Ölümü öldürmeye yol alıyoruz

İSTANBUL / DİHA Güncellenme : 27.10.2012 12:34

Siirt E Tipi Cezaevi’ndeki tutsaklarda sağlık sorunları ciddi boyutlara ulaşırken, tutsaklar kararlılıklarını dile getirdi. 45 gündür açlık grevinde olan 22 yaşındaki Dilşah Kocakaya, “Annelerimiz alanlarda ‘çocuklarımız ölmesin biz ölelim’ diye çağrıda bulunuyorlar. Bizler Mazlumların, Kemallerin ve Hayrilerin yoldaşlarıyız ve yaşamak için bin defa ölmeye hazırız. Annelerimizle kendi dilleriyle konuşabileceğimiz günleri getirmek ve tecridi paramparça etmek adına herkes yerine büyük bir mutlulukla yaşatmak için ölümü öldürmeye yol alıyoruz. Tarih, direnenlerin kazandığını bir kez daha gösterecektir” dedi.
Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nden süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren ilk grupta yer alan tutsaklarda kabız ve hemoroidten kaynaklı dışkıdan kan gelme, gözlerde yaşarma, görüş bulanıklığı, ciddi halsizlik, sıvı alma isteksizliği, baş dönmesi, mide bulantısı-kusma gibi sorunlar sık bir şekilde yaşanıyor. Siirt Cezaevi’nde açlık grevine katılan Gülistan Abdo, Gulan Kılıçoğlu, Emel Gültekin, Gülsüm Koç, Dilşah Kocakaya, Kevser Akçelik, Rızgar (Ecevit) Turan, Burhan Eviz, Tevfik Özdemir, Erdi Çelik, Abdurrahman Budak, Lokman Karaşi, gönderdikleri mektuplarda hem özgeçmişlerini hem de eyleme katılma amaçlarını yazdı.

Hakikat aşkı için...

Emel Gültekin:

4 Mayıs 1984 Amed Bismil doğumluyum. 15 Aralık 2010’da tutuklandım. Anadilimde savunma yapmak istedim fakat reddedildim. Savunmam alınmadan örgüt üyeliğinden 7 buçuk yıl ceza aldım. Yargıtay’a gönderdiğim itiraz dilekçesi kabul edilmedi. Kısa bir sürede cezam onaylandı. Yaklaşık iki yıldır cezaevindeyim. 1 buçuk yılı aşkın bir süredir darbe sonucu oluşan fiziksel rahatsızlık yaşamaktayım. Damarlarımda ciddi ezilmeler ve zedelenmeler mevcuttur. Hakikat aşkının özgür yaşama yaklaştığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle kutsal bir eylemde insanlık adına verilen bu savaşta bedenini ölüme yatırmak benim, bizim için onur verici ve büyük bir anlam taşımaktadır. Uğruna bedenimizi ölüme yatırdığımız taleplerimiz yerine gelmediği sürece bu kutsal eylemden bir adım geri adım atmayacağımızı belirtmek istiyoruz. Biz yaşamayı ve yaşatmayı uğrunda canımızı verecek kadar çok hissediyor ve seviyoruz.
Devlet utansın!

