Sen türkülerini söyle Yılmaz

4 Ocak 2020

Ülkenin ve dünyanın hızla akan gündeminin peşinde koşmaktan helak olduğumuzdan kişi hak ve hürriyetlerini ortadan kaldıran hukuksuzlukları istemeden de olsa bazen gözardı etmek durumunda kalıyoruz. Kimi zaman da “hangi birine yetişeceğiz birader?” ruh haline kaptırıveriyoruz kendimizi. Oysa ceza ve tutukevlerinde seslerinin dış dünyaya duyurmak için çırpınan binlerce insan var. Gizli tanıklarla, üfürükten iddianamelerle içeride tutulan isimlere son eklenen isim de sanatçı Yılmaz Çelik.

Ne garip tesadüf ki Spotify’den Yılmaz’ın türkülerini dinleyerek evden gazeteye geldiğim saatlerde aldım gözaltı haberini. İlk gün hangi nedenlerle gözaltına alındığına dair haberlerde bir şey bulamadım. “Nasılsa birkaç saat ya da bir iki gün sonra serbest bırakırlar” diye çok da üzerinde durmadım. Çünkü müzik çevresi ve biz dostları onu çok iyi tanıdığımızdan tutuklanmasını gerektirecek bir şeyinin olmayacağı düşüncesindeydik. Ama unuttuğumuz bir şey vardı. Burası Türkiye’ydi ve 2010 referandumundan sonra siyasetin emrine girmiş yargıdan sizi dumura uğratacak kararlar pekâlâ çıkabilirdi. Nitekim öyle oldu ve önceki gün Yılmaz’ın tutuklandığı açıklandı. Hem de ne gereçeyle? Memleketi Tunceli’de söylediği bir türkü nedeniyle. Pes doğrusu...

Ozan Emekçi’ye ait “Vartinik Burası” ya da “Ali Haydar’a Ağıt” türküsü seslendirmiş bizim Yılmaz. Peki, bu türkü yasaklı mı? Hayır... Yılmaz bunu ilk kez mi söylüyor? Hayır... Bu türküyü bir tek Yılmaz mı okumuş? Hayır... Bu türkünün yer aldığı CD’ler piyasada halen satılıyor mu? Evet... Tunceli dışında, İstanbul başta olmak üzere ülkenin her yanında bu türküyü söyleyenler gözaltına mı alınıyor? Hayır... Peki, o zaman Yılmaz’ın tutuklanmasını nasıl yorumlamak gerekecek? Şöyle: bu türkünün başka bir şehirde okunmasında sakınca yok ama Tunceli’de okunması yasssah hemşehrim. Ee, o zaman böyle bir yasak olduğuna dair “Şahsım Cumhuriyeti” bir genelge yayımlasın sanatçılar da bilsin nerede hangi türküyü okuyacağını.

Bilmeyenler “bu türküde ne var ki, onu okuyan sanatçılar tutuklanıyor” diye merak edeceklerdir. 24 Ocak 1973 günü İbrahim Kaypakkaya’nın yaralandığı Vartinik mezrası baskınında yargısız infaza kurban gitmiş Ali Haydar Yıldız için yazılmış bir türküdür bu. Yılmaz Çelik, kendi yöresinin pek çok deyiş, nefeslerinin yanında geleneksel türkülerini seslendirir. Elbette bir siyasi duruşu da vardır ama müziğinde bu yönünü çok görmezsiniz. O daha çok geleneksel Alevi deyişlerini ve yöresinin anonim türkülerini seslendirir. Sadece konserlerinde istek üzerine başka türküleri seslendirir. Devletin TRT’sinde de sayısını anımsamadığım pek çok kez konuk olmuş, deyişler okumuştur.

Son zamanlarda Tunceli’de başka sanatçılar da benzer nedenlerle tutuklandı. Başka yerde suç olmayan eylemler ne yazık ki Tunceli’de suç olmaya başladı. Bu olay akıllara ister istemez ,1969 yılında Erol Toy’un yazdığı, Halk Oyuncuları’nın sahnelediği “Pir Sultan Abdal” tiyatro oyunun Tunceli’de valilikçe yasaklanmasının ardından çıkan olayları getiriyor. Türkiye’nin birçok ilinde sergilenen oyunun nedense Tunceli’de gösterileceği gün valilikçe yasaklanması üzerine halk, valiliği protesto için sokaklara dökülmüş, gözalına alınan oyuncular ve oyunun Tunceli’de sahnelenmesine aracılık eden Kemal Burkay’ı kurtarmak için karakolu basmış, güvenlik güçleriyle çatışma sonucunda bir kişi olmüş onlarca kişi yaralanmıştı. Tunceli’de sıkıyönetim ilan edilmiş, çevre illerden jandarma birlikleri gelmiş, ile giriş çıkış yasaklanmıştı. Şimdi benzer durum son günlerde yeniden yaşanıyor Tunceli’de. Bir eylem eğer suç unsuru taşıyorsa bunun ülkenin her ilinde suç olması gerekir. Tunceli ayrı bir ülke ve ayrı kanunlarla yönetiliyor da haberimiz mi yok?

Sevgili Yılmaz, bugünler gelir geçer. Sana en çok yakışan o ağız dolusu gülüşünü ve türkü söylemeyi içeride de sakın ihmal etme. Sen türkülerini söyle biz dışarıdan sana eşlik ederiz. Hadi birlikte söyleyelim:

Vartinik burası Mirik mezrası

Kan içinde yatar Ali Haydar’ın

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi