27 Ağustos 2022
Merhaba Adil Hocam,
Size yazmayalı araya epey bir zaman girdiğinin farkındayım. Bu konuda affınıza sığınıyor ve özürlerimi belirtiyorum. Aslında birer hafta arayla gelen iki ayrı kartınıza erken cevap yazmak planlamam arasındaydı. Ancak eski öykülerimi redakte etme olayına giriştiğim için bunu yapamadım. Bu açıdan size karşı mahcubum. Umarım mazur görür ve anlarsınız.
Müsaadenizle önce bundan bahsedeyim sonra sohbetimize devam ederiz. Siyasi tutsaklar olarak 2 koğuş 23 arkadaşız. Koğuşlarımız aynı blokta olsalar da farklı koridordalar. Bu yüzden koğuşlar arasında iletişim yok denecek kadar az. Haftada bir spor dışında hiçbir sosyal etkinlik yok. Dışarıyla iletişimimiz de yine kısıtlı. Koğuş küçük, bu da yetmezmiş gibi içeriye koca telefon kulübesi koyarak iyice küçültmüşler. Telefon sorunlu, her hafta 2-3 arkadaş görüşemiyor ve bunun telafisi de olmuyor. Benim bulunduğum koğuşta 12 kişiyiz. Koğuşun üst katında ranzalardan adım atılamıyor. 4’ü sonradan yerleştirilen 10 ranza var, yani 2 arkadaş yerde yatıyor. Aramızda yaşlı ve hasta arkadaşlar var (birinin hikayesi mektupta var). Alanın darlığı, sığlık ve sıcaklık onları ciddi anlamda etkiliyor.
Kitap ve dergiler konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Kitap kotaya tabi ve 15 ile sınırlı. Bu kotanın içinde sözlükten ders kitaplarına kadar her şey dahil. Dergi ise dış kantin üzerinden alınırsa veriliyor. Kendilerine göre bir liste hazırlamışlar ve bu listede magazin türü dergiler dışında hiçbir dergi yok. Kısacası edebiyat, kültür-sanat ve bir fikir dergisine ulaşmamız yasaklı. TV yine aynı durumda. Yandaş medya ve birkaç müzik kanalı dışında hiçbir yayın yok. Sağlık konusunda da sıkıntılar yaşanmakta. Sevkler bazen ayları bulabiliyor. Sağlık konusunda bir örnek vereyim. Temmuz ayı sonlarında bir arkadaşımız rahatsızlandı. Kusma, ishal falan oluştu, önce gıda zehirlenmesi dediler, ardından grip veya bahar nezlesi dediler. Sonra hepimiz hastalandık. Günlerce ateşler içinde yattık. Kusma, titreme, eklem ağrısı, mide bulantısı, kanlı ishal vb. şikayetler oluştu. Tüm ısrarımıza, tepkimize rağmen tek bir kişiyi bile revire çıkarmadılar. Korona testi istedik yaptırmadılar. Hâlâ da tam atlatabilmiş değiliz ve bu hastalıktan kaynaklı ciğer, böbrek, mide ve bağırsak sorunu yaşayan arkadaşlar var.
Bir başka ve her geçen gün bizleri zorlayan sorun ise kantindeki fahiş fiyatlar. Dışardaki geçim sıkıntısının, ekonomik buhranın elbette farkındayız. Ancak dışarıda bir zam olunca kantin sanki iki zam yapıyor gibi bir durum var. Bizleri müşteri olarak gördüklerini artık saklama gereği bile duymuyorlar. Bakın bir örnek vereyim. Uzun zamandır kendi imkanlarımızla bir su arıtma cihazı almak istiyoruz ancak buna izin verilmiyor. Nedeni ise gayet basit. Çünkü bizlere her hafta 500 TL’lik su satmak onlar açısından daha avantajlı ve kârlı.
Aslında keyfiyetin yarattığı sorunlar saymakla bitmiyor. Zaten ben de ön plana çıkan birkaç tanesini yazdım.
Değerli Hocam, bu mektupla birlikte size bir yazı da gönderiyorum. Yukarıda belirttiğim yazıdır. Bu yazının bir örneğini Yeni Yaşam Gazetesi’ne de gönderdim. Yayınlandı mı bilmiyorum. Arkadaşın bir fotoğrafı vardı onu da gazeteye gönderdik. Eğer isterseniz oradan çekebilirsiniz. Sizden ricam eğer imkan olursa sitede yazının yayınlanmasıdır.
Şimdi gelelim yukarıda belirttiğim sohbetimize Adil hocam. Öncelikle Firari Yazılar kitabı için teşekkür ediyor ve hem sizin hem de Ayhan hevalın emeğine sağlık dileklerimi iletiyorum. Ciddi bir emek ve çaba var. Böylesi yapıtlar ciddi bir yoğunlaşma ve zaman gerektiriyor. Ortaya çıkan üründen bu fark ediliyor zaten. Ancak izninizle bir iki eleştirimi ve önerimi de sunmak istiyorum. Bunları geçen mektup gönderdiğim Ayhan hevale de ilettim. Sanırım size iletmemde de yarar var. Kitabın kapak tasarımı gerçekten güzel olmuş. İlgi uyandırıyor ve farklı bir bakış yaratıyor. Ancak bunu sayfa tasarımı için maalesef söyleyemiyorum. Seçilen puntodan yazı karakterine, satır ve paragraf boşluklarına, yazar sıralamasına, sayfa boşluklarına dek vb. daha özenli çalışılabilirdi diye düşünüyorum. Yine kadın yazarlara pozitif ayrımcılık tanınıp çoğaltılabilinirdi. Bunun yanında soruların standart olması aynı veya benzer cevaplar ortaya çıkarmış. Ayrı ayrı ve yazarın yoğunlaşmasına, eserlerine göre sorular hazırlansaydı hem kişi daha iyi tanıtılırdı, hem de statiklikten kurtulunup renklilik kazandırılarak daha çok ilgi de uyandırılabilinirdi. Yine de dediğim gibi ciddi bir emek var ve bu emek ve çabayı gösterip böylesi bir ürünü bizlerle buluşturduğunuz için teşekkürlerimi bir kez daha sunuyorum.
Adil Hocam, Firari Yazılar’ı gördükten sonra zihnimde daha önce olan bir düşünce iyice yer etti. Neden bir Firari Öyküler kitabı olmasın ki? Adı Duvarları Delen Öyküler veya başka bir şey de olabilir. Kitapta yer alacak olan bir öykünün adı bile verilebilir. Açayım: En fazla 20 arkadaştan zından yaşamı üzerine birer öykü istenir. Kürtçe-Türkçe fark etmez öyküler. Sonra bu öyküler alınır, derlenir ve kitaplaştırılır. Yazarın kısa bir özgeçmişi de öyküye eklenir. Sanırım iyi bir şey ortaya çıkar. Daha önce böyle bir şey yapıldı mı bilmiyorum, belki de yapılmıştır. Ancak bu tekrardan yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Konuyu daha da açabilirim ancak öncelikle sizin görüşlerinizi öğrenirsem iyi olur. Böylesi bir çalışma için var ve hazır olduğumu bilmenizi istiyorum.
Sanırım artık yavaş yavaş mektubu noktalamamamız zamanı geldi. Emeğiniz, ilginiz ve alakanız için tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum. Tülin yoldaşa da en içten selamlarımı saygılarımı iletirseniz sevinirim. Ayrıca sizler aracılığıyla tüm gorulmustur.org ailesine de selamlarımı gönderiyorum. Emekleri kutsaldır, emeklerine sağlık. 1 Mayıs Ütopyası şiirinizi de beğendiğimi belirteyim.
Özgür zamanlarda buluşmak dileğiyle. Kendinize iyi bakın. Selamlar sevgiler.
Mehmet Salih EROL
T Tipi Hapishane A-27 Koğuşu
Burhaniye/BALIKESİR
- 9 gösterim