Gulan Kılıçoğlu: Amed, Dicle doğumluyum. Amed’in politik konumundan kaynaklı yoğun bir atmosfer içinde büyüdüm. Bu yoğunluk çocukluk hayallerimden kurguladığım geleceğime kadar etkiledi beni. Bölge’de çocuk olmak açlık grevlerini, mitingleri, tecritleri, sloganları, sürgünleri erkenden öğretiyor insana. Cümle gördüklerimi yol bilerek bir tarafından tutmak için mücadelenin, Ankara SBF Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandım. Ankara’daki öğrencilik yıllarımda hayatın olağan akışını bozmak gerekçesiyle tutuklandım ve örgüt üyeliğinden ceza aldım. Cezam Yargıtay’dadır. Onaylanırsa iki yıl sonra çıkıyorum. Dosyadaki hukuksuzlukların haddi hesabı yok. Kaldığımız cezaevlerindeki rehabilite etme, iğdiş etme çabalarının haddi hesabı yoktur. Ama bizler kişisel kaygılara girmeden her şeyi göze alarak zihnini betonlaştıranların çatlaklarından sızan çiçek olmak istedik. Betonları çatlatıp İmralı duvarlarını kırmak için, anadilimizde eğitim ve yaşam için süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girdik. Bugün eylemimizin 44’üncü günündeyiz. Devlet utansın ki bizi anadilimiz için eylem yapmaya mecbur bıraktı. En doğal durum gibi ele alınması gereken bu konu hiç tartıştırılmamalıydı. Betonları kırıp İmralı güneşine ulaşmak için devletin doğal akışını bozmaya devam ediyoruz, edeceğiz.
Dur demenin zamanı
Gülistan Abdo: 1974’de Rojava Kürdistan’ın Afrin Reco şehrinde doğdum. 1992’de özgür bir Kürt kimliği ve diliyle yaşamak için PKK saflarına katıldım. İki yıl dağda kaldım. 1994’te yaralı olarak ele geçtim. Ayak parmaklarımda kangren oluşmuştu; ancak bilinçli bir şekilde bekletildi ayağımın yarısına yayılıncaya kadar ve sonrasında sol bacağım kesildi. Yargılamam bir yıl sürdü ve 36 yıl ceza aldım. 18 yıldır cezaevindeyim ve çeşitli dönemlerde sayısız, süresiz-dönüşümlü açlık grevlerine girdim. 30 yıldan fazla süren bir savaşın içinde asimilasyon, inkar ve katliamlardan, soykırımdan geçirilen bir halkın kendini var etme sürecine girilmiştir. Dayatılan imha ve inkar, önderliğimiz Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecritle yok etme politikası en üst düzeye çıkarılmıştır. Savaşın hiçbir halka kazanç getirmediğini söyleyen ve hep barış çabası içinde olan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu inançla 12 Eylül 2012 tarihinden itibaren Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, sağlığı ve anadilin üzerindeki tüm yasaklamaların kaldırılarak kamu dili haline getirilmesi için süresiz dönüşümsüz açlık grevine girdim. Cezaevlerindeki bir PKK esiri olarak savaşa dur demenin zamanı olduğunu ve halkların özgürlüğü, barışı için güneş doğuncaya dek sonuna kadar yaşam pahasına da olsa mücadele edeceğiz.
Ölümü öldürmeye yol alıyoruz
Dilşah Kocakaya: 19 Ocak 1990 Diyarbakır Lice doğumluyum. Lise 4 öğrencisiyken 26 Kasım 2008’de gözaltına alınarak tutuklandım. Çukurova Üniversitesi Arkeoloji bölümü öğrencisiyim; ancak 4 yıldır gizli tanık ifadesi yüzünden tutuklu olarak yargılandığım için okuyamıyorum. Cezaevlerinin dolup taştığı böylesi bir süreçte tutuklu olmayı yargılamıyorum. Zira Türkiye’nin olağanlıklarından birini yaşıyorum, yaşıyoruz. 