Yeni cezaevleri: Yeni istihdam ve kâr alanları mı?

Özel cezaevi işletmeciliği son derece kârlı bir iş. Kapitalizmin yeni kâr çıkarım alanları yaratma konusundaki becerisi ise doğrusu parmak ısırtıyor.

*** 

1950’li yıllardan bu yana ABD’nin bir küçük modeli olmak isteyen ve son yıllarda da onun dayattığı neoliberal ekonomik politikaları istisnasız uygulayan bir ülke olarak bu alanı bizimkilerin de değerlendirmesi beklenmeli

Yazılacak, konuşulacak konu bulunmasında zorluk çekilmeyen ülkeler sıralaması yapılsaydı Türkiye muhtemelen ilk sıralarda yer alırdı. Öyle ki siyaset, ekonomi, uluslararası ilişkiler, hangi alanda olursa olsun her an, her saat yeni bir konu ortaya atılıyor ya da yeni bir açıklama yapılıyor. Bunu da genellikle ülkeyi yöneten iktidar blokunun siyasetçileri yapıyor.
Belki bunlar gündem oluşturmak ya da gündemi değiştirmek için yapılıyor. Ama bu çabalar bizlere en azından sosyal medya aracılığıyla yazmak ve görüşlerimizi belirtmek fırsatı veriyor. Ana akım medyada, hatta yerel basında dahi yer bulma olanağımızın yok denecek kadar az olduğu gerçeği de göz önüne alındığında bunun ne kadar önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Yozgat’a büyük hizmet(!): Yeni bir cezaevi

Bu açıklamalardan biri “yeni” ya da “akıllı” cezaevleriyle ilgiliydi ve birkaç gün önce, bir milletvekili tarafından Yozgat’ta çok yakında hizmete açılacak olan yeni tip cezaevinin tanıtımı sırasında yapıldı.

Yozgat’ta yapımı devam eden yaklaşık 4 bin kişilik T Tipi Kapalı ve Açık Cezaevi’nde incelemelerde bulunan AKP Yozgat Milletvekili Yusuf Başer: “Yakın zamanda açılışını yapacağımız, bacasız fabrika gibi çalışacak cezaevinin hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Bu yeni cezaevinin mahkûm kapasitesinin daha fazla ve maliyetinin yaklaşık 110 milyon lira olacağını belirten vekil, cezaevi müdürleri ve diğer personelin halihazırda atandığını, bir taraftan da infaz memurları alımının sürdüğünü, cezaevi güvenliğinin sağlanması için bir tabur asker bulunacağını ve yapımı bittiğinde Yozgat ekonomisine, esnafına da ciddi anlamda katkısı olacağını” [1] müjdeledi. Sanırsınız modern teknolojilerle donatılmış bir fabrikanın tanıtımı yapılıyor.

Cezaevleri: Eşitsiz, adaletsiz toplumların gerçeği

Toplumsal sınıf, inanç, cinsiyet eşitsizliği ve etnik ötekileştirmenin yaygın bir biçimde yaşandığı, sosyal adaletin ve barışın bir türlü kurulamadığı, Cumhuriyet tarihinin her gününün üçte birinin sıkıyönetimler ve OHAL’lerle geçirildiği, dört askeri darbe ve darbe girişiminin yapıldığı ve bu dönemlerde kısıtlanmış burjuva demokrasisinin dahi askıya alındığı, resmi verilere göre 300 bine yakın hükümlü ve tutuklunun bulunduğu, sadece 70 bin öğrencinin içinde tutulduğunun ileri sürüldüğü [2] cezaevlerinin işlevinin ne olduğunu tartışmaya gerek yok.

Ancak anlaşılan o ki Atlantik ötesinde ABD’de, onlarca yıldır gerçekleştirilen bir uygulamanın haberi buralara kadar gelmiş: Cezaevlerini ticari bir sektöre dönüştürüp onları yüksek kârların elde edildiği işletmelere dönüştürmek. Bunun için de cezaevlerinin işletilmesi ve yönetimini özelleştirmek.

“İstihdam ve gelir yaratmak, bölge ekonomisine katkıda bulunmak” gibi savların ardında yatan bir gerçek aslında yeni kâr alanları yaratmak olmalı. İşin gerçeği resmi raporlara göre [3] Türkiye’de de neredeyse tüm cezaevlerinin bünyesinde dışarıya iş yapan çok sayıda ticari işletme var. Buralarda mahkûm emeği kullanılıyor.

Halkın refahını artıran cezaevi hizmetleri(!)

