"Dilekçemizde yazdığımız kimi cümlelerden ötürü C.Başkanı ve Başbakan'a hakaretten hepimiz soruştumalık olduk."

"Abdülhamit döneminde 'yıldız' okuma ile kavramlara duyulan hassasiyetin bir benzeriyle yüzyüzeyiz. Dilekçemizde yazdığımız kimi cümlelerden ötürü C.Başkanı ve Başbakan'a hakaretten hepimiz soruştumalık olduk.

Belirttiğim bu tür şeylere alışmamız isteniyor. Herhalde yirmidört (24) yıllık cezaevi hayatımda bunlara alışamadım. Bundan sonra da kısıtlayıcı şeylere alışmaya hiç niyetim(iz) yok."

CEVAT YERDEGÜL

T Tipi Kapalı Cezaevi

KARABÜK

***

06.06.2016

Sevgili Adil Merhaba,

Öncelikle senin ve bütün dostların iyi olduğunu umuyorum, selamlıyorum.

Gönderdiğin dergileri aldım, teşekkür ediyorum. Dergiler ulaştı, ancak sözünü ettiğin mektup ulaşmadı henüz. Sadece haftanın bir günü (Cuma) mektup alabiliyoruz. Ulaşır diye birkaç Cuma beklemek durumunda kaldım. Diğer mektuplarımızın akıbetine uğradı galiba. Kurumun posta işi ile uğraşan personeline sordum, “gelseydi mutlaka verirdik” dedi. Oranın postahanesinden mi, buranın postahanesinden mi kaynaklı bilemiyorum. Bilinen tek şey, mektubun ortada olmadığıdır.

Formalite de olsa kimi şeylere uyuluyordu eskiden. Mektuplarımızın kimi ellerden geçtiğinin farkındaydık yine de. Mektuplar bir şekilde bize ulaşıyordu. Şimdi gizli yapma ihtiyacı dahi duyulmuyor. Hukuk bir kenara atılarak aleni yapılmaya başlandı hukuksuzluklar. Kendi hukuklarına güvenleri olsaydı mevzuatı işletirlerdi. Biz de bütün hukuki yolları tüketmek için çabamızı sürdürürdük. Meçhule götürmek daha kolay ve masrafsız geliyor galiba.

Bir süredir iletişim konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Mektupların bir kısmı güme giderken, diğer kısmı ya soruşturmalık oluyor, ya da sansüre uğruyor. Bir şekilde yerine ulaşabiliyor. Kürdistan’da yaşananlara ilişkin Lahey Adalet Divanı’na bir mektup yazdım. Mektubun içeriği, insan hakları kuruluşlarının olaylarla ilgili verilerine dayanıyordu. Türkiye’nin de bizatihi kabul ettiği uluslararası bir kurum olmasına rağmen mektup sakıncalı görülerek gönderilmedi. Türkiye'nin taraf olması itibariyle mektup denetime dahi tabi tutulmamalıydı. Cezaevi Savcısı da bu yönde görüş belirtti. Yine de soruşturmadan kurtulamadı. Dava şu anda Anayasa Mahkemesi’nde. Anayasa Mahkemesi’nin her dava için ikiyüz lira civarında para istemesi, para verilmediği durumda davayı düşürmesi de ayrı bir problem. Üzerimizde kayıtlı bir şeyin olmadığını resmi belgeyle ispatlamamız durumunda ancak para muafiyeti yapabiliriz. Ne var ki tanınan süre on beş (15) gündür. Bu süre içinde ilgili belgeleri tamamlamak imkansız. Hukuki sürecin kapatılmasının bir biçimi oluyor bu da.

Abdülhamit döneminde “yıldız” okuma ile kavramlara duyulan hassasiyetin bir benzeriyle yüzyüzeyiz. Dilekçemizde yazdığımız kimi cümlelerden ötürü C.Başkanı ve Başbakan’a hakaretten hepimiz soruştumalık olduk. Cümlelerin ne olduğunu yazamıyorum. Çünkü o da soruşturmaya uğrayabilir. Mesela x şahsın cuntası dediğinizde hakaret etmiş sayılıyorsunuz. Savcıya, “bu davanın açılmış olması dahi haklılığımızı gösteriyor. Hangi demokratik ülkede hukuk bu denli bir iki şahsın etrafında, bu denli dolandırılıyor, eleştiri hakkını kullananlara karşı davalar açılıyor. Hakaretten söz edilecekse o da milyonlarca insanı açlıkla terbiye etmektir” nezdinde birkaç şey söyledim. “Bunlar ayrı” deyip geçiştirdi.

Göndrediğimiz mektupların sansüre uğrayıp uğramadığını, gönderilen bir mektubun, faksın muhatabına ulaşmayıp (sevkler nedeniyle) bize iade edilmesiyle öğrenebiliyoruz ancak. Gönderdiğim fakstan bir satırın silindiğini böylece öğrendim. Cümle öyle devletin bekasını tehlikeye koyacak bir cümle olduğu anlaşılmasın! Şöyle denilmiş: “Olası bir çözüm gelişir de çıkarsak ala, yok çıkamazsak kılıç-kalkanlarımızı kuşanır, önümüzdeki yıllarla savaşmaya devam ederiz”. “Kılıç-kalkan”, “önümüzdeki yıllar”, “savaş” kavramları bir arada görülünce saldırı için tetikte olduğumuzu düşünmüş olmaktalar ki bu kelimeler silinmiş. Fail kim? Bilmiyorum. Çünkü faks başka cezaevine de uğramış. Kısacası bir metafor, bir imge veya bilmeceleri olan terim hemen sakıncalılar repertuarında yerini alıyor. Traji-komik bir durum...

Belirttiğim bu tür şeylere alışmamız isteniyor. Herhalde yirmidört (24) yıllık cezaevi hayatımda bunlara alışamadım. Bundan sonra da kısıtlayıcı şeylere alışmaya hiç niyetim(iz) yok.

Durumumuzu az çok tahmin ediyorsundur. Yaşanan genel durumun dışında değiliz. Değişen siyasal iklim kısa sürede yansımasını buluyor bulunduğumuz alanlarda.

Kendine çok iyi bak. Sana ve Görülmüştür Ekibi'nde yeralan tüm dostlara selam ve saygılarımı iletiyorum.

Sevgili Öykü’ye özel olarak yazmam gerekiyordu. Bağışlasın şu tembel amcayı. Umarım durumu iyidir. Okula gidiyor mu? Belki kocaman bir kız olmuş da biz hala onu minik haliyle düşünüyoruz. Herşeyin gönlüne göre geçmesini diliyor, öpüyorum.

Selam ve Saygılarımla

Cevat YERDEGÜL