1 Ocak 2018
Yeni yıla bir disiplin soruşturmasına savunma yazarken girdim. Bu konuda söylenenler doğruysa, korkarım, yıl boyunca bunu yapacağım. Aslında düşündüğünüz kadar sıkıcı değildi, hatta bazı yönlerden eğlenceli bile sayılabilir. Elbette sadece bazı yönlerden, zira hapishanedeyiz ve burası da dâhil ülkedeki tüm hapishanelerde tecrit, işkence ve saldırılar var. Hapishaneden bir haber geldiğinde bunu hep aklınızda tutmalısınız. Biz espriler yaptığımızda bile siz; hasta olanlarımıza, yaşlananlarımıza ve bebekli annelere öncelik vererek, bizim için endişelenmekten vazgeçmeyin.
Savunmasıyla uğraştığım soruşturmanın konusu: TEK TİP ELBİSE! “Nasıl yani; daha yönetmelik çıkmadı, elbiseler dağıtılmadı, belki dikilmedi bile.” demeyin. Önden rüzgârı geldi işte bize… Suçlama özet olarak şöyleydi : “Çarşamba günü, saat on birde, iki dakika boyunca, ‘Tek tip elbise giymeyiz.’ diye slogan atmışsınız.” Tanımda birkaç önemli düzeltme yaparak eylemi sahiplendim. “Barındırıldığım odada” değil, “kapatıldığım hücreye bitişik havalandırmada” atıyorum; “Giymeyiz” değil, “Giymeyeceğiz” diyorum, gibi. Bunlar mı yani önemli düzeltme demeyin. Şu kısa yaşamda fail olmak istiyorsanız ilk iş, eylemi kendinizin tanımladığından emin olmaktır. Yoksa yaşam boyu başkalarının sizin için yaptığı tanımların mağduru olmakla yetinme tehlikesi var. Zannedilenin aksine, faşizmin bize yapabileceği en büyük kötülük canımızı ve özgürlüğümüzü değil, tanımlarımızı elimizden almaktır. İzin vermeyin. Mağdur değil, fail olun.
Bizim soruşturmada, fail eylemi üstlendiği için geriye kaldı suç tartışması. Hemen bu işe giriştik ve işte eğlence burada başlıyor. 5275 sayılı yasanın 42/2 (e) bendi suçu şöyle tarif ediyor: “Gereksiz olarak marş söylemek ve slogan atmak”. Gördüğünüz üzere gayet açık ve anlaşılır kaleme alınmış, suç; “gereksiz slogan atmak“. İşte bunu kesinlikle reddettim ve tahmin edebileceğiniz nedenlerle sloganımın sadece gerekli değil, artık ne anlama geliyorsa “gereklinin daniskası” olduğunu savundum. Pekiyi bu durumda gereksiz slogan nedir? Yasa koyucunun, Anayasanın ve taraf olduğumuz ulusal üstü sözleşmelerin niyetleri ışığında çok heyecanlı bir tartışma oldu. Sizi sıkmadan bir fikir sahibi yapabilmek için “Mantılara kıyma yerine küçük altın konsun!” ve “Mavi domates istemiyoruz!” sloganlarının gereklilik teorisi açısından değerlendirilmesi aşamasına geldi iş diyeyim, artık gerisini hayal edin. Her ikisinin de cezalandırılamayacağını bile ispatladım bence.
İkna olmuşlar mıdır? Sanmıyorum, ama sonuç gelince sizi mutlaka haberdar ederim. Ben bir boşluk kalmasın diye, artık yeni yılın ilk saatlerinde savunmanın sonunu bağlarken; aslında hukuka ve ahlaka aykırı da olsa cezayı vereceklerini bildiğimi söyledim ki saf sanmasınlar. Ortada onların bu kusurlu işlemini itirazla ve davayla düzeltecek bir yargı kalmadığının farkında olduğumu da belirttim. Sadece KHK’lar veya Ceza ve Tedbirlerin İnfazının yargısal denetimi ile ilgili söylemiyorum. Bu ülkede artık bir yargı yok.
Adliye binalarında gerçekleştirilen günlük pratik, idari açıdan hükümet tasarrufu kabul edilebilir. Kurulduğu günden bu yana, Cumhuriyetin en zayıf ve hastalıklı çocuğu olan “yargıç” nihayet arkasında bir gelenek bile bırakmaya teşebbüs edemeden berhava oldu. Belki, teşebbüs değil tenezzül demeliyiz; zira elde “ben geleneği devralayım” diyebilecek bir kadro yok. Yani elimizdeki ihtiraslı ve pragmatist ilahiyatçılar ile avukatlıktan sıkılmış eski siyasi parti ilçe başkanları da sanmam ki yargıçlıktan emekli olabilsinler.
Onlar sormayacak, ama sizin aklınıza gelebilir. Yargı yok, hukuk yok, akıl veya ahlak beklemiyorsun; ne diye savunmayla, dilekçeyle, davayla uğraşıyorsun be adam! Ne değişecek?
İşte hapishane idaresinin güzel sloganımızla ilgili söylediği de tam bu aslında. “Sizin sloganınızla mı değiştireceğiz” diyorlar.
“Artık bir faydası yok, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz, gitmelerinin bir yolu yok…” diye mi düşünüyorsunuz? Nelerden vazgeçtiniz; artık işe yaramıyor, “GEREKSİZ” diye? Nelere karşı durmaktan; toplanmaktan, direnmekten, sokaktan, örgütlenmekten?
Vazgeçmeyin! Yaşamdaki yerlerinize, değerlerinize geri dönün. Her eylem, her itiraz, her örgüt, her direniş gerekli. Her dava, şikâyet, başvuru, dilekçe. Her basın toplantısı, miting, yürüyüş. Her grev gerekli.
Sloganım gerekliydi ve hepsi. Siz gereklisiniz.
Boş vermeyin, vazgeçmeyin, yılmayın. Kışın sonu bahar, biz haklıyız ve mutlaka kazanacağız!
İşte bu; gerçekten gerekli. Hepimiz için.
Selçuk Kozağaçlı
Silivri Kapalı Hapishanesi
Kaynak: ÇHD
- 10 gösterim