Öncelikle şu sorulara yanıt arayarak başlayalım. Bu ve benzeri cezaevlerinde verilecek hangi hizmetler halkın refahını ve gelirini artıracaktır? Normal koşullar altında, bu yeni cezaevlerinde kalacak olanlar mahkûmlar, buralarda istihdam edilecek olanlar da bunları yönetmek ve denetlemekten sorumlu (muhtemelen de torpille işe alınmış) olan memurlar, gardiyanlar olacak.

Bunlar hangi üretken faaliyette bulunacaklar bu cezaevlerinde? Nasıl bir somut değer yaratacaklar da ülkenin ulusal hasılasını, üretimini artıracaklar, ülke ekonomisine hizmet edecekler? Yaygın söylemle, nasıl bir katma değer yaratacaklar da ekonomiye katkıda bulunacaklar?

Dünyanın hangi uygar ülkesinde yeni cezaevi açmakla övünen politikacılar ya da iktidarlar vardır? Buralarda yapılacak harcamalar doğrudan ya da kamu-özel ortaklığı çerçevesinde dolaylı olarak devlet bütçesinden karşılanacağına göre, bu işin bedelini vergi mükellefleri olarak bizler ödemeyecek miyiz? Bu kaynaklar daha verimli ve insanı ve toplumu geliştiren sivil alanlarda kullanılamaz mı?

Neden doktor, öğretmen, hemşire değil de gardiyan?

İstihdam ve gelir yaratılması amaçlanıyorsa, bu neden üretken faaliyetler üzerinden, örneğin yeni fabrikalar ve işyerleri açarak ya da yeni eğitim ve sağlık kurumları açarak yapılmıyor? Gardiyan yerine öğretmen ya da doktor, hemşire istihdam etmek neden düşünülmüyor?

Diğer yandan resmin bütününe baktığımızda, konunun Yozgat ile sınırlı kalmadığını görüyoruz. Yani vekile haksızlık etmeyelim.

Biraz ülkedeki otoriter gidişatın, biraz da inşaata dayalı servet biriktirme stratejisinin bir parçası olarak ülkede sadece dev altyapı inşaatları, HES’ler, AVM’ler, TOKİ binaları, dev camiler ya da aşırı büyüklükte şehir hastaneleri değil, çok sayıda yeni ya da akıllı cezaevi de yapılıyor. Yani bu işler belli bir ekonomik ve politik stratejinin ürünü.

Son 5 yılda 103 yeni cezaevi

Şöyle ki, ülkede 5 Ekim 2018 tarihi itibarıyla toplamda 213 bin 186 mahkûm kapasiteli 388 ceza infaz kurumu mevcut. 2006 yılından 2018 yılına kadar 213 ilçe cezaevi kapatılırken, aynı dönemde 138 bin 320 mahkûm kapasiteli yeni 161 cezaevi yapılmış. Cezaevi yapımı 2013 yılından beri hızlanmış ve son 5 yılda 103 yeni cezaevi yapılmış. 2016 yılından sonra yapılan cezaevi sayısı ise 60. [4]

Kısaca cezaevi yapımının 2013’ten (özellikle de 2016’dan) bu yana artırıldığı söylenebilir. Sadece 2018’de açılan cezaevi sayısı 10 olmuş.

Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın bu yıldan itibaren 2023 yılına kadar 228 yeni cezaevi inşa etmeyi planladığı ileri sürülüyor. Bu, 2018 yılında tamamlanacak 38 yeni ceza infaz kurumunun ardından, 2019 yılından 2023 yılına kadar geçen sürede her yıl yaklaşık 50 yeni cezaevi inşa edilecek demektir. [5]

Bu cezaevlerinin yapım maliyetinin milyarlarca lirayı bulduğunu tahmin edebilirsiniz. Sadece bu cezaevlerinin yemek ihalelerinin dahi nasıl bir kâr imkânı yarattığını, ihaleye giren firmaların aralarındaki sert rekabetten anlayabilmek mümkün. Yani cezaevlerinin yapımı ve dışarıdan hizmet alımı sırasında çok ciddi kârlar elde ediliyor.

Cezaevleri de özelleştirilir mi?

Ancak iş bununla da sınırlı kalmayabilir. Tıpkı ABD’de olduğu gibi yakında bu cezaevlerinin özelleştirilmesi gündeme gelebilir. Çünkü bu tür özelleştirmeler hem sıfıra yakın maliyetli zorunlu mahkûm emeğinin kullanılması, hem de devletten alınacak teşvikler nedeniyle çok kârlı.