18 yaşında cezaevine girdim ve şu an 22 yaşındayım. Çocukluğumdan gençliğe uzanan yıllarımı cezaevinde geçirdim, geçiriyorum. Mahkeme salonlarında adaletin hangi mülkün temeli olduğunu sorgulayarak büyüdüm. Kürt-Zaza bir anne babanın çocuğuyum. Ancak okuduğum yıllarda anadilimi kullanamadığım için bugün unutmanın eşiğine gelmiş bulunmaktayım. Annemle kendi dilimde konuşamamak beni hem üzüyor hem de bir şeyler yapmaya teşvik ediyordu. Ortaokul ve lisede Türkçe’nin yanı sıra İngilizce’nin de bize öğretildiği halde Kürtçe’nin neden öğrenemediğimiz aklımın hep bir köşesinde takılı kaldı. Büyüdükçe ve Türkiye devletinin şahsım üzerinde uyguladığı şiddeti gördükçe bütün sorularıma cevap buldum. Bulduğum cevaplarla beraber 12 Eylül 2012 tarihinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladım yüzlerce arkadaşımla beraber. Tecrit bir insanlık suçudur söylemiyle tecridin son bulmadığını gördük, yaşıyoruz. Söylemden öteye bir şeylerin yapılması gerekiyordu. Tecridi parçalayabilmek ve Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlük koşullarını sağlayabilmek için bugün 44 gündür İmralı duvarlarını parçalamak ve annemin sütü gibi hakkım olan anadilimi tüm kamusal alanlarda kullanabilmek için süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeyim. Tarihe yazılan bugünlerde bu tarihi harflerden biri olmanın sonsuz mutluluğu ve onurunu yaşıyorum. Annelerimiz alanlarda çocuklarımız ölmesin, biz ölelim diye çağrıda bulunuyorlar. Bizler Mazlumların, Kemallerin ve Hayrilerin yoldaşlarıyız ve yaşamak için bin defa ölmeye hazırız. Annelerimizle kendi dilleriyle konuşabileceğimiz günleri getirmek ve tecridi paramparça etmek adına herkes yerine büyük bir mutlulukla yaşatmak için ölümü öldürmeye yol alıyoruz. Tarih, direnenlerin kazandığını bir kez daha gösterecektir.
Bireysel kaygılardan sıyrıldım
Gülsüm Koç: 1992 Bingöl doğumluyum ve Bingöl’ün Alevi köylerindenim. Lise son sınıf öğrencisiyken tutuklandım ve 1 buçuk yıldır cezaevindeyim. Meydanlarda sürekli naraları duyulan demokrasi anlayışını mahkemelere gel-git dönemlerinde daha anlamış oldum. Dosyamdaki hukuksuzlukların haddi hesabı yok. Hem mahkeme sürecinde hem de aramızda bulunan arkadaşlarımın, ailelerinin ve içimizde bulunan annelerimizin yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri dramatik, traji-komik olaylarla demokratik olayların içerisinde demokratsızlığın yaşanıp boy verdiğini, faşizan zihniyetin yaşamlarımızı gasp edip çorak topraklara benzettiğinin canlı tanığıyım. Ve ben içerisinden geçtiğimiz süreçte tüm bireysel kaygılarımdan sıyrılarak 15 Eylül 2012 tarihinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladım. Bu yola koyulurken maddiyatın dayatıldığı, her şeyin maddileştiği bir zamanda ancak cevabımızın maneviyatımızla olacağına inandım. İnancımın bizi zafere götüreceğine inanıyorum ve Kürt halkını zafere götürecek bu sürecin aktif öznesi olmaktan büyük onur ve mutluluk duyuyorum.
Kararlı ve iradeliyiz
Kevser Akçelik: 1 Şubat 1994 Hakkari Yüksekova doğumluyum. 2009’da BDP Kadın Meclisi’yle çalışmalara başladım. DÖKH’ten doğru DTK Daimi Meclis üyesiyken 29 Mart 2012’de tutuklandım. Şırnak KCK dosyası kapsamında yapılan operasyonla gözaltına alındım. Çocuk yaşta olduğum için Şırnak Çocuk Ağır Ceza’da yargılandım. Dosyamda suç teşkil edecek delil olmamasına rağmen suça sürüklenmiş çocuk ithamıyla yargılandım. Bu ithama rağmen müebbet istendi. Müebbetten üst yöneticiliğe, üst yöneticilikten alt üyeliğe iyi hal uygulaması olmadan ifadesiz, savunmasız sadece bir yıllık süreç içerisinde cezalandırıldım. Yaklaşık 8 aydır içerideyim. Hem içeride hem dışarıda yapılan insanlık dışı uygulamalar, halkın üzerindeki baskılar, imha ve inkar politikaları, anadilimizin tanınmaması, en önemlisi de Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit artık kabul edilemez boyuttadır. Kürtlerin ve biz kadınların en hassas noktası olan Öcalan’a yaklaşımı kendi varlık gerekçemize yaklaşım olarak kabul etmiş ve bu temelde Öcalan’a karşı uygulanan tecrit ve izolasyon politikasını kesinlikle kabul etmeyeceğimizi belirterek bu temelde bedenlerimizi onurluca ve önderlikle yaşam için ölüme yatırıyoruz. Sonuç alıncaya kadar da kararlı ve iradeli şekilde devam edeceğimizi belirtiyoruz.

