"Karikatür bir mizah türüdür. Mizahın çizgilerle ifade edilişidir. İçinde ironi, eleştiri olmasından daha güzel ne olabilir? Evet unutmadan söyleyeyim. Gelen karar sayesinde öğrendim ki Adil OKAY Dostumun yolladığı kitap, "Duvarları Delen Çizgiler" adlı cezaevlerinde çizilmiş kendilerine yollanmış ve kitap haline getirilmiş çalışmaydı. (Görülmüştür mührüyle yani denetimden geçerek dışarı çıkmış, Türkiyenin birçok yerinde sergilenmiş, sonra kitaplaşmış.b.n.) Maalesef çizgiler bizim cezaevinin duvarlarını aşamadı. Böyle gülerek ifade etsem de ne kadar ciddi bir absürdizmle karşı karşıya olduğumuzu anlatmak istiyorum."
SEYİT OKTAY
T TİPİ HAPİSHANE - TOKAT
2 Temmuz 2019
Merhaba Değerli Kekê ADİL!
Uzun zaman oldu size yazamadım. Öncelikle sizi içtenlikle selamlıyor, sevgilerimi ve saygılarımı iletiyor, şahsınızda görülmüştür ekibine de selam ve sevgilerimi yolluyorum. Bu zaman dilimi içinde ne değişti buralarda diye sorarsanız! Pek bir şey değişmedi demekten kendimi alamıyorum. (…)
Memleket renkli ya, zindanlar daha renkli aslında ironik şeyler yaşanıyor, trajikomik olaylar... Tam da bir Aziz Nesinlik haller... Evet, halen sohbete çıkarılmıyoruz, hiçbir etkinlik yok, sadece haftada bir kırk beş dakika kendi odandaki arkadaşlarınla spora çıkabiliyorsun. Atölye yok, kurs yok, yoklar diyarındayız. Ayrıca hukuki anlamda yaşadığım son iki olayı da paylaşmam lazım.
İlki, doğum günümde bana gelen hediyenin verilmemesiyle ilgili. Mayıs ayında doğum günüm vardı. Dışarıdan sevdiklerimden, ailemden, hediye kolisi geldi. Bir kırmızı gül kurutulmuş, şeffaf sert, içi dışı görülebilen bir plastik muhafaza içine konmuştu. Koliden çıkınca yüzümü gülümseten, beni mutlu eden, sevdiklerimi hatırlatan bu basit nesnenin hemen verileceğini bekliyordum, ancak şaşırtıcı biçimde öyle olmadı. Aslında birey büyükçe de olsa kitap ayıracı olarak tasarlanmıştı. Maalesef verilmedi "sorulacaktı", "uygun bulunursa" verilecekti. Üç haftaya yakın bir cevap bekledim gelmedi, sonra dilekçe yazdım yine vermediler. Bu noktada ilgili yasada bir hediyenin ölçüsü şudur." Bir kişiye gelen hediye kurum güvenliğini riske atmıyorsa verilir." Demek ki kurutulmuş bir gül kurum güvenliği için komik biçimde riskli bulunmuştu. Ben de gayet kendimden emin İnfaz Hakimliğine bu yanlışı düzeltmesi için başvurdum. Ama heyhat! Ne kadar safmışım! Ne kadar iyi niyetliymişim! İnfaz Hakimliği de benim kurutulmuş gülümü vermeme kararı almıştı. Gül gül olalı, kuruyalı, böyle eziyet görmemişti herhalde = ) İnfaz Hakimliği kararında ne dese iyidir?
İçi dışı görünen muhafaza içindeki gülün içine baksak zarar veririz. Belli mi olur yapraklarında belki illegal bir şiir bulunur. Maalesef hakikat böyle. Basit bir hediye olan, kurutulmuş gül çoktan "sakıncalı" listesinde yerini almıştı. Demek ki içeridekinin sevinmesine, gülmesine, mutlu olmasına tahammül yokmuş. Gül mahkemelik oldu! Herhalde tarihe geçecek bir mahkemedir! Gül bu mahkemede benim gibi haksız yere mahkum edildi. Ama olsun siz yine de iyi tarafından bakın. Mahkemeler beni içeriye, Gül'ü dışarıya, özgürlüğe mahkum etti. Yani dostlar özetin özeti mutlu olmak yasak, iyi bir şey değil, güle geçit yok. Ama siz yine de kıssadan hisse gül'ün Gül'süz kalmayın. Biz zaten öyle çok şeyden mahrumuz ki, ona bir kurutulmuş gül eklenmiş de ne olmuş!