Yani ABD’de mahkûmlar özel şirketlerin yönetimindeki cezaevlerinde çok düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Bu mahkûmları cezaevini işleten firma dışarıya da kiralayabiliyor. Ayrıca kapasitenin altında mahkûm söz konusu olduğunda devlet aradaki farkı kapatmak için mahkûm garantisi veriyor. Yani mahkûm açığını kapatmak için olmayan mahkûm başına cezaevine para ödüyor.

Mahkûm başına getiri: 40 bin dolar

Bir araştırmaya göre ABD’deki özelleştirilmiş cezaevlerinde mahkûmlar kişi başına yılda ortalama 40 bin dolarlık bir gelir yaratıyor. Bu da 2 milyon mahkûmun neden hapishanelerde olduğunu kısmen açıklıyor.

Cezaevlerinin özelleştirilmesinden sonra uyuşturucu suçlarında büyük bir patlamanın yaşandığı biliniyor. Uyuşturucu suçlularının yüzde 53,5’i ise ABD nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturan Afrikalı Amerikalılar oluşturuyor. Bu durum da aslında özelleştirilmiş cezaevlerinin mahkûm müşterilerinin asıl olarak ötekileştirilmiş etnik kimlikler olduğunu gösteriyor. [6]

ABD’de özelleştirilmiş cezaevi işleten iki büyük şirket olan ve bu piyasanın yüzde 85’ine sahip bulunan CoreCivic ve GEO Group’un borsadaki hisselerinin değerinin Trump’ın iş başına gelmesinden bu yana iki kat artması ise bu işin ne denli kârlı olduğunu gösteriyor.

Özelleştirilmiş cezaevleri ile ilgili bir diğer gerçek bunların ağırlıklı olarak göçmenler için kurulmuş olması. 2016 Kasım ayı itibariyle örneğin memleketlerine gönderilmek üzere tutulan mültecilerin yüzde 65’i, sayıları ülke çapında 200’ü bulan bu özelleştirilmiş cezaevlerinde tutuluyorlardı. 2013 yılında bu şekilde tutulan 441 bin mülteci olduğu resmi raporlara geçmiş durumda. Bu cezaevlerini işleten şirketlerse devletten mülteci başına geceliğine ciddi miktarda ücret alıyorlar. [7]

Kısaca özel cezaevi işletmeciliği son derece kârlı bir iş. Kapitalizmin yeni kâr çıkarım alanları yaratma konusundaki becerisi ise doğrusu parmak ısırtıyor.

1950’li yıllardan bu yana ABD’nin bir küçük modeli olmak isteyen ve son yıllarda da onun dayattığı neoliberal ekonomik politikaları istisnasız uygulayan bir ülke olarak bu alanı bizimkilerin de değerlendirmesi beklenmeli.

Mahkûm: Hem işçi hem de tüketici

Ancak bu tür cezaevlerinin mahkûmları aynı zamanda işletmenin hem ucuz işçileri hem de tüketicileri olacağından mahkûm sayısının azalmaması gerekiyor.

Bunun için de toplumdaki suç oranının artması, suç kavramının genişlemesi ve yargının potansiyel suçluları daha fazla bu cezaevlerine göndermesi gerekiyor. Aksi durumda mahkûm garantisi sistemi devreye girer ve bu da bütçede açığa neden olur. Bu yüzden de gelecek toplumu suçların azaldığı değil, arttığı bir toplum olmak durumunda.

İşte vekilin belki de farkında olmadan cezaevini “bacasız sanayi” diye tanımlarken yaptığı itiraf tam da bu.

Kaynak: Sendika.org

Dipnot:

[1] “AK Partili Başer: Açılışını yapacağımız cezaevi bacasız fabrika gibi çalışacak, ekonomiye katkı sağlayacak”, https://www.gazetekritik.com (05 Kasım 2018).

[2] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/956296/Cezaevi_fakultesi__Tur… (10 Nisan 2018).

[3] Ceza İnfaz Kurumları İle Tutukevleri İşyurtları Kurumu’nun 2017 Yılı Faaliyet Raporu.

[4] http://www.cte.adalet.gov.tr/bilgidata/genelbilgi.asp (10 Kasım 2018).

[5] https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/12/10/hukumetin-2023-plani-5… (10 Kasım 2018).

[6] Paul Buchheit, “8 Ways Privatization Has Failed America”, http://www.commondreams.org (August 5, 2013).

[7] Genevieve Leigh, “Private prison companies to reap massive profits from mass immigrant detention,” http://www.wsws.org/en/articles (27 February 2017).