Zaten kötü olan tutukluluk ve hükümlülük durumu, Korona pandemisi bahanesiyle kötüyü de aratır derecede. Gün yok ki Cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı açıklamalar yapılmasın. Ancak açıklamaları duyan müesses nizamın Adaleti olmayınca, adaletsizlikler de devam ediyor… Yenilik olarak tutuklu ve hükümlülerin büyük şehir Cezaevlerine aktarılmaları neticesi son 16 yılda 283 ilçe cezaevi kapatılırken, 2016 yılından bu yana yeni ve büyük cezaevlerinin yapımına hız verildi. 2006-2021 yılları arasında 227 yeni cezaevi açıldı. bu Cezaevlerin 126’sı 2016 yılından sonra inşa edilenler.
Türkiye’deki aktüel Cezaevleri durumuna bakarsak; son 6 yılda okul yerine, ihtiyaçtan dolayı(!) 26 yeni cezaevi açıldı! Cezaevlerinin toplam kapasitesi 251 bin 88 kişi olmasına karşın, Cezaevlerinde 287 bin 716 hükümlü ve tutuklu bulunuyor. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre ise, Temmuz 2021 sonu itibariyle Türkiye’de; 259 kapalı, 82 açık, 10 kadın kapalı, 6 kadın açık, 7 çocuk kapalı, 4 çocuk eğitimevi olmak üzere toplam 368 ceza infaz kurumu bulunuyor. Bu kurumların toplam kapasitesi yukarda belirttiğimiz gibi, 251 bin 88 kişi…
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun 26 Temmuz 2021 tarihinde Cezaevlerini ziyaret ederek hazırladığı raporlara göre tutuklu ve hükümlülere sosyal faaliyet olarak, yalnızca dini etkinlikler yaptırılıyor. Ayrıca tutuklu ve hükümlüler, yüzlerce disiplin cezasıyla baş başa.
1997 yılında kurulan “Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu ve Cinsel Şiddete Karşı Hukuki Yardım Derneği’nin” gözaltında taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin hazırladığı rapora göre, 1997 yılından bu yana gözaltında taciz ve tecavüz suçuna ilişkin 721 başvuru gerçekleşti. Söz konusu rapora göre 110 kişi tecavüze 614 kişi ise cinsel tacize maruz kaldı. Raporda suçu işleyen faillerin meslekleri 438’i polis, 140’ı jandarma/asker ve 85’i infaz koruma memuru olarak yer aldı. Raporda dikkat çeken başka bir detay da tacize uğrayan 567 kadının kimliğinin Kürt olması. Bu durum gözaltında cinsel işkencenin özellikle Kürtlere ve muhaliflere uygulanan sistematik bir politika olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Türkiye’de işkence hep cezasız kalan bir suç. Adli Tıp resmi bir bilirkişilik kurumudur. Yasalarda sadece ATK verdiği raporların delil kabul edileceği kural olmamasına rağmen savcılık ve mahkemeler sadece ATK raporlarını delil olarak kabul ediyorlar. Oysaki Mardin’de 1996 yılında gözaltında cinsel işkenceye maruz kalan Şükran Aydın davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye’yi mâhkum ederken gerekçelerden birini de bağımsız bir hekimden rapor alınmaması şeklinde göstermişti.
Üyelerini Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın atadığı kamu kurumu olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) raporları, bilinmezliğin içine düşmüş cezaevlerinde yaşananları bir kez daha gözler önüne serdi. Cezaevlerini ziyaret eden TİHEK üyelerinin hazırladığı raporlara göre tutuklu ve hükümlülere sosyal faaliyet olarak yalnızca dini etkinlikler yaptırılıyor. Ayrıca tutuklu ve hükümlüler, yüzlerce disiplin cezasıyla baş başa. 26.07.2021
Bu kadar çok Cezaevi bulunan ve insan hakları ihlali yaşanan ülkede tutuklu ve hükümlülerin durumuna biraz da onların kendi yazılarıyla değinmek gerekiyor.
