Ve Bir kere Daha Söyleyelim: Çocukları değil Cezaevlerini Kapatın!

23 Nisan 2020

2012 yılında AİHM Kars Cezaevi’nin çocuk koğuşunda tutukluyken intihar eden 16 yaşındaki Bilal hakkında bir karar vermişti. AİHM bu kararı verirken Avrupa Cezaevi Kuralları’nı, BM Çocuk Hakları Komitesi’nin yorumlarını, CPT’nin Türkiye raporlarında yer alan çocuk cezaevlerinin durumuna ilişkin kaygılarını temel dayanak olarak almıştı. Bu dayanakların ortak ilkesi elbette 18 yaşından küçük bireylerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının en son ve sadece çocukları korumak için başvurulması gereken bir uygulama olması gerektiğiydi. Alıkonduğu durumlarda ise bu çocuklara yönelik devletin pozitif yükümlülüklerinden söz ediyordu.

AİHM’in vermiş olduğu bu kararda devletin cezaevlerindeki çocuklara ilişkin pozitif yükümlülüğüyle ilgili ise şöyle diyordu:

“Tutuklu çocuklar savunmasız durumda bulunurlar. Yetkililerin bu çocukları koruma görevi bulunur. Bu nedenle tutukluluk esnasında meydana gelen yaralanmalara açıklama getirmek devletin sorumluluğundadır”.

“Yetkililer cezaevlerindeki çocukların yaşamına ilişkin gerçek ve ani bir riskin varlığının olup olmadığını bilmesi gerekmektedir. Bunu bildiğinde de bu riskin ortaya çıkışını engelleyecek tedbirleri almak durumundadır”.

“Cezaevi yetkilileri çocukları koruma görevlerini onların hak ve özgürlüklerine dokunmayarak yerine getirmelidir”.

“Yetkililer cezaevlerinde kalan çocukların ihtiyaçlarını ve statülerini dikkate alan özel düzenlemeler yapmalıdır”.

“Devlet, kasıtlı ve hukuka aykırı öldürmeden sakınmanın yanı sıra özellikle kendi yetki alanında bulunan kişilerin yaşamlarının korunmasına ilişkin uygun tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmelidir”.

Bilal’in yaşamını kaybettiği olayın ardından neredeyse on altı yıl geçti. On altı yıl sonra bu kez bir başka çocuk, 17 yaşındaki Ali Erol, tutuklu bulunduğu Şakran Cezaevi’nde intihar etti.

Ali’nin yakınları çocuklarının vücudunda bazı izler olduğunu söylerken baskı sebebiyle intihar etmiş hatta intihara zorlanmış olabileceğini söylüyor. Kuzeni; Ali’nin olumlu, iyi düşünen biri olduğunu, intihar etmesini anlamadıklarını, cezaevinin psikoloğunun da kendilerine kuzeninin çok mutlu biri olduğunu söylediğini ekliyor. Ve tabii ki yakınları olayın etkili şekilde soruşturulmasını istiyor.

Evet, Ali üçüncü kişilerin şiddeti sebebiyle yaşamını kaybetmiş de olabilir intihar etmiş de…

Tıpkı 30 Haziran 2019 tarihinde bu kez Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda intihar eden 17 yaşındaki Veli Ersoy gibi… Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Çocuk Ağı 2009-2017 tarihleri arasında en az 18 çocuğun şüpheli şekilde yaşamını kaybettiğini belirtiyor…

Her zaman söyledik. Kapalı kurum doğası gereği şiddet üretir. Zaten bir dizi hak ihlallerine uğramış çocukları kapattıkça, kapatıldıkları yerlerde de daha ağır hak ihlallerine maruz bıraktıkça, sonuç olarak karşımıza çocuklara yönelik şiddetin her türü çıkıyor. Pozantı’dan, Sincan’dan da hatırlayacaksınız… Şiddet insanlık onurunu zedeler. İnsanın yaşamla bağını kopartır. Çocuklarda daha da ağır izler bırakır.

Evet, Ali’nin ölümü soruşturulmalı. Önlemeyen ya da varsa bizzat gerçekleştiren failler bulunmalı ve cezasız bırakılmamalı. Ama en önemlisi bir kere daha söyleyelim ki, çocukları değil cezaevlerini kapatmalı…

Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi