Muayeneden dönen tutukluları tekme tokat dövdüler

Silivri Cezaevinde bulunan tutuklular yaşadıkları hak ihlallerini kamuoyuyla paylaştı.

31 Ekim 2017

Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevinden mektup yollayan tutuklular, OHAL’le birlikte yaşadıkları hak ihlallerinin arttığını söyledi. Silivri İnfaz Hakimliği’nden hapishaneye dönüşte mahpuslara ring araçlarındaki kameraları kapattıkları gerekçesiyle askerlerin saldırdığını söyleyen mahpuslar, “Saldırıda Remzi Uçucu, Rıza Özçolak ve İlyas Kazan’ın gözlükleri kırıldı.Kolu kırık ve ameliyatlı olduğu halde Tahsin Sağaltıcı işkence gördü. Ring aracından indirilen tutsaklara işkenceyle ters kelepçe takılmış, nezarette Rıza Özçolak ve Mehmet Manas Doğanay’a ayrıca işkence yapılmıştır.Gerçekleşen saldırılarda Remzi Uçucu, İlyas Kazan, Musa Kurt, Hüseyin Süngü, Şerif Turunç, Fırat Kıl, Ali Önay,Hasan Farsak, Tahsin Sağaltıcı yaralanmış vücutlarında morluklar, çizikler ve kelepçelerden dolayı bileklerinde yaralanmalar meydana gelmiştir. Bu arkadaşlarımız gördükleri işkenceden dolayı Silivri Devlet Hastanesine sevk edildi” dedi. Mahpuslar, revir dönüşü gardiyanların Hasan Farsak isimli tutuklunun kolunu kırarcasına bükerek sürüklediğini, İlyas Kazan’ın kafasını merdiven duvarlarına vurup tekme ve hakaretlerle hücreye götürdüğünü ileri sürdü.

TUTUKLU AVUKATLARA ÇIPLAK ARAMA

Cezaevine getirilen Halkın Hukuk Bürosu üyesi tutuklu avukatlar Behiç Aşçı, Özgür Yılmaz, Süleyman Gökten, Aytaç Ünal ve Engin Gökoğlu’ya  hapishane girişinde çıplak arama yapıldığını söyleyen mahpuslar, mektuplarına keyfi gerekçelerle el konduğunu, sansürlendiğini ya da “kaybolma” gibi bahanelerle kendilerine verilmediğini ya da gönderilmediğini ifade etti.

‘İLETİŞİM HAKKIMIZ GASBEDİLİYOR’

Ayrıca cezaevine gelen kitap, dergi vb. yayınlara da keyfi şekilde el konulduğunu dile getiren tutuklular, yaşadıkları hak ihlallerini şöyle sıraladı: “Hücrelerin havalandırmasında bizi 24 saat gören kameralar var.Bu yasal olmayan, özel hayatın gizliliğine aykırı.Bize uygulanan tecritle birlikte ayrıca bir baskı aracıdır ve tacizdir. Mahkemelere gidip gelirken, sevk esnasında ring araçlarındaki kabinelerde bize kamera ile taciz dayatılmaktadır. Havalandırmanın üstü tel kafeslerle kapatılmıştır. Bu insanlık dışı bir uygulamadır. Her arama esnasında gazetelerimiz, kültür-sanat-edebiyat dergilerimiz gasp edilmektedir. Arkadaşlarımız ve ailelerimiz açık görüşe geldiği zaman hiçbir yerde fotoğraf çektiremiyoruz. Avukat görüşü dört tarafı camdan fanus gibi yerlerde yapılmaktadır. Bu yerler seste geçirmektedir. Bu haliyle avukat-müvekkil gizliliğine aykırıdır. Hücrede prizlerden kullandığımız elektriğin parası bizden kesiliyor. Kantin istem fişine yazdığımız ihtiyaçlardan yarısı ‘kantinde olmadığı’  gerekçesiyle getirilmiyor. Acil niteliğinde gelen fakslar  günler sonra  bazen 1 ay sonra veriliyor. İletişim hakkımız gasp ediliyor.Tahsin Sağaltıcı’nın Nuriye Gülmen’e gönderdiği mektubun sansürlenmesi onaylandı. Revire çıkma isteğimiz 10-15 gün geciktiriliyor ve ilaçlarımız verilmiyor. Kırtasiye malzemeleri verilmiyor.

Dilekçe yazmamıza rağmen üç buçuk aydır berbere çıkamıyoruz. Hapishane idaresi toplu dilekçe yazma hakkımızı gasp edip ayrı ayrı yazdırmayı dayatıyor.Oysa bu yasal bir hak.” (İstanbul/MA)

Kaynak: Evrensel Gazetesi