Gelelim ikinci vakaya. "Bir süre önce, aslında tam olarak şöyle ifade edeyim. 8 Mayıs'ta Adil OKAY dostumuzun yolladığı APS posta elime haziran ayının sonunda ulaştı. PS'nin zarfı bana verildiğinde, "İçinden çıkan kitabın Eğitim Birimine verildiği" ibaresi düşülmüştü. Bayram hediyesi olarak geldiği için verilmesi gerekiyordu. Bir şeyi de açıklayayım burada; maalesef OHAL kalkmasına rağmen, birçok cezaevinde de kalkmasına rağmen burada halen kitaplar sadece belli özel günlerde alınıyor. Bayramlar, doğum günü vb. Evet devam edelim maceramıza. İki hafta boyunca cevap bekledim gelmedi, dilekçeler verdim yine cevap gelmedi. Tabi bir yandan da merak edip, kendimce Kekê Adil'in hangi kitabı yolladığını tahmin etmeye düşünmeye başladım. Vardığım sonuç, muhtemelen en son yapılan karikatür sergisinin kitaplaştırılmış hali olan "Duvarları Delen Çizgiler" adlı cezaevlerinde çizilip dışarıya yollanmış ve kitap haline getirilmiş karikatürlerin kitabıdır diye. Israrların sunulan nihayet 1 Temmuz günü kitabın bana verildiğini mi sandınız? Maalesef Aziz Nesinli bir vaka daha, kara mizahla mı izah edilir bilemem! Ancak çizilmiş karikatürlerden çekinileceği aklınıza gelmez herhalde. Gelsin gelsin! Kitabın verilmeyeceğine dair Tokat T-Tipi Cezaevi Müdürlüğüne bağlı Eğitim Kurulu kararı tebliğ edildi. Ben şaka sanmak istedim, şakadır herhalde diyemedim zira hiç şakaları yoktu! Ciddi ciddi karikatürleri "kurum güvenliğini tehlikeye düşüren yazı ve resimleri kapsadığı görüldüğü" bağlamında değerlendirip vermediler.
Daha ayı dolmadı güya "ifade özgürlüğünü" genişleten yargı paketi tumturaklı bir söylevle basına duyuruluştu. Anlaşılan Tokat gözden ırak olunca gönülden değilse de "paketten"de ırak oluyordu. Artık şaşırmıyorum, üzülüyorum, mesele burada giderek ufku daralmış, algısı sınırlandırılmış, bakış açısı köreltilmiş zihniyet yapılarıdır. Muhtemelen eleştirel birkaç karikatür vardı içinde, yani hepi topu, enikonu karikatür! Bir karikatürün, her tarafı askerle, infaz koruma memurlarıyla çevrili, korunan, kameralar, tel örgüler, çevre duvarları olan bir cezaevinin neyinin güvenliğini tehlikeye atacağını bana izah edebilen biri çıkarsa sevinirim.
Karikatür bir mizah türüdür. Mizahın çizgilerle ifade edilişidir. İçinde ironi, eleştiri olmasından daha güzel ne olabilir? Evet unutmadan söyleyeyim. Gelen karar sayesinde öğrendim ki Adil OKAY Dostumun yolladığı kitap, "Duvarları Delen Çizgiler" adlı cezaevlerinde çizilmiş kendilerine yollanmış ve kitap haline getirilmiş çalışmaydı. (Görülmüştür mührüyle yani denetimden geçerek dışarı çıkmış, Türkiyenin birçok yerinde sergilenmiş, sonra kitaplaşmış.b.n.) Maalesef çizgiler bizim cezaevinin duvarlarını aşamadı. Böyle gülerek ifade etsem de ne kadar ciddi bir absürdizmle karşı karşıya olduğumuzu anlatmak istiyorum.
Bu hamur daha çok su alır. "Karikatür"lerin bu kadar tehlikeli olduğu bir ülke daha var mı bilemiyorum! Ama gerçekten müthiş bir körlükle karşı karşıyayız. Sanırım Elias Canetti "Körleşmeyi" yeniden yazardı bu olayı duysaydı. Olmadı Jose Saramago'ya verelim ihaleyi belki o yazar bu "Körlük"ü.
(...)
Güllerin mahkum edilmediği, kitapların yasaklanmadığı daha özgür bir ülkede, hep birlikte mutluluk şarkıları söyleyip halay tutacağımız güzel günlerin yakın olması ümidiyle, zamana gülüşünüzü, hayata sevginizi, ufkunuza özgürlüğü ekmeye devam edin Canlar?
Soran, arayan, selam söyleyen, okuyan, izleyen canlara yürekten selamlar, sevgiler, saygılar.
SEYİT OKTAY
T TİPİ HAPİSHANE - TOKAT
- 27 gösterim