Merhaba, ben Ankara'da hukuksuz bir yargılama sonucu tutsak düşen 22 kişiden biriyim. Bugün tutsak edilişimizin 5. günü ve biz ancak bugün 'Bir kağıt ve kalem edinme hakkına' kavuşabildik. Tahminimce yazının size ulaşması 8-9 günü bulacak. Burada iletişim kurabilmek başlı başına bir mesele. İroniktir; ben bu yazıyı yazarken yan hücreden sesler gelmeye başladı bile: "Savunma hakkımız engellenemez!"
Neyse, 'ileri demokrasinin' doruk noktasına ulaştığı bugünlerde bizim tutsak edilişimiz de sürecin bir aynası sayılabilir diyerek geçiyorum bunu. Ve herkese bol tencere-tavalı günler diliyorum.
Sesimizi sizlere duyurmakta güçlük çekiyoruz fakat sesiniz ve yüreğiniz bizlerle. Duyduk ki, mahallelerde komiteler kurulmaya başlamış. Medya her ne kadar saklamaya çalışsa da pek çok yerde protestolar nitelik kazanarak devam ediyormuş. Ayrıca forumları (ODTÜ'de çok yapılır) ve durma eylemlerini duyduk, bizi çok heyecanlandırdı. Öyle tahmin ediyorum ki ya (1 haftaya) eylemlerin içini boşaltacaklar ya da baktılar olmadı bunu da yasa dışı ilan edecekler. Derler ki, "Yüzde 50'yi durmasın diye zor engelliyoruz." Yahu bunlar geçen gün durmuyorlar mıydı?
Bu konu üzerine espri yapma işini sosyal medyaya bırakıyorum. Biz üretkenliğimizi kullanmaya devam edelim, onlar bizim üretkenliğimiz üzerinden söylensinler; hiç önemli değil. Önemli ve güzel olan; bir arada olabilmenin, birlikte üretmenin yarattığı özgüven duygusu. Bir de ürettikçe güzelleşen gözbebekleri. Bunu koruyabilmeliyiz.
Evet bize dair hiçbir şey söylemedim, farkındayım. Fakat bunun tek sebebi benim kötü bir anlatıma sahip oluşum ve gereksiz şakalarım değil. Şöyle ki: biz hala ne ile suçlandığımızı bilmiyoruz. Aslında biliyoruz. Bilindik 'marjinal' suçlamalar. Fakat örneğin; neden bu suçlarla sizi değil de bizi suçladıklarını anlatamadılar.
Biz de en son dedik ki: "Kesin bizde var bir şey. Hem bizde bir şey yoksa neden o kadar insanın içinden bizi tutuklasınlar ki?" Sonra birbirimize döndük ve "Acaba bizim ortak özelliğimiz nedir?" diye sorduk. Başından söyleyeyim herkese sorduk, aramızda hiç 'M. Kemal'in askeri' yok. Birçoğumuz Çarşı sempatizanı, ezilen kimliklerin ezilmeleri konusunda duyarlı. Fakat bir tek temel ortak özellik bulduk 22 kişi arasında. Hepimiz sosyalistiz. Bunu görünce anladık neden tutuklandığımızı. "Haa" dedik, "O mesele..."
AKP Ankara'daki bütün bir Gezi Parkı direnişini 22 sosyalistin yaptığı ve yaptırdığı yönünde basınç yaratmak istiyor. Ben böyle olmasını bir sosyalist olarak can-ı gönülden arzuluyorum. Keşke sosyalistler halkın güvenini yeterince kazanabilmiş olsalardı da bu direniş daha örgütlü ilerleyebilseydi. Bu şimdilik olmasa da gidişat umut verici. Umut edelim ki; sosyalistler, halk ile arasındaki dargınlık konusunda kendine bir pay çıkarsın. Sonuçta görüldü ki, mesele 3-5 ağacın da, kadının da, çocuğun da, Kürt'ün de meselesi.
Laf lafı daha fazla açmadan toparlamaya çalışayım. Şakası bir yana buradaki hiçbir arkadaşın, yoldaşın kendinden ve yaptıklarının meşruluğundan şüphesi yok. Bazen adalet ve toplumsal meşruiyet böyle çakışabiliyor. Normaldir, çünkü biz mülkü değil insanı temel alan bir adaleti toplumun temeline yerleştiriyoruz. Bizim toplumsal meşruiyetimiz, itimadımız tam. Gerisi de çok önemli değil, mücadeleye devam.
Son olarak eğer bu AKP sosyalistlere bu kadar saldırıyorsa, halkımızın da "Bu sosyalistlerde var bir şeyler demek ki" demesi ve en azından hoş-beş etmesi gerekir sanki."
Yoldaş Aydın
Kaynak: Etkin Haber Ajansı
- 30 gösterim