Bu gün 12 Mayıs Perşembe, Mersin İHD ile ortak yaptığımız basın açıklaması ve Görülmüştür grubuna hapishaneden gelen belgeler ile yasaklanan el işleri
***
BASINA VE KAMUOYUNA
Belgeleriyle açıklayacağımız ‘Boncuk skandalı’na girmeden önce Türkiye Hapishanelerinde neler oluyor kısaca değinelim: Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP hükümetinin “savaş konsepti” hapishanelere de yansıdı. Son 8 ayda binlerce Kürt siyasetçisi, öğrenci, Aydın ve Akademisyen hukuksuz şekilde gözaltına alındı. Birçoğu tutuklandı.
2015 yılı Kasım sonu resmi rakamlarına göre Türkiye Hapishaneleri’nde 170 bin tutuklu ve hükümlü bulunmaktaydı bu gün ise bu sayı 187 bin olmuştur. Yani hapishanelerde nüfus artışı ve ölüm oranı Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Ülke genelinde 360 hapishane bulunmaktadır. Hapishanelerde 700 civarında ağır hasta tutuklu ve hükümlü, tedavi edilmeksizin veya serbest bırakılmaksızın tutulmakta ve her sene onlarcası yaşamını yitirmektedir.
Yine açıklanan rakamlara göre sadece son 6 ayda 300’ün üzerinde lise veya üniversite öğrencisi tutuklanmıştır. 500’ün üzerinde çocuk, tutuklu veya hükümlü annesi ile birlikte hapishanelerde, dışarıdaki birçok ayrıcalıktan yoksun halde yaşamaya çalışmaktadır. Aynı şekilde halen hapishanelerde 3000 çocuk mahpus bulunmaktadır. Adalet bakanlığı “müjde olarak” 6 yeni çocuk cezaevi inşa edileceğini açıklamıştır.
Tutuklu gazeteci sayısı 35’e yükselmiştir.
Ağırlaştırılmış müebbetliklerin “hava alma” hakkı birçok cezaevinde 3 saatten bir saate indirilmiştir.
Sürgünler son yıllarda görülmemiş oranda artmıştır. Kurumlarımıza gelen tutsak mektuplarında bildirilen sürgün haberlerine yetişmek, adresleri güncellemek neredeyse imkânsız bir hale gelmiştir.
32 Yıldır tutsak olan Hasan Gülbahar’ın “sürgün” mektubunu ekte örnek olarak sunuyoruz.
Hücre baskınları artmış, düne kadar serbest olan çamaşır leğenlerinden, yedek nevresimlere, boş pet şişelerine kadar toplanmaya başlanmıştır. Gardiyanlar bile bu duruma anlam veremediklerini söylemişlerdir. Yine ekte sunduğumuz tutsak yazar İbrahim Şahin’in yeni mektubu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi içermektedir.
Tutsakların keyfiyete itiraz hakları da infaz hakimliğinde takılmaktadır. Bu durumda tutsakların bize yazmaktan ve durumu basına bildirmekten başka çaresi kalmamaktadır.
Bu gün burada açıklayacağımız “Boncuk Skandalı” da bunlardan biridir. Bildiğiniz gibi Birçok hapishanede olduğu gibi F Tipleri’nde de tutuklu ve hükümlüler ilgili kanunlarla, genelgelerle, yönetmeliklerle oluşturulmuş mevzuatlar çerçevesinde elişi faaliyetlerinde bulunabilmekteler. Bu evrensel bir haktır. Bu haktan yararlanan tutsaklardan biri Sincan Cezaevinde kalan Yaşar İnce’dir. İnce bize yolladığı ekte sunduğumuz mektubunda mahkeme kararıyla kazandığı bu hakkın keyfi olarak elinden alındığını, hücresinin basılarak malzemelerinin toplandığını, bildirmiştir. Bir mahkemenin verdiği hakkı başka bir mahkeme geri almıştır. Yaşar İnce, yolladığı mektupta şunları yazmıştır: 2. ACM 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde ilk defa şahsım üzerinde böyle bir karara ihtiyaç duydu. Bireysel başvuru çerçevesinde Anayasa Mahkemesi’ne taşımak durumunda kaldım. İlgili mahkeme onlarca tutuklu ve hükümlüye verilen elişi malzemelerine dair nasıl bir algıya kapıldı ya da küçücük boncuk tanelerinden, normalde hücrelerde bulundurulan dikiş ipleri kalınlığındaki boncuk işlerinden, “saldırı-savunma maksatlı” nasıl bir “tehlike”, “risk”, “güvenlik zaafiyeti” oluşturulacağının fikrine kapıldı, anlaşılması zor.”
Mahkeme kararında ironi gibi, ““Silahtan sayılan eşya vasfında kabul edilmese de” denmektedir. Yani keyfiyet kabul edilmektedir. Dolayısıyla bunun sadece bir güvenlik görevlisinin münferit tavrı olmadığı bir hükümet politikası olduğu anlaşılmaktadır. Boncuğa gelene kadar neler var diyebilirsiniz. Ama bir boncuğu, el işlerini keyfi olarak yasaklayan bir zihniyet hapishanelerde neler yapmaz. Bu skandal hakkında yorumu Basının ve Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
12.05.2016
İHD Mersin Şubesi
Görülmüştür Ekibi
- 2 gösterim