Son günlerde basın ve medyaya en çok düşen haberlerden biri, cezaevlerindeki siyasi tutuklu ve hükümlü kadınların Ağustos ayında gruplar halinde kürtçe şarkı söyleyip halay çekmelerinden dolayı aldıkları çeşitli cezalar oldu. Bu cezalarla yakınlarıyla telefon görüşmeleri yasağı, hücre cezası, kapalı görüşlerin yapılmaması ve hiç bir mektup ve benzeri şeylerin kendilerine verilmemesi oldu…diyelim ve sözü tutuklu-hükümlülere bırakalım.
19 yaşındaki Tenzile Acar 16 +6 yıl hapis cezası ile yargılanan ağır hasta bir tutuklu. Önce bronşüt olup, sonra tiborküloza dönen ve yine kronik Hepatitis B hastası. Bütün bunlara rağmen doktor muayanasi için götürülürken çıplak aramayı kabul etmediği için defalarca önce 15 gün daha sonra 45 güne varan karantena/tek kişilik hücre cezasına çarptıtıldı. Bu süre zarfında ailesiyle telefon görüşleri de iptal edildi. Annesi Şırnak’ta ama Tenzile İstanbul Bakırköy Kadın Ceza Kurumunda tutuluyor. Ailenin mağdur edilmesi ve tutukluyu ziyaret edememesi için bir çok tutuklu ve hükümlüye bilinçli olarak uygulanan bir durum. 30 saatlik otobüs yolculuğundan sonra İstanbul’a kızını ziyaret etmeye gelen Anne Rasmiye görüşte, tek bildiği dil olan Kürtçe dilini konuştuğu için 50 dakika olan kapalı görüş süresi 30 dakikaya indirilerek, bir nevi gizli ceza uygulandı. Kızının hiç bir şekilde kronik hastalıklarından dolayı gerçek bir uzman doktor muayenesine götürülmediğini, Hepatitis B ilaçlarının da revier doktoru tarafından şimdiye kadar aldığı ilaçların değil, farklı bir ilaç verildiğini söylüyor. Ağır hasta Tenzile’nin kendisine revier doktoru tarafından verilen bu yeni ilacın, hiçbir etkisini görmediğini, iyi gelmediğini ve almayacağını söylediğini belirtiyor.
*********
Kayseri- Bünyan Cezaevinde bulunan 26 yıllık siyasi mahkum Gülazer Akın sürekli farklı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalan bir yazar. Kendisinden son süreçte hiç bir mektup alamadığımız ancak Ailesi ile yaptığı görüşmelerden daha da kötüye giden sağlık durumunu şöyle anlatıyor,’daha önce de Troit bezlerimden rahatsızlanmış ve tedavi görmüştüm. Ancak Korona sürecinde her doktora gittikten sonra uygulanan tek kişilik hücrede 15 gün kalmaktan korktuğum için doktora çıkamıyorum. Ama durumum çok kötü. Katı şeyleri biraz yutabiliyorum ama su gibi benzeri sıvıları yutamıyorum. Yutmak isterken su tekrar ağzıma dönüyor. Bu durum karşısında kendimi çok endişeli ve çaresiz hissediyorum ama 15 gün karantenada kalmayı da göze alamıyorum. O yüzden doktora gidemiyorum. Bunun yanısıra bizlere pek mektup gelmiyor ya da verilmiyor bilmiyorum. Gittikçe dışarıyla iletişimimiz azalıyor. Zahar dünya dönüş yönünü değiştirdi. Biz hangi dünya, hangi çağdayız onu bile karıştırır olduk. Ayrıca her şeyin zaten didik didik aranılarak kendilerine verilen eşyalarının ani bir koğuş baskını aramasıyla ellerinden alındığını söyleyen Gülazer Akın, daha önce yazdığı kitabını da bu yüzden bir türlü bitiremediğini üzülerek belirtiyor.
*********
Hasta tutuklu Muhlise Karagüzel’in anjiyo olduğu hastanede 8 gün boyunca bir elinin ranzada kelepçeli tutulduğunu belirten Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, infazının ertelenmesini, 14 Ağustos 2021’de talep etse de durumda hala farklı bir gelişme yok.