Açlık grevcilerinin portreleri
Rızgar (Ecevit) Turhan: 1 Nisan 1972’de Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Kaşıkyayla (Zuvanya) köyünde doğdum. Ortaokul mezunuyum. 1992’de saflara katıldım. 1995’te Çukurova’da yakalandım. 125’inci maddeden müebbet ceza aldım. Sırasıyla; Mersin, Konya, Diyarbakır, Yozgat, İskenderun, Adana F Tipi, Siirt, Erzurum tekrar Siirt Cezaevi’nde kaldım. Toplam 18 yıldır cezaevindeyim. Ailem Siirt merkezde ikamet etmektedir.
Gümüşhane kırsalında yakalandım
Burhan Eviz: 17 Ağustos 1980’de Siirt’in Kurtalan ilçesine bağlı Kayabağla’da (Zaqeyde) doğdum. 1999’dan 2000’in başına kadar HADEP gençlik faaliyetlerinde çalıştıktan sonra 2001 tarihinden itibaren parti saflarına katıldım. 2006 yılında Gümüşhane kırsalında yakalandım. Toplamda bir müebbet olmak üzere 68 yıl hapis cezası aldım. Gümüşhane, Erzurum, Siirt cezaevleri olmak üzere toplamda 6 yıldır cezaevindeyim. Ailem Siirt Kurtalan’da ikamet etmektedir. Lise mezunuyum.
KDP tarafından TC’ye teslim edildim
A. Rahman Budak: 1 Aralık 1978’de Şırnak Kapanlı (ErÍ) köyünde doğdum. İlkokul mezunuyum. 1991’de saflara katıldım. 1996’da Irak’ta yakalandım. KDP tarafından TC’ye teslim edildim. Toplam yattığım 6 sene boyunca Adana ve Elbistan cezaevlerinde kaldım. 2002’de tahliye oldum. İkinci sefer tutuklanmam 2008’de gerçekleşti. Toplamda 8 buçuk yıl ceza aldım. Bu cezamın hepsini şu anda bulunduğum Siirt Cezaevi’nde geçirmekteyim. Toplamda bir yıl cezam kalmış. Ailem Cizre’de ikamet etmektedir.
Evli ve iki çocuk sahibiyim
Tevfik Özdemir: 13 Haziran 1967’de Eruh Pozatlı Bansa (Basne) köyünde doğdum. Evli ve iki çocuk sahibiyim. 1990 yılında saflara katıldım. 2004 yılında Iğdır’da yakalandım. Toplam 12 yıl 6 ay örgüt yöneticiliğinden ceza aldım. Iğdır ve Siirt cezaevlerinde kaldım. Toplamda 8 yıldır cezaevindeyim. 1 buçuk yıl cezam kaldı. Ortaokul mezunuyum. Ailem Siirt merkezde ikamet etmekte.
‘KCK’den tutuklandım
Erdi Çelik: 25 Şubat 1988’de Siirt’in Kurtalan ilçesinde doğdum. Siirt Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu hemşirelik bölümü dördüncü sınıf öğrencisiyim. 28 Şubat 2011 tarihinde Kurtalan KCK Kurtalan gençlik yapılanması üyesi iddiasıyla suçlanarak tutuklandım. Ve yine cezaevindeyken yapılan Kurtalan KCK tutuklamalarından da yargılanmaktayım. Her iki dosyadan da yargılamam devam ediyor.
Örgüt üyesi olmamakla beraber!..
Lokman Karaşi: 4 Eylül 1981’de Şırnak’ın Cizre (Cizir) ilçesinde doğdum. Evli ve 5 çocuk sahibiyim. İlkokul mezunuyum. Şubat 2011 yılında tutuklandım ve örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlemekten 7 yıl bir ay ceza aldım.