İlk başta giriş işlemleriniz tamamlanır. Sonrasında sizi bir odaya alırlar. O odanın havası çok farklıdır. Size ilk olarak orada “böyle yaparsan işte böyle olursun” hissi verilir. Odanın duvarları kanlıdır.
İki yıla yakın F tipinde yaşamış (Tekirdağ 2 nolu F tipi) biri olarak bu yazıyı yazıyorum. Nedir F TİPİ yaşamı? Buradaki “yaşam” ironiktir. Yaşam yoktur, çünkü sizi oraya öldürmek için koyarlar.
Bilirsiniz; düşünceniz için oraya girdiğinizi ya da oradaki psikolojik ve fiziksel işkencenin sizi etkileyemediğini. Ama sağlığınız ister istemez bozulur. İlk 2 yıl içinde gözleriniz bozulur ve yemeklerden dolayı da mide hastalıklarına, benzeri hastalıklara yakalanırsınız.
F tipine ilk girişte neler yaşanır?
İlk başta giriş işlemleriniz tamamlanır. Sonrasında sizi bir odaya alırlar. O odanın havası çok farklıdır. Size ilk olarak orada “böyle yaparsan işte böyle olursun” hissi verilir. Odanın duvarları kanlıdır. Size soyun derler. Anlamlıdır, zira aslında orada, düşüncelerinden, fikirlerinden soyun derler.
Siz anadan üryan soyunmayı kabul etmezsiniz. İlk fiziksel saldırı başlar orada. 20 ve üstü gardiyan sizi tepe taklak ederek zorla soyar. Onursuzca yapılır bu saldırı, küfürlerin ve tekme tokatların eşliğinde sürer. Sonrasında X-ray cihazlarından geçersiniz. Bu X-ray cihazları bitmez. Siz her X-ray cihazına girdiğinizde ayakkabınızı, kemerinizi, saatinizi ve kabanı-montu-hırkayı üzerinizden alırlar.
F Tipinde yaşam nasıldır?
Bizler siyasi olarak girdiğimiz için bizim yaşamımız dolu doludur. Boş vaktimiz yoktur. Her saati okuyarak, yazarak ve notlaşarak geçiririz. Okuma-yazma işi programlıdır. Notlaşma ise yoldaşlarımızla ve diğer siyasi tutuklularla yaptığımız sohbetlerdir.
F tipinde Özgür Tutsaklar olarak yaşam sabah içtima ile başlar. Bir arkadaşımız bütün özgür tutsakların isimlerini okuyarak içtima alır. Tüm yoldaşların isimlerini okuduktan sonra, yoldaşlara: “Günaydın yoldaşlar” der ve tüm yoldaşlar da “yoldaşlar günaydın” diyerek sabah içtiması alınır.
Sonra gardiyanlar içtima almaya gelirler. Tabi biz siyasi tutsaklar olduğumuz için içtima sırasında ayakta beklemeyiz, otururuz. Ama eğer dilekçe veya mektup filan verilecekse, aramızdan bir yoldaşımız ayakta bekler ve gardiyana teslim eder.
Kapılar açıldıktan sonra havalandırmaya çıkar ve yarım saatlik sporumuzu gerçekleştiririz. Sporumuzda da bir yoldaşımız spor hareketlerini yapar biz de ona eşlik ederiz. Spor yaparken türkülerimizi-marşlarımızı gür sesle söyleriz. Spor bittikten sonra kahvaltımızı yaparız ve sonrasında acil notlaşmamız gerekirse notlarımızı göndeririz. Kahvaltı sonrasında günlük gazetelerimizi okuruz ve gündemden uzak kalmayız. Ayrıca gazetelere gönderdiğimiz mektupların gazetelerde yayınlanıp yayınlanmadığına da bakarız.
Kahvaltı bittikten sonra günlük eğitim çalışmalarımızı gerçekleştiririz. Bu eğitim çalışmalarında çok şey öğreniriz: Hitap yeteneği, ikna yeteneği ve diyaloglarımızı daha da güçlendiririz. Tabi ideolojik bağlamda da. Eğitim çalışmaları bittikten sonra yazılacak mektuplarımız varsa mektuplarımızı yazarız. Daha sonrasında el işlerimizi yaparız. Bu el işleri kantinden alınan ayakkabı boyası ve resim kâğıdı ile yaptığımız, ürettiğimiz materyallerdir. Bu el işlerini ailelerimize, dışarıdaki kurumlarımıza ve diğer F tiplerinde yatan yoldaşlarımıza göndeririz.
Daha sonrasında ise kitap okuruz. Okuduğumuz her kitabın özetini ve eleştirisini yazarız. F tipinde işleyiş genelde böyledir.
F Tipinde idarenin işleyişi nasıldır?
İdare ve gardiyanlar genelde hep saldırı pozisyonundadır. Bu saldırı her anlamda gerçekleşir. En basitinden yazdığımız dilekçeler dikkate alınmaz, gerekli yaşamsal ihitiyaçlarımız gerçekleştirilmez. Kantinden aldığımız ayakkabı boyası ve resim kağıdı ile yaptığımız ürünlere el koyarlar.
Bunlar yaşanılanların en azıdır. Tecrit sizi yalnızlaştırma, bireycileştirmek için yapılmış olan bir sistemin ürünüdür. Bu insan onuruna en aykırı bir durumdur.
Her ay genel aramalar olur. Bu aramalarda fiziksel saldırı, sosyologların ve psikologların eşliğinde yapılır. Gardiyanlar saldırır onlar da izler. Saldırması için bir bahane yoktur. Adamın gündelik yaşamda bir sorunu olmuştur, onu sana yansıtır, hıncını senden çıkarır. Gerek fiziksel olarak gerekse de psikolojik olarak. Bu saldırılarda siyasi tutsaklar karşılık vermez, kendini korur ve slogan atar.
Sonra gardiyanlar dava açar. Siz hem işkenceye uğramış olursunuz hem de davalık olursunuz, müşteki durumuna düşersiniz.
Örnek vermek gerekirse, bu olaylar sonucunda şu anda bile mahkemeye gidiyorum; sadece hapishanede yaşadıklarımdan dolayı. Uzun lafın kısası: Onlar döver, işkence yapar, onursuzca davranırlar ama sonucunda “suçlu” olan sen olursun.
21 Aralık 2012 tarihinde vizyona “F Tipi Film” girdi. Büyük emeklerle çekilen bu film, yukarıda bahsettiğim insanlık dışı uygulamaları ve tutsakların verdiği irade savaşlarını gösterdi bize. Tutsakların ailelerine yapılan onursuzca davranışları herkese anlattı.
Bütün bu baskılar, saldırılar bizde, F-tipindeki tutsaklarda nasıl bir etki yaratıyor peki? Bunlar tutsakların ne kadar haklı, ne kadar doğru bir dava uğruna mücadele ettiğinin kanıtı oluyor aslında.
Biz doğru yoldayız. Mahir Çayan‘ın da dediği gibi: “Varsın bütün oklar üstümüze yağsın. Biz, doğru gördüğümüz bu yolda sonuna kadar yürüyeceğiz.”
Kaynak: www.gezite.org
- 7 gösterim