Belediye Eşbaşkanları tutuklanmakla kalmıyor bir de hapishanede eziyet görüyor. Örneğin Görevden alınan Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz ve Kocaköy Belediye Eşbaşkanı Rojda Nazlıer, Kayseri Bünyan Kapalı Kadın Cezaevi’ne sevklerini şöyle anlattılar: “26 Ekim sabahı saat 04.00 sıralarında sevkimizin çıktığı tarafımıza iletildi. Nereye sevk edileceğimiz konusunda defalarca sormamıza rağmen ne cezaevi idaresi ne de sevki gerçekleştiren jandarma görevlileri tarafından bize bilgi verildi. Sevk esnasında tüm itirazlarımıza rağmen bileklerimize kelepçe takıldı. Yine her birimiz küçük ve dar hücrelere ayrılmış ring aracına bindirilerek ellerimiz kelepçeli bir vaziyette tek başımıza, o dar ve küçük hücrelere konulduk ve Kayseri Cezaevine 10 saat süren bir yolculuk sonucunda getirildik. Yolda defalarca ihtiyaç molası talebinde bulunmamıza rağmen mola verilmedi.”
BOLİVYA DARBESİ KAYYIM DARBESİ
VE BİR AKP’Lİ YÖNETİCİNİN İTİRAFLARI
İran’dan Şili’ye, Lübnan’dan Iran’a kadar pek çok ülkede insanlar, zulme karşı ayakta. Bu gelişmeler bize umut veriyor.
Bizde mi?
Bizde halkın seçtiği belediye başkanları hapse atılıyor. Yerlerine “Kayyım”lar atanıyor. Bolivya’daki darbeye karşı çıktığımız gibi “kayyım” darbesine de karşı çıkmak, tavır almak en azından ses çıkarmak, bırakınız solcu- sosyalist olmayı “sosyal demokrat”ların da ödevi.
Türkiye’de seçimler zaten bir oyun diyebiliriz. Sermaye sınıfı ve bu sınıfın devleti bu oyunu oynuyor. Halka dayatıyor. Halk da kanıyor. Bizdeki bu seçim sitemine “Temsili Demokrasi” deniyor. Halk kendisini yönetsin diye 4-5 yılda bir kez oy verebiliyor. Bir daha konuşma hakları yok. Adaylar da genelde ön seçimsiz, tepeden indiriliyor. Kaldı ki beğenmediğimiz bu seçim sisteminin sonuçları bile, eğer egemenlerin çıkarlarına uygun değilse müdahale ediliyor. Ya İstanbul’da olduğu gibi seçim iptal ediliyor ya da seçilmiş belediye başkanları düzmece suçlarla hapse atılıp yerlerine kayyım atanıyor. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun dediği gibi: “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin politikasını biliyoruz. Uygulanan politika şudur. Eğer birisinin tutuklanması isteniyorsa ilk önce gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, daha sonra ise hakkında iddianame hazırlanıyor. Yani ilk önce yakala, tutukla, sonra bir suç uydur politikası izleniyor. Kayyımlar üzerinden izlenen politika budur.”
Doğrudan demokrasi mi? Asıl savunulması gereken seçim sistemi bu.
O da şimdilik uzak bir düş.
Tabi bu dikta sisteminde de olsa, engelleri, barajları aşıp, aradan sıyrılıp seçilen demokratlar, yurtseverler, sosyalistler de var. Mesela son seçimlerin beni sevindiren sonuçlardan biri de: 10 Ekim Ankara Gar katliamında kızı Başar Sidar Çevik ile kardeşi Nilgün Çevik’i kaybeden, kendisi de yaralanan Hatice Çevik’in Suruç Belediye Başkanı seçilmesiydi. Peki ne oldu? Hatice Çevik gözaltına alındı, yerine Kayyım atandı. Bu son kararlarla HDP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde kazandığı belediyelerden üçü büyükşehir olmak üzere 24'üne kayyım atanmış oldu.
Ben bu yazıyı kaleme aldığım esnada Suruç Belediye başkanı Hatice Çelik’in tutuklandığı haberi geldi.
