Sevgili Adil Okay hocam,
Gönderdiğin kartı ve yazını aldım. Teşekkür ederim. Nasılsınız? Söylemlerine bakarak iyi olduğunu, yoğun bir dönem geçirdiğini gözlemliyorum. Yine şehirlerden şehirlere yoğun bir trafik içerisindesin.
Sevgili Hocam “Hapishanelerin Evrimi” üzerine yazıp gönderdiğiniz yazınız elime ulaştı. Siz de takdir edersiniz ki; biz mahpuslar gönderdiğimiz mektup ve resimlerin, yerlerine ulaşması konusunda yılların getirdiği bir tecrübe ve ürkeklik nedeniyle aşırı bir hassasiyetimiz oluyor. Ama biliyorum ki içerisi ile dışarısı arasında çok büyük bir algı farkı var. (...)
Sevgili Hocam son on gün içerisinde sizinle alakalı iki güzel sürprizle karşılaştım.
1-Hasan Mantıcı’nın “Filistin Güncesi” adlı yeni kitabı elime ulaştı. Sizin arka kapaktaki yazınızı da okudum. Hatırlar mısınız? Ben sizin “12 Eylül ve Filistin” kitabınızı okuduğumda, bu kitabınızın ve cesaretinizin diğer yoldaşlarınıza örnek olacağını ve açtığınız bu yoldan onlarında yürüyeceğini söylemiştim. Hasan Mantıcı’nın da bu yönde bir adım atmış olmasına çok sevindim. Kitabıyla ilgili ayrıntılı düşüncelerimi kendisine yazacağım. Onunla tanışmak beni çok mutlu edecek.
Kitabın dilini, içeriğini beğendim. Ancak; konuyla ilgili, Sizin kitabınız gibi geniş kapsamlı bir örnek varken özellikle resim, mektup, belge konusunda Hasan Ağabeyin kitabını; “Görsel boyutuyla” biraz yetersiz buldum. Anı-hatıra türü yazılarda, anlatılanların zihinde canlandırılması boyutunda resim ve belgeleri şahsen ben önemsiyorum. Bu eleştirimi ve diğer güzel eleştirilerimi bu hafta içerisinde yazıp kendisine ulaştıracağım.
2-“Önsöz” Dergisinin yeni sayısı elime ulaştı. “İçindekiler” bölümüne göz atarken isminizi görünce, gerçekten büyük bir sürpriz yaşadım. Parmakların kendiliğinden 15. sayfaya gitti. Bu yazınız (röpörtajınızla) ilgili düşüncelerimi şimdi size aktaracağım. Sanırım bu da sizin için sürpriz olacak.
Öncelikle röpörtajı, şahsıma yazılmış bir mektup tadında ilgiyle okudum. Resminizde de sizi oldukça sağlıklı ve dinç gördüm.
Eylem kelimesini kısa; ama güzel bir şekilde tanımlamışsınız. Bence de “Yazmak” başlı başına bir eylemdir.
Ayrıca sizi kitaplarınızdan tanımayan okurlar için çok akıcı ve güzel bir özgeçmiş yansıtmışsınız.
Babanızın bir şair olmasıyla, Stephane Mallarme’nin o meşhur sözünü çok doğru bir örnekte birleştirmişsiniz.
"Adanmış Yaşamlar" söylemi de çok realist bir tanımlamaydı. Bu kadar zengin bir hatıratın tek bir hayata sığmasının getirileri ve götürüleri de iyi aktarılmış. Bedel ödemeden olmuyor.
“Hocam bu nasıl bir enerji, nasıl üretim” diyenlerden birisi de bendim!. Cevabımı almış oldum. Bu kitaplar Sürgünde zihinsel anlamda üretilmiş, bitmiş. Türkiye’de sadece ambalajlama; yani okura sunulması için yazımı kalmış.
Toplumsal yazarlardaki en önemli eksikliği de çok net şekilde ortaya koymuşsunuz. Bizim fraksiyonun yazarlarında gerçekten de sokak ve slogan dilinden edebi dile geçiş süreci sancılı olmaktadır.
Siz; dünya görüşünüzü ve edebi niteliği en mükemmeliyetçi düzeyde birleştirip yansıtmayı başarabilenlerden oldunuz. Sizin kuşaktan sonra bu formülü tutturabilen kalemlerin sayısı çok azaldı. Son dönem yazarlar çok ayrıştırmacı. Siyasi bir dil kullanıyorlar. Bu bana biraz kolaycılık gibi geliyor. Egemen anlayışı, gücü eleştirerek de iyi bir yazar-saygın bir edebiyatçı/aydın olunabilmeli. Can Yücel gibi küfürü bile estetik şekilde yazıya döken şairlerimiz vardı bizim.
“Slogan Şiiri” söyleminize bazı genç, heyecanlı, keskin kalemler alınganlık gösterebilirler! Zaman içinde aşılacaktır bu. Birçok gencimizin (ben dahil) edebiyatla ilk tanışması slogan şiiriyle oluyor genellikle.
Her şeye evden, aileden başlamak gerektiğine sonuna kadar inanıyorum. Özgürlük, eşitlik, paylaşmak gibi değerlerimizi aile içerisinde göremedikten sonra topluma bunu nasıl anlatabiliriz ki? Sizin ve sizden önceki kuşakların en eleştirilebilir tarafı budur kanımca. İsteyerek ya da istemeyerek Ataerkil toplum yapısının yarattığı tahribatı meşru görmek, tüm sınıfsal farklılıklara karşı duran aile büyüklerimizde bile erkek ve kız çocuk arasındaki farkı; sözleriyle olmasa bile davranışlarıyla ortaya koymadı mı?
Sergi çalışmalarınızın da yoğun şekilde devam ettiğini bu röpörtajda öğrenmiş oldum. Kitaplar daha ulaşılabilir materyaller olarak kolaylıkla okunuyor ve akılda kalıyor. Sizce sergi çalışmalarının daha görünür olabilmesi için neler yapılabilir? Bunun çok kapsamlı ve üzerinde tartışılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Adil Hocam bu arada yeni kitap çalışmanızın haberini de almış oldum. “Tuhaf Buluşmalar Metrosu”nu okumak için sabırsızlanıyorum.
Sevgili Hocam Gülay ile konuşmalarımızda sürekli sizden bahsediyoruz. Hem öyküsü hakkında hem de 8 Mart Kadınlar Günü için ona yazmışsınız.
Bende size ekstra bir meşguliyet çıkarmayacaksa, interneti etkin kullanmanızdan cesaret alarak bir ihtiyacımı belirtecektim. Hocam “Lisans Düzeyinde K.P.S.S’ye hazırlanıyorum. Kaynak anlamında çalışma olanaklarım kısıtlı. Geçmiş yıllarda “Lisans düzeyinde çıkan soruları internetten soru bankası şeklinde indirerek bana gönderme imkanınız olabilir mi?
Şimdilik cümlelerimi sonlandırıyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Size ve değerli ailenize sağlık, huzur, başarı dolu günler dileklerimle. Esen kalın.
Sevgi ve Saygıyla
Muzaffer Tansu
L Tipi hapishane. Ferizli- Sakarya
- 10 gösterim