GÖRÜLMÜŞTÜR ekibine gönderilen birkaç mektuptan derlemeler
20 Yıldır zindanda olan Şehnaz Şahin’den mektup var: “Neredeyse iki yıl oldu bütün haklarımız askıya alındı.”
“Bütün Türkiye’de karantina koşulları kaldırılıp normale dönmesine rağmen cezaevlerinde karantina bahane edilerek tecrit uygulanıyor. Bu konuya dair defalarca bakanlığa yazmamıza rağmen bir cevap alamadık. Neredeyse iki yıl oldu bütün haklarımız askıya alındı. “
Şehnaz ŞAHİN. Kadın Kapalı Cezaevi. Gebze/KOCAELİ
*********
AYNUR’A GÖNDERDİĞİMİZ ÇİZİM KALEMLERİNE HAPİSHANE İDARESİ EL KOYMUŞ… “Gönderdiğiniz kalem setini bir türlü vermediler. İnfaz hakimliğine yazdım. Bir ses seda çıkmadı.”
“Gönderdiğiniz kalem setini bir türlü vermediler. İnfaz hakimliğine yazdım. Bir ses seda çıkmadı. Zaten pek de lehimize karar vermiyor İnfaz H. Bir kurşun kalem nasıl “sakıncalı” olabilir anlamak zor. Soruyorum cevap veren de yok.”
Aynur EPLİ. 1 No’lu Kadın Kapalı Hapishanesi. A-4. Aliağa/İZMİ
*********
“İçeride yazdığım bir romanıma idare el koydu… Sesimi duyurabilir misiniz…”
“İçeride yazdığım bir romanıma idare el koydu. ‘Bilge Savaşçılar’ adında bir romandı. Mahkemelere başvurdum, fakat bir sonuç çıkmadı. Şimdi süreç AYM’ye intikal etti. Bakalım artık. Sizden bu konuda bir isteğim olacak. Bu konuda sesimi duyurabilir misiniz acaba?”
Bager Sayak. F Tipi Hapishane. B 31. Hacılar – Kırıkkale
*********
“Burada yeni bir şey korona damgalı ultra tecrite devam. İdare artık dilekçelerimize sözlü ve yazılı cevap bile vermiyor. “
“Yolladığın kitapları almadım. Ancak Korona günlüklerini Songül’ler bana dışardan yolladı. Daha doğrusu dergiden Özlem’di sanırım. Ama özgürlüğün sesini alamadım.”
Ergül Çiçekler 1 No’lu F-TİPİ HAPİSHANE C-90, PTT Cezaevi Şubesi – Kocaeli
*********
“Bu çeyrek asırlık esaret, çeyrek asırlık da direnç demek. Birlikte bunu özgürlükle tamamlayacağımıza inanıyorum. “
“Benim 2 yıl 8 ayım falan kaldı. Zor da olsa yıllar geçiyor. Bu sürenin de bir an önce bitmesini diliyorum. Özgürlüğü anlamlı kılan siz sevdiklerimize kavuşmak istemimizdir. Keşke hemen yarın olsaydı ama bu iklim YİRMİYEDİ yıllık esaretle hiçbir şeyin kolay olmadığı çok acı deneyimletti. Bu çeyrek asırlık esaret, çeyrek asırlık da direnç demek. Birlikte bunu özgürlükle tamamlayacağımıza inanıyorum. “
Gönül Bulut. Kadın Kapalı Hapishanesi. M24. Bakırköy / İstanbul
*********
“Gönderdiğiniz kitaplar verilmedi. Keza pullar ve renkli kâğıtları da vermediler. Yasakmış!”
“…Diğer iki kitabı (Özgürlüğün sesi ve Korona günlerinde mahpusluk) “yasaklı” diye vermediler. Gözlem Kurulu, böyle dedi kararında. “Devletin uyguladığı uygulamaları kötü gösteriyor; zülm, işkence kavramları kullanılıyor” gibisinden gerekçelerle kitaplar verilmedi, özcesi. Keza pullar ve renkli kâğıtları da vermediler. Yasakmış!”
HASAN ŞEKER. 2 NOLU T TİPİ KAPALI CEZAEVİ A-3. ALİAĞA-ŞAKRAN. İZMİR
Kaynak: Avrupa Demokrat
- 10 gösterim