Yine HDP’nin 20 Kasım 2019’da yayınlanan Kayyım raporuna göre:
“*AKP İktidarı döneminde Kayyım atamaları 3 büyükşehir, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşti ve seçilmiş bu belediyelere devletin memurları, yani atanmışlar yerleştirildi. Kayyım atamalarına paralel olarak kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edildi. 93 belediye eş başkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi tutuklandı. Belediye eş başkanlarından 15’ine hapis cezası verildi."
Kayyım atamalarına karşı direnen, “oylarımızı kayyıma vermedik”, diye yasal tepki gösteren seçmenler güvenlik güçlerinin sert, yeni moda değimle “orantısız” saldırısına maruz kaldı.
HDP’nin demokratik protesto çabaları engellendi.
CHP’den cılız itiraz sesleri yükseldi.
Velhasıl Temsili Demokrasi diye sistemin savunduğu bu seçim sistemi de delik deşik. Vıcık vıcık. Buna dair en son yapılan seçimden hemen sonra şunları yazmıştım:
"Seçim sonuçları ne olursa olsun savaşlar, açlık, yoksulluk, iş cinayetleri sona ermeyecek. Küresel kapitalizm, Türkiye’deki ortakları aracılığıyla kâr daha çok kâr için savaş üretmeye, mülteci trajedileri yaratmaya, iş cinayetleri işlemeye devam edecek. Doğa katliamları hız kazanacak.(…) ve ne yazık ki birçok duyarlı insan, “kapitalizm düzeltilebilir, yeşillenebilir, temsili demokrasi tam uygulanırsa iyidir, sadece yöneticiler kötüdür…” masallarına kanacak. Sermaye sınıfının, küresel ahtapotun yaptıklarını, onların “esas oğlan” yani asıl suçlu olduğunu görmeyecek. AKP iktidarının onların tetikçisi olduğunu fark edemeyecek.”
Son olarak AKP iktidarının 17 yıllık iktidarının tahribatına karşı, AKP’nin en üst karar organı MKYK’sında görev yapan ve 20 gün önce partisinden istifa eden Mustafa Yeneroğlu’nun açıklamalarından alıntı yapacağım: AKP’li seçmenler biz ne yazsak, kanıt da sunsak inanmıyor ya, bari içeriden, onlardan birinin söylediklerine kulak versinler:
“İnsan hakları sistematik olarak ayaklar altına alınan bir ülkeyiz. Biz işkenceye sıfır tolerans diye geldik, hukuk devletinde insan kaçırma olur mu? Toplum adeta korku iklimine teslim oldu.”
“Bu ülkede insanlar kaçırılıyor, bu ülkede insanlara işkence yapılıyor. Bu ülkede on binlerce insan haksız yere cezaevinde tutuluyor. Bu ülkede toplanma özgürlüğü diye bir şey kalmamış. Bu ülkede her gün birkaç tane kayyım atanıyor. Bu ülkede her gün bir iki tane gazeteci gözaltına alınıyor.”
“Düşüncelerini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ancak bir Taner Kılıç, bir Alpaslan Kuytul, bir Osman Kavala haksız yere cezaevine mahkûm edilebiliyorsa, benim anladığım Müslümanlık beni dışarıda rahat ettiremez… Düşünceleri kimse yok edemez. Demokratik devlet risk devletidir. Özgürlüğün aşkına riski göze alamayan devletler diktatörlüğe evrilir. İnsanlık 2 bin 400 yıldan beri düşünce suçlusu Sokrates’i mi konuşuyor, yoksa onu yargılayanları mı?
“Tamamen korku politikası olan beka söylemi ile karın doyuyor mu?”
Mustafa Yeneroğlu’nun söyledikleri bunlar.
Evet bu ülkede insanlar kaçırılıyor, işkence görüyor, hapishaneler siyasetçi, gazeteci, yazar, milletvekili ve belediye başkanları ile dolu.
O halde Bolivya’daki darbeye karşı gösterdiğimiz haklı tepkinin birazını da kayyımlara karşı gösterelim. Kapatmalara, karartmalara, tutuklamalara karşı ses çıkaralım…
21/11/19
Kaynak:
Celal Başlangıç, Çeteler devlet kılığına girip insan kaçırıyor, Artı Gerçek.
HDP’den Kayyım Raporu, BİA Haber Merkezi 20 Kasım 2019.
- 3 gösterim