayallerimize maya yapmak elimizde olan bir şey. O güzel insanlar belki Yaşar Kemal’in dediği gibi o güzel atlara binip gitmediler, ama bıraktıkları güzel ve sevgi dolu hatıraları belki bir teselli olabilir. Biliyorum hiçbir teselli veya telkin, tedavi edemez bu acıyı ve yarayı. Bu nedenle hep yarım ve eksik kalır ve yaşarız bundan sonra hayatı, ama yine de umudun ve sevginin güzel örnekleri olarak hatırlamak belki biraz olsun dindirir içimizde akıp giden acı ve keder dolu nehri.
Sizleri çok sevdiğimi, kalben ve ruhen her zaman sizinle olduğumu kendimce yazmak, duygularımı, hissiyatımı paylaşmak istedim. Adil Hocam, Tülin Hocam, Öykücan, benim için çok değerli, kıymetlisiniz, ailemsiniz. Bu vesileyle bütün kayıplarımız için tekraren başsağlığı diliyor, taziyelerimi bildiriyor, yaralı ve diğer kurtulan canlara da şifa ve sağlık diliyor, bu zor zamanlarda kalbinize yeis düşmesin, acı ve keder de erkenden terk etsin sinenizi diyorum.
Değerli Kekê Adil
Ne olur siz ve canlar kendinize iyi bakın, dikkat edin. Biliyorum böylesi çetin ve zor zamanlar insanı duygusal olarak harap ve heder eder. Yine de güçlü olmanızı umuyorum. Kolay değil, ben şahsen izlerken sonsuz defa kahroldum. Zaten bir önceki mektubumda genel olarak o hissiyatımı yansıtmaya çalıştım. Ama ne olursa olsun, elbette ve asla sizin gibi bire bir, aynı biçimde algılamam ve yaşamam mümkün değil, tarifi veya tanımı yoktur bu tür acıların insanın yüreğinde bıraktığı izleri anlatabilecek. Ama dostlarını canların ve kalanların varlığı ve birbirimize sarılmamız, yaralarımıza merhem olmamız belki bir nebze hafifletir o ağrılı sancıyı. Bir kardeşiniz, dostunuz olarak tekrardan yanınızda olduğumu bildirmek, kalbimin tüm gücüyle sizinle olduğumu hissettirmek için içimden gelenleri yazdım, sürçülisan eylediysem affola.
Depremsiz, acısız, kedersiz ve kimsenin canından bir parça, kalbinden bir canın eksilmediği daha güzel ve umut dolu yarınlar için sizlere sarılıyor, kucaklıyorum. Elimden bu geliyor, keşke daha fazlasını yapabilseydim sizin için. Benim yanımda Sizin ve Ailenizin-ailemizin yeri, önemi her zaman ayrı ve farklıdır, o yüzden de sizi incitecek, acıtacak her şey ve acı beni de aynı biçimde etkiler. Birlikte bu acı günleri dayanışarak, paylaşarak aşacağız. Selam, sevgi ve saygılarımla. Yaşamlarını kaybeden canların hürmetine eğiliyorum.
Seyit OKTAY T Tipi Hapishane B3-2 Tokat
Fotoğraf: Adil Okay. Antakya
- 